Hukukun, hukuk devletinin anlam ve değerlerinin yeterince bilinmediği bir dönemi yaşıyoruz. Aykırılıklar sürüyor. Devletin temeli ve toplumsal namus olan adaleti gerçekleştirmekle görevli yargı çağdaş yapılanmanın en sağlıklı güvencesidir. Son yıllarda siyasal elatmalarla organlarına getirilen kimileriyle halkın güvenini sarsan işlem ve kararlarıyla tartışma alanına çekilmiş ve bırakınız hukuksal eleştirileri, ahlâkla bağdaşmayan saldırılara açık tutulmuştur. Kimi temsilcilerinin gereksiz konuşmaları, bulunmamaları gereken ortamlarda yer almaları, kimi kararların çelişkili olmaktan öte yanlılıkla verildiği izlemini yaratması, kimilerinin de hukukla hiç bağdaşmayan içerikler taşıması haklı tepkilere neden oldu. Siyasal yandaşlığı giderek ulusal sorunlardan başlıcaları içinde gelen medyanın tutumu kimi zaman ağır saldırılar, çirkin eleştirilerle üzüntülere yol açmaktadır.
Yargı, hukuk devletinin en önemli organı olduğu gibi bağımsızlık ve yansızlığı da onun en belirgin niteliğidir. Hukuk devleti adını taşımak, sayılmak başka, olmak başkadır. Sözde hukuk devletinde yargı iktidarın etkisinde, elinde, yolunda ve egemenliğindedir. Bu tür düzenler koyu diktalardır. Mahkemeler iktidarın tutum ve davranışına göre çalıştığı gibi barolar da bağımsızlıktan yoksun biçimsel kuruluşlardır. Böyle bir düzenin insanlıkla, hukukla, uygarlıkla sözden başka hiçbir ilgisi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu duruma düşürmek isteyen köktendinci ve çıkarcı siyasetçilerle medyanın başını çektiği, içinde sözde iş adamı, bilim adamı, din adamı ve sanatçı bulunan karmaşık kesimin konuşmaları, yazıları ve duruşlarıyla yargı her gün vurgun yemektedir. Edilgen (güdümlü), yandaş, karşıt yargı olmaz. Yargı, adaletin ocağıdır. Adaleti yaşama geçiren, gerçekleştiren, adalete anlam kazandıran, bağımsız ve yansız yargıdır. Türkiye Barolar Birliği önceki başkanlarından Avukat Atilâ SAV’ın 15.8.1981 günlü Milliyet gazetesinde yayımlanan “Niçin Yargıç Güvencesi” başlıklı yazısı özgün bir değerlendirmedir.
KİMİ KÖTÜ ÖRNEKLER
Eleştiri ile saldırının ayırdında olmayanlar, bir iş yaptığını, yararlı bir konuşma ve yazıyla adalete katkıda bulunduğunu sananlar yanında siyasal amaçla ya da kendilerini bir yerlere getirenlere yaranmak için savaşçı tutumunu alanlar küstahlığı (saygısızlığı) beceri saymaktadırlar. Oysa yargı yıpranır, yandaş ve bilgisiz olur, amacından saparsa niteliğini yitirir. O zaman kimsenin adalete bağlılığı kalmaz. Adaletsiz bir toplumun ne olduğunu ve olacağını adaletten beklediğini bulamayanlar, hakkını alamayanlar, haksızlığa uğrayanlar iyi bilir. Adalet, toplumsal barışın dayanağıdır. Günümüz iktidarı hukuktan kaçıyor.
“Anayasadan Millete Darbe” başlığı altında verilen haberin içeriği, “Darbe ürünü Anayasa Mahkemesi bir kez daha siyasî karar vererek milleti yok saydı. Bu demokrasi değil, millete darbe…” ve “…Yargıtay, Danıştay, YSK, RTÜK, şimdi AYM. Yakında TSK zıplar. İktidar boşluk kaldırmaz. Vakit kaybetmeden erken seçim. Ya zillet ya millet.” (Hürriyet, 15/7/2015). Bu yakışıksız sözleri yerinde bulmak olanaklı mı? İktidar partisi milletvekilleri yargıda yer alanların eğitim-öğretim durumlarını, deneyimlerini, yetkili kurullarca seçilmelerini (bir siyasetçinin buyruğuyla oturmak değil) bilmiyor, anlamıyorlar. Geçenlerde bir gazetede “Bu utanç yargıya yeter” tümcesi yer alıyordu. Okumadığımız gazetelerde, izlemediğimiz yayınlarda kim bilir daha ne çirkinlikler sergileniyor… Eleştiri yararlıdır ama saygısızlık ve saldırı zarardan başka bir sonuç vermez. Yargıç korkutulmaz, çekindirilmez, etki ve baskı altında tutulmaz. Yargı da iktidar organı ve tutuklama tezgâhı gibi çalışmaz. Günümüzde yargıya yönelik olumsuz sözler, yazılar, anlatımları ağır karikatürler artmıştır. Güvenin azaldığı yakınmaları da. Her görevli kendini sorumlu saymalı ve iyi düşünmelidir. Vicdan, kara olamaz.
DAHA KÖTÜSÜ
Saygısızlıktan kötüsü de yargının kişisel tutumlarla, karar ve uygulamalarıyla saldırılara neden olmasıdır. Mecelle’den bu yana yargı ve yargıçlar için söylenen sözler, aranan nitelik ve özellikler önem taşımaktadır. Devlete, ülkeye, ulusa hizmetin önemi tanımlanamaz ve ölçülemez. Ahlâk, bilgi ve çalışma ile adaleti gerçekleştirme işlevi hizmetin en onurlularından biridir. İlgili, yetkili ve sorumlu olanların çok iyi bilmeleri gereken bu durum, giyim kuşamdan, oturup kalkmadan, konuşup yazmadan ve yaşam biçiminden başlayarak tüm kişiliğin seçkinliğini gerektirir. Yargıda görevli herkesin özen göstermesi gereken tutum ve davranışlar, saygınlık çizgisinde toplanır. Adalete yaraşır olmak erdemdir.
|