Günümüz cumhurbaşkanı, başkanlık hevesini gerçekleştirmek için çabalarını artırmakta, bilgisi olmadığı belirgin konuları, kavramları kullanarak oy sağlamaya ağırlık vermektedir. Kendinde güçler bulunduğu kuruntusuna kapılmış olacak ki önceki söylediklerini unutup tersine yeni sözler söylemekte, insanların her dediğine inanacağını, gereğini mutlaka yapacağını sanmaktadır. Eğitimi, deneyimi, geçmişi, nerden geldiği belli. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan Deniz Baykal katkısıyla başbakanlığa geçişi siyasal tarihimizin ilginç bir sayfasını oluşturmaktadır.
Bilgisinin, kültürünün yeterli olmadığı belirgin konularda alışılmış, gelişigüzel konuşmalarının yenilerinden biri de “..devleti anonim şirket gibi yönetmek”le tepki toplamıştır. Alanıymış, uzmanıymış gibi anayasacılık taslamasıyla rejim değerlendirmeleri yapıyor. “Anonim” sözcüğünün anlamını yeterince bildiğini sanmıyoruz. “Şirket” sözcüğüyle de bir ticaret yapısını amaçladığı açık. Siyaseti ticaretle bir tutması parasal deneyimlerine bağlı olsa gerek. Devlet yapısı, amacı ve görevleriyle bağdaşması olanaksız. Benzetme ve eş tutması, kendi yönetim biçiminin ne olacağını, yönetiminin nasıl olacağını anlatmakta, olumsuz kestirimlere yol açmaktadır.
Açılım
Anonim sözcüğü, belirsizlik, adsızlıkla başlayan, bir elde toplanmayı değil, dağılımı öngören yapılanmayı anlatır. Anonim şirket, anamalı (sermayesi) paylara ayrılmış, sahipleri payları ölçüsünde sorumlu tutulan ticarî ortaklıktır. Şirketin her an el değiştirmesi, devletin tekliği, tümlüğü, sürekliliği ve bağımsızlığıyla karşılaştırılınca ve kâr amacı gözetildiğinde yönetim birlikteliği asla savunulamaz. Yürürlükteki Türk Ticaret Kanunu’nun 338. maddesi şirketin kuruluşu, 359. maddesi de yönetim biçimini düzenlemiştir. Bunların devlete uygulanmasını istemek, devletin ne olduğunu anlamamakla birdir. Devletin yapısını, karakterini değiştiren, bozmaktan öte bir tür kendine özgü devlet kurmayı amaçlayan öneri düşündürücüdür. Şimdi bunları isteyen kimse, ilişkileri sıcak olan Ortadoğu’nun emir, sultan, kral unvanlı dinci yöneticilerinden etkilenip ilerde padişahlık, halifelik önerirse ne olacak?
Önleyici, engelleyici bir güvence var mı? Anayasa’yı dinlemediğine, andına aykırı davrandığına, güçleri de avuçları içine aldığına göre bir oldubittiyi yaşama geçirmesi durumunda ne yapılacak? Tutkuların, taşkınlıkların sonu nereye varacak? İktidarın ipliği pazara çıkıyor, RTE ipleri elinde tutmaya çalışıyor. Muhtarları toplayarak nutuk atıp günlük siyaset yapıyor.
Acı olan
Toplanan ya da merakla bir araya gelen kalabalığın haykırışı, çirkin sözlerle karşıtları kınayışı, çılgınca alkışlanması bir yana, belirli düzeydeki kimselerin konuyu araştırıp incelemeden, Türkiye Cumhuriyeti’nin nerden nereye geldiğini gözetmeden, gerekli değerlendirmeyi yapmadan Bay RTE’yi alkışlarla desteklemesi üzüntüleri ağırlaştırmaktadır. Utandırıcı, ilkel görüntüler izlenmekte, Türk’ü, Türk Ulusu’nu anmayan kimse Türk Bayrakları’yla karşılanıp uğurlanmaktadır.
Devleti yıkmak, ülkeyi bölmek, ulusu ayırmak için yabancıların desteğiyle on binlerce yurttaşımızın kanına girmiş terör örgütü liderine kimseye tanınmayan olanaklar tanınıyor, devlet gibi karşıya alınıp görüşlerinden medet umuluyor, terörü bastırma başarısını başarısızlığa dönüştüren iktidar örgüte ve yandaşlarına muhtaç duruma düşüyor. Bu ağır iniş gözetilmiyor. Şimdi de “süreç, izleme kurulu” kavgası var.
Aydınlar halkı uyarmakta yetersiz kalıyor. İnanç bağımlısı, siyaset kölesi durumuna düşüyorlar. Siyasal partilerin de ideoloğu (düşüngücü dizgesi oluşturan, ülküleri belirleyen kimse) yok. Toplum, dinsel söylemler, akçalı çıkarlar, yardım ve armağanlarla kandırılıyor. Siyasetin soylu olmadığı yerde toplumsal yaşamın güvenceli, aydınlık ve sağlıklı olması düş olmaktan öteye geçemez.
İlginç durumlar
Bay RTE Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada Fethullah cemaatiyle birlikteliklerini örtüp kendilerini kurtarmak için savcılıktan mağdurluğa geçiş yaparak aldatıldıklarını anlatıp dönüş yaptı. Komutanlara, bilim adamlarına, yazarlara çektirilen eziyetleri, hastalıkları, ölümleri, haksızlıkları unutmanın olanaksızlığını gözardı ederek unutturmaya çalışırken bir şeyi ortaya koydu: Aldatılmış, aldanmış, başarısız başbakanlığı. Acaba askerlerin hepsini inandırdı mı? İlginç durumun en yenisi de İmralı-Kandil görüşmelerini yadsıma anlamındaki “süreç ve izleme kurulu” konusunda iktidarla düştüğü anlaşmazlık ve siyasal düzeyin düşüşünü gösteren karşılıklı sözler, karalama, suçlama ve utandırıcı tutumlar. Seçim, kurtuluş fırsatı olarak beklenmektedir.