Erkan Özkaya Yargıtay’da yargıç olarak çalışıyor.
Bir roman yazmış “PEPSİS VE TARANTULA”.
Erkan’ı Bursa Yenişehir’de Yargıçlık yaparken tanıdım.
Rahmetli damadım aynı yerde Emniyet Müdürüydü.
Erkan’la bu nedenle oldukça sık konuşma fırsatım oldu.
Hukuk fakülteleri çok sayıda mezun verir ama arasıra da“hukukçu” çıkartır.
Erkan da bunlardan birisidir.
Daha sonra Mustafa Kemal Paşa’ya gitti, oradan da Yargıtay’a geldi ama bundan pek mutlu görünmüyor.
Roman yazdığını ve yayımlandığını duyunca hemen alıp okudum.
Bazı mesleklerde çalışanlar yazarlığa soyunduklarında zirveye çok hızlıçıkıyorlar ve orada kalıyorlar.
Erkan’ın romanını okuyunca Cronin aklıma geldi.
Midesinden hastalanınca roman yazmaya başladı ve çok başarılı oldu.
Romanlarında çoğunlukla meslek bilgilerini ve deneyimlerini kullandı.
O kadar başarılı oldu ki, dünyanın önemli romancılarıarasında yer aldı.
Erkan roman yazmaya sağlıklıyken başlamış, iyi de yapmış.
Bir hukukçunun roman yazması, bu alana yeni boyutlar getirir.
Pepsis ve Tarantula’yı okuduktan sonra ülkemizin ve dünyanın yeni bir romancıkazandığını düşündüm.
Erkan romanı yazarken çok araştırma yapmış.
Hukukçuluğu ile olaylara ciddi ve tutarlı boyutlar getirmiş.
Türk romanında bulunmayan kurgulama ögesi ile de destekleyince ortaya okuyup bitirilmeden elden bırakılamayacak bir roman çıkmış.
Kitaptaki CİA- MİT- MOSSAD ve emniyet ilişkisi gerçekle birebir örtüşür biçimde işlenmiş.
ABD- Ortadoğu- Türkiye-İsrail ilişkileri ve komplo düzenekleri de aynı ölçüde gerçekçi ve sürükleyici.
Bütün bunların yanında da duygusallık ve aile ilişkileri abartılmadan romana tat vermiş.
Pepsis ve Tarantula’nın çok emek verilerek ve araştırma yapılarak yazılmış bir roman olduğunu okudukça anlıyorsunuz.
Üstünde yaşadığımız coğrafyada roman türünde çok geri kalındı.
Roman tarihine göz atıldığında bu çok açık olarak görülebilir.
Dünyanın en iyi kurgulanmış romanları arasında yer alan Don Kişot’un yazarı Miguel De Cervantes 1547-1616 yılları arasında yaşamıştır.
Bu yüzyılda Türkiye’de roman diye bir edebiyat dalının olduğu bilinmiyordu.
Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828-1910 yılları arasında yaşadı.
Savaş ve Barış, Anna Karanina romanlarını yazdı.
Honore De Balzac 1799-1850 yılları arasında yaşadıve Köylü İsyanı ile Parma Manastırı’nıyazdı.
Wictor Hugo 1802-1885 arasında yaşadı.
Sefiller ve Notre Dame’nin Kamburu romanlarını insanlığa sundu.
Osmanlı döneminde roman yazan yoktu.
İnsanlar bilmediği işi yapamazlar.
Cumhuriyetle birlikte ise az sayıda yabancı dil bilenler adaptasyon adı altında aşırma yolunu seçerek Türk romanını yaratmaya çalıştılar.
Çoğu da Fransız romanlarından yürütüldü.
Nereden bakılsa roman dalında batıdan ortalama 400 yıl gerideyiz.
1950 sonrasında ise yazmak ateşten gömlek giymeye benzedi.
Bizim Köy yazarı Mahmut Makal neredeyse vatan haini ilan edildi.
Roman geçmişi olmayan bir toplumda Pepsis ve Tarantula gibi bir yapıtı topluma sunmak 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde bu ülkede kurgulanmış roman dünyasına kapıaçmaktır.
PEPSİS ve TARANTULA romanını büyük bir zevkle ve neredeyse soluksuz okudum.
Ülkemizi tanımak, yaşananların iç yüzünü anlamak ve klasikler tadında bir roman okumak isteyenlerin kesinlikle okumaları gerekir.
Bu güzel ve sürükleyici romana emek verdiği için Erkan Özkaya’yı da kutluyor, yazmaya devam etmesini öneriyorum.
|