Siyaset nedir ?
Çok genel tanım yaparsak, toplumun sorunlarını çözme sanatına siyaset diyebiliriz.
Türkiye'de siyaset farklı boyutlarda yapılıyor.
Siyaset adına ilk yapılan, devletin kaynaklarını yandaşlar arasında güçlere göre paylaştırmak oluyor.
Siyasetin diğer yanı ise, görmezden, duymazdan, anlamazdan gelme biçiminde öne çıkıyor.
Köylerden kentlere çekirge sürüleri gibi doluşanlar, önlerine çıkan sahipli sahipsiz arazileri gasp ederek üzerine gecekondularını yerleştiriyor.
Bunu adına savunulması olanaksız hırsızlık denir ama siyaset adına göz yumuluyor.
O kadarla da kalınmıyor, yıllarca bu yasa dışı yapılara elektrik, su bağlanıyor, yollar yapılıyor.
Sonra buralardan imar geçiriliyor. İşgalcilere tapu veriliyor.
Devletin arazisine kaçak yapı konduranlar ikişer üçer daire sahibi oluyorlar.
Devletin milyarlarca dolar yatırım yaparak kurduğu barajlardan elde edilen elektrik kaçak yollarla alınıp kullanılıyor.
Bunun adı da hırsızlıktır.
Siyaset adına görmezden geliniyor.
Hatta bu hırsızları yakalamaya çalışan devlet görevlileri öldürülüyor.
Siyaset adına sessiz kalınıyor.
Fabrikaların zehirli atıkları ırmaklara, göllere boşaltılıyor.
On binlerce balık ölüsü televizyonlarda gösteriliyor.
Bir kaç yüz arsız, yüzsüz, ahlaksız, vatan haini arıtma tesisi kurmadıkları için akarsu ve göllerimizde hayat ölüyor.
Siyaset adına bunlara da dokunulmuyor.
Ülkenin bağımsızlığı elden giderken dinde ve gelenekte yeri bulunmayan türban gündemin tepesine oturtulup insanlar bununla aldatılıyor ve oyalanıyor.
Siyaset adına bu rezilliğe ses çıkarılmıyor.
Ses çıkarılmadığı gibi bitmez tükenmez siyasi rant yapılıyor.
12 Eylül cuntacılarının halkımıza dayattığı anayasanın getirdiği seçim sistemi ile ortaya çıkan temsilde oransızlık toplumu kardeş kavgasına doğru sürüklüyor.
Meclise giren partiler kendilerine verilmeyen oyların üstüne yatıyor..
Siyaset adına bunu istikrar diye yutturuyorlar.
Türkiye'de siyaset halkın ve ülkenin geleceği ile oynayan çirkin bir oyuna dönüşmüştür.
Siyasi partiler program üretmiyorlar.
Siyasi partiler özgürleşmeden yana değiller.
Siyasi partiler demokratikleşmeyi istemiyorlar.
Siyasi partiler bağımsızlıktan yana eylem yapmıyorlar.
Siyasi partiler sosyal devleti gerçekleştirmek istemiyorlar.
Siyasi partiler yaşamda adaletin öne çıkmasından çekiniyorlar.
Siyasi partiler hukuktan öcü gibi korkuyorlar
Siyasi partiler kendilerinin dışındakini karalayarak bundan pay çıkarıyorlar.
Siyaset adına cinayetlerin, yolsuzlukların, hırsızlıkları, suçların üstü örtülüyor.
Hatta, o kadar ileri gidiliyor ki yolsuzluğa karışanlar mağdur ilan ediliyor.
Yapay ve içi boş kavgalarla halk oyalanıyor.
Ülke bütünlüğünün sonunun yaklaşması gündeme getirilmiyor.
Ülke borç ve dış ticaret açığı batağında olduğu halde zenginleşme masalları anlatılıyor.
Tüm komşu ülkelerle kavgalı duruma düşüldüğü halde iktidarın başındaki kişi “dünya lideri” ilan edilebiliyor.
Dünya dar gelmiş olacak ki, kendisinin Tanrıyla eş özelliklere sahip olduğu öne sürülüyor.
İktidarı ve muhalefeti ile toplumu gelecek yüz yıllara taşıması gereken siyasi partiler devlet gemsinin dibini delmeye çalışıyorlar.
Açılan deliği gören olmadığı gibi kapatmak için uğraşan da çıkmıyor.
Yanıt alamayacağımı biliyorum ama yine de soruyorum: .
Türkiye nereye götürülüyor ?
|