Başbakan çok konuşuyor ve bir konuşmacı için en kötü olanı seçiyor.
Konuşurken bağırıyor.
“Çok konuşan ve çok bağıran haklıdır” diye bir kural yoktur.
Erdoğan’ın paralel devlet çığlıkları, “çalma kapıyı, çalarlar kapını” deyimini gündeme getirdi.
Bugün artık AK Partililer de dahil olmak üzere herkes, Erdoğan’ın ettiğini bulduğu konusunda anlaşıyor.
Erdoğan kendisine verilen büyük desteğe karşın “lider” olamamıştır.
Neden olamadığını ve olamayacağını anlatayım:
Gazetecinin biri çölde karşılaştığı Bedevi’ye sorar.
- Sana göre lider kimdir ?
- Bir tanım yapmak yerine sana bir hikaye anlatayım, der Bedevi.
Gazeteci de anlatmasını ister.
- Benim gibi bir Bedevi devesinin üzerinde yakıcı güneş altında çölde yol almaktadır.
Birden ufuk kararır, gök yüzünde ender görülen kuşlar kararmanın aksi yönünde hızla kanat çırparak uzaklaşırlar.Deneyimli Bedevi kum fırtınası geldiğini anlar ve hemen devesini çökerterek üzerinden iner.. Heybesinden aldığı bir kazığı kumlara çakar ve devesini sıkıca bağlar. Sonra katlanmış çadırını heybesinden çıkararak çabuklukla kurarak içine girer.
Çadırın son iplerini bağladığı sırada fırtına patlar. Fırtına çadırı yerinden koparacakmış gibi şiddetlidir. Kum sağanağının çarptığı kumlar boynuna saplanan deve canı çok acıdığından dile gelir .
“ Efendi canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin ?”
dışarıda olmanın zorluğunu iyi bilen Bedevi devenin bu isteğini kabul eder.
- Tamam başını çadıra sokabilirsin diyerek çadırın kapısındaki düğümleri gevşetir.
Fırtına giderek azmaktadır. Deve sahibine tekrar yalvarır.
“Efendi derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu anda çok acıyor.İzin ver boynumu da çadıra sokayım”
Bedevi biraz ikirciklenir ama bu isteği de kabul eder.
Fırtına azalacağına daha şiddetlenmiştir.Deve bu kez ilk ikisinden daha acıklı yalvarır.
“Efendi ne olur hörgücümü de çadıra sokmama izin ver”
Bedevi bu isteği de kabul eder ama hörgücün içeri girmesiyle küçücük çadırda kımıldayacak yer kalmamıştır.
Bu duruma Bedeviden önce deve tepki gösterir.
“Efendi bu çadır ikimize dar geliyor , sen dışarı çıkıp başının çaresine baksan iyi olacak.”
Bedevi gazetecinin gözlerinin içine bakarak konuşur.
-Lider kimdir ? diye sormuştunuz ; bu hikayeye dayanarak yanıt vereyim:
“ Lider ; devenin başını bile , çadıra sokmasına izin vermeyen kişidir”
Atatürk’ten sonra gelen İnönü, Menderes, Demirel, Özal, Ecevit, Bahçeli, Yılmaz devenin çadıra girmesine izin vermekle kalmayıp birde destek verdiler.
Türkiye ;10 Kasım 1938’den bugüne varlık nedeni olan cumhuriyeti gerçek anlamda savunan bir liderden yoksun olarak 76 yıl geçirmiştir.
Bu süre içinde iktidar olan tüm sözde liderler, kendi siyasi pazarlamalarını Türk devrimine vurmak üzere kurmuşlardır.
Önce eğitim ve öğretim sistemiyle oynanarak beyinleri boşaltılmış kuşaklar yetiştirilmiş, sonra da bu boşalan yerlere cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı doldurulmuştur.
29 Ekim 1923 ‘de başlatılan Türk Devrimi daha tam olarak olgunlaşıp yerleşemeden, liderinin bu dünyadan ayrılmasıyla 76 yıldır yediği karşı devrim darbeleriyle tasfiyenin son aşamasına getirilmiştir.
Cumhuriyetin kendi ideolojisine uygun uygar, çağdaş, zinde ve kararlı kuşakların yetişmeleri de aradaki askeri darbelerle tümüyle ortadan kaldırılmıştır.
İçte cumhuriyet düşmanları, dışta Türkiye’yi paylaşmak ya da uydulaştırmak için pusuya yatanlar geleceğimizi “felaket tünelinde” aramamızı başarıyla sağlamışlarıdır.
Başını yalvar yakar, rica minnet çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı göndermek istemektedir.
Görmek için göz, duymak için kulak, anlamak için beyin gerekir.
Deveyi tanımayan kişi kendisini kum fırtınasının ortasında bulur.
Erdoğan halkı aldatarak girdiği çadıra deveyi aldı.
Kendisini kum fırtınasının ortasında bulması, kendi seçeneğidir.
|