Yazılarımda sıkça vurguladığım gibi yeni bir dünya düzeni bizi bekliyor.
Bu düzenin bir de iletişim ayağı var.
Son yıllarda iletişim imkanları baya genişledi ve gittikçe de kolaylaşıyor- cep telefonu, internet, uydu iletişimi, televizyon vs..
Dünya bu imkanlardan dolayı gittikçe küreselleşiyor. Ister insanlar arası iletişim kurma imkanı ister ticaret yada eğitim konusu olsun- herşey yoğunlaştı. Buna ilave olarak insan sayısı ve insan trafiği arttı.
Mesela Facebook‘u göz önüne aldığımız zaman insanların arkadaş ağınının ne kadar geniş olduğunu ve dünyanın çeşitli köşelerini kapsadığını görüyoruz. Geniş arkadaş ağı bir yana iletişim kurma anında mümkün.
Son 10-20 sene içinde iş yada özel hayatta oluşan „yeni dünya düzeninin“ şart koştuğu belirli şartlar var. Bu gereğini yerine getirmek için insanlarda bireysel olarak küreselleşmesi gerekiyor.
Bu da özellikle eğitim konumu ve bilinen yabancı dil sayısı ile bağlantılı. Ben burada özellikle yabancı dil konusuna değinmek istiyorum:
Ben insanların artık asgari en azından 3 lisan bilmelerini gerektiğini düşünüyorum- anadil artı iki yabancı lisan.
Mesela Almanya’da Ingilizce eğitimi ilkokulda başlıyor. Lisede (beşinci sınıfta) Ingilizce eğitimi yoğunlaşıp derinleştiriliyor. Altıncı sınıfta genelde Latince yada Fransızca eğitimine başlanıyor (öğrenci kendisi seçiyor). Sekizinci sınıfta okullar yine bir imkan sunuyor ve opsiyonel üçüncü yabancı dil eğitimi başlıyor (Rusça, Italyanca, Ispanyolca vs.- evvelden almamış olanlar icin Fransızca ya da Latince). Bu okulların imkanlarına göre şekilleniyor.
Demek ki liseye giden çocuklar sekizinci sınıfta toplam üç lisan konuşma imkanına sahip oluyor.
Bu çocuklar dil konusunda en güzel şekilde “yeni dünya düzenine” hazırlanıyorlar.
Bu arada Fransızcanın halen revaçta olduğu halde eskisi kadar önemi olmadığını belirtmek istiyorum.
Aynısı Latince için de geçerli. Eskiden kapsamlı Latince dil öğrenimi tıp eğitimi için şart koşuluyordu ve bunu kaldırdılar. Sonradan tıp okumak isteyenler üniversitede Latince kursuna katılabilirler. Böylece erken dönemde karar verme gereği yok. Ama Latincenin başka büyük bir avantajı var:
Latince eğitimi alan insanlar bu lisan ile „yakın akraba“ olan başka lisanları çok kolay öğrenebiliyorlar.
Bunlar mesela Roman Dili kökenli olan Fransızca, Italyanca, Ispanyolca vs.. Bunun dışında günlük hayatta ya da hukuk/tıp gibi alanlarda çoğu terimlerin anlamını çıkarabilirler. En azından eczaneden aldıkları ilacın isminden neye yaradığını çıkarabilirler.
Ben yazımın başında asgarı iki yabanci dil bilmenin gerektiğini yazmıştım.
Gelelim ana soruya: Hangi lisanlar- önümüze de bakarak- gerekli olabilecek?
Birinci dil kuşkusuz Ingilizce. Zaten Ingilizce bilmeyenin „yeni dünya düzeninde“ işi daha da zor. Ingilizce bilmeyen bir akademisyen için iş istihdam piyasası muhtemelen tamamen daralmış olacak. Ingilizce bir olmazsa olmaz.
Ikinci yabancı dıl olarak aslında çoğu avantajları olan Latince akla gelebilir. Evvelden yazdığım gibi çoğu artıları fazla ama maalesef konuşulan bir dil değil. Öğrenim aşamasında çekilen zahmet ve sonrakı faydası orantılı değil. O zaman ne yapılabilir?
Latincenin avantajlarını ve “yeni dünya düzeninin” gereksinimini barındıran bir lisan var mı?
Bence var ve bu da Ispanyolca.
Ispanyolca bilindiği gibi bütün öteki Roman dilleri gibi (kimi zaman Romanik diye de geçer) zaten Genel Latince'den gelir ve dünyada en çok konuşulan üç dilden biridir.
Mesela Amerika Birleşik Devletleri bir göç ülkesi ve durum önümüzdeki yıllarda da daha da belirğin olacak. Latin Amerika kökenli insanların nüfusu gittikçe ağır basıyor ve bu gidişle 40-50 sene sonra Amerika‘da çoğunluğu oluşturucaklardır. Dolaysıyla Ispanyolca Amerika‘da en çok konuşulan dili olmaya aday. Ispanyolca bilen bütün Amerika kıtasında rahat hareket edebilecek.
Ispanyolca bilen öteki Roman Dillerini de kolayca öğrenebilir durumunda olacak.
Bence yabancı dil olarak Ingilizce ve Ispanyolca bilmek sart. Gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Geriye kalan "yeni dünya düzenine“ hem özel hemde ticari hayatta merhaba demek...
|