Yerel seçimin adı üzerindedir.
Yerel yöneticiler seçilir.
Belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri ve muhtarlar yerel yönetici kapsamına girerler.
Seçilecek olanlar bunlar olduğuna göre, seçim sürecinde de bunların konuşması ve geleceğe yönelik projelerini anlatmaları gerekmez mi?
30 Mart’a gelene kadarki uygulamaya bakıldığında işin böyle olmadığını görüyoruz.
Konuşmayı en çok seven Melih Gökçek bile yeterince konuşamadı.
Konuşsa da anlatacak bir şeyi yoktu.
Ne diyecekti ki : Ankaralıyı 19 yıl metroyla kandırdıktan sonra “param yok yapamıyorum” diye kaytardığını ve sonra da olmayan parasıyla teleferik yaptığını mı?
Başbakan biraz az konuşsaydı Gökçek çok sıkışacaktı.
Erdoğan Gökçek’i kurtardı, tıpkı diğer yerel yöneticileri kurtardığı gibi.
Her gün ve nerdeyse her kanalda Erdoğan’ı gördük ve dinledik.
Yerel seçimi genel seçim havasına sokmakla kalmadı, aynı zamanda güven oylamasına çevirdi.
Muhalefet ise yapılanın yanlış olduğunu göstermek yerine her zaman olduğu gibi Erdoğan’ın oltasına takıldı.
Yerel sorunlar göz ardı edildi ve genel bir kavgaya girişildi.
Türk halkı bir kez daha akıl sağlığının yerinde olduğunu gösterdi.
İktidarı ödüllendirmiş gibi gösterip muhalefete güzel bir ders verdi.
Seçimden iki gün sonra yorumlara bakıldığında, iktidarın da, muhalefetin de halkın mesajın almadıkları görülüyor.
AK Parti Kılıçdaroğlu’nun, Kılıçdaroğlu da Başbakan’ın istifasını istiyor..
CHP ile MHP’nin oylarının toplamı bir AK Parti etmezken istifa istemek Türkiye’nin bölünmesini hızlandırmaya yarar.
Muhalefet uçtuğunu sanıyor ama aslında düşüyor.
Düşenler yere çarpmadan acı duymadıkları için de uzayda yürüdüğünü sanıyorlar.
Devlet yönetmeye niyetlenmek için önce ciddi olmak gerekir.
AK Parti’deki ciddiyetsizliği gördükten sonra da kayıkçı kavgasıyla iktidara gelinmeyeceğini anlamaları gerekir.
12 yıl geriye dönülürse, AK Parti’nin iktidara gelirken kayıkçı kavgası yapmadığı görülür.
Daha sonra devleti yönetmek yerine ele geçirme yolunu seçince nitelikleri bozulmaya başladı.
Bu gün bulundukları yer ise demokrasinin geleceği adına umut vermiyor.
Erdoğan son davranışı ile demokrasi ve hukuk adına tüm umutları yerle bir etmekle kalmadı bu seçimde kendisine oy vererek elinin rahatlamasını sağlayan seçmeni de yaraladı.
Kendisine oy verenleri selamlamak için balkona çıkması en doğal hakkıdır.
Hatta yanına seçilmeleri kesinleşmiş belediye başkanlarını da alabilirdi.
Erdoğan halkı selamlarken yanında soldan sağa sıralananlar duruşlarıyla halka meydan okudular.
Damat Berat Albayrak, kızı Esra Albayrak, Emine Erdoğan, Tayyip Erdoğan, Bilal Erdoğan , Sümeyye Erdoğan ve Egemen Bağış…
Bu görüntü halka, hakka ve hukuka meydan okumaktır.
Milli iradeyle dalga geçmektir.
Oylarla yolsuzlukların kapatılabileceğini sanmaktır.
Haydi belediye başkanlarını bulamadı diyelim, tek başına veya Emine hanımla balkona çıkıp halkı selamlasaydı hem şık, hem de etik olurdu.
Halk AK Parti’yi aklamak için oy vermedi
Aklanmasını ve eğer suçlu varsa onların yargılanmasını sağlamak için bir şans verdi.
AK Parti’ye verilen oyların bir saltanatın kurulması için destek olduğunu sanmak çılgınca bir düşüncedir.
Böyle bir hayale kapılanlar gün gelir sokakta dolaşamazlar.
Bir yerel seçim yapılmış ve sonuçların bazıları şaibeli de olsa belediye başkanları belirlenmiştir.
İtirazlar sonuçlanıp karara bağlanınca yapılan gürültü bitmelidir.
Bu seçimden bir saltanat çıkarmaya çalışanlar kendilerini felaketin içinde bulurlar.
|