Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde bu yıl yapılan tören tarihe geçti.
Barolar Birliği Başkanı’nın konuşması yıldönümünün anlamınıters yüz etti.
Nedir bu Danıştay ve neden açılmıştır?
Danıştay yüksek idare mahkemesidir.
Şurayı Devlet adıyla 1868 yılında Danıştay'ın kurulması, ülkede 19. yüzyılın ilk yıllarında başlayan ıslahat ve yenileşme hareketlerinin en önemlilerinden biridir.
Padişah Abdülaziz'in 10 Mayıs 1868 günlü nutkuyla çalışmaya başlayan ŞurayıDevlet'in "Kavanin ve nizamat layihalarını tetkik ve tanzim, mesalihi mülkiyeyi tetkik, hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis deaviyi rü'yet ve memurini devletin tahkik ahvaliyle, muhakemelerini icra" görevlerini yerine getirmek üzere kurulmuştur. "Hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis davaları" görmek ve çözümlemek görevi, 1876 Kanuni Esasisi ile genel mahkemelere bırakıldığından, İmparatorluk Danıştay'ının yargısal görevi çok sınırlı kalmıştır.
İmparatorluk döneminde 54 yıl görev yapan Danıştay'ın faaliyeti, 4 Kasım 1922 tarihinde İstanbul'daki bütün merkez kuruluşlarının TBMM Hükümetinin idaresine geçtiği sırada sona ermiş, Cumhuriyet devrinde 669 sayılı Kanunla Danıştay yeniden kurulup, 6 Temmuz 1927 tarihinde çalışmaya başlamıştır. 669 sayılıKanuna göre Danıştay, üç idari bir dava dairesi olmak üzere, dört daireden oluşmaktaydı.
1961 Anayasası, mahkemelerin ve yargıçların bağımsızlığını hem yasama ve hem de yürütme organlarına karşı koruyabilmek için gerekli hükümleri öngörmekte idi. Bu Anayasanın 114 üncü maddesinde, "İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargımercilerinin denetimi dışında bırakılamaz" denilmiş ve 1982 Anayasası ile bazı kısıtlamalar getirilmişse de, temel ilke korunmuştur. 1982 yılında ayrıca, ilk derece idari yargı mercileri olan idare ve vergi mahkemelerinin kurulmasıyla, idari yargı örgütünün kuruluşu tamamlanmıştır. Bu gün Danıştay, bu mahkemelerin üzerinde bir temyiz mercii olarak yargı görevine devam etmektedir.
İşte bu önemli yüksek mahkemenin kurulu yıldönümünde söz alan Barolar Birliği Başkanı saat kavramını unutup konuşmasını uzun hava makamına uydurunca Başbakan kendisinden bekleneni yaptıve sinirlendi.
Ve olan oldu!...
Bu durumda ben ne yazmalıyım?
Barolar Birliği Başkanı Prof.Dr.Metin Feyzioğlu konuşurken Başbakan çok kızdı ve ayağa kalkarak bağırmaya başladı.
“Yalan söylüyorsun” dedi.
“Edepsizlik ediyorsun” dedi. Ve salondan çıkıp gitti.
Başbakanların bu şekilde davranamayacağı mı yazmalıyım?
Metin Feyzioğlu Başbakan’ın bu çıkışına karşı:
“Edepsizlik eden ben değilim sayın Başbakanım” dedi.
Feyzioğlu’nun verdiği bu karşılığın çok ustaca bir hakaret olduğunu mu yazmalıyım?
Bu gibi özel günlerde yapılan konuşmaların günün anlam ve öneminden taşmadan yapılması gerektiğinin yanı sıra olabildiğince kısa tutulmasının nezaket kuralı olduğunu mu yazmalıyım?
Cumhurbaşkanı tüm çabalarına karşın Başbakan’ısakinleştiremedi.
Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’nı duymazdan geldiğini ya da dinlemediği mi yazmalıyım?
Başbakan sinirli bir şekilde salondan çıkarken Cumhurbaşkanı’nın onun arkasından yürüdüğünü mü yazmalıyım?
Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’ın arkasından yürümesinin protokol kurallarına ve devlet adabına yakışmadığı mı yazmalıyım?
Devlet deneyiminden söz açıldığından 4000 yıllık geçmişten dem vurulan bu ülkede giderek aşiret kurallarının işlemeye başladığını mıyazmalıyım?
Türkiye’de “sivil toplum örgütü” kavramının henüz anlaşılmadığını,baroların yasa desteği ile oluşmuş yapay kuruluşlar olduğunu mu yazmalıyım?
Yazacak çok şey var ama çürümüş bir sistem yeni baştan kurulmadan düzelmeyeceği için yazdıklarım tarihe not düşmekten öteye yarar sağlamayacaktır.
Bu ülkede yaşamak artık çok ciddi bir yük haline dönüşmeye başladı.
|