Ulusal beşiğimiz, ulusal kucağımız, ulusal yuvamız Türkiye'miz, yaşanan olaylarla ulusal bir sahne görünümü aldı. Ayaklanma girişiminin birinci ayı sonunda karşılaştığımız döküm oldukça ürkütücü. Yinelemek üzüntü vermekle birlikte toplumsal bellekte yer etmesi için özetle değineceğiz. Şehit 246, yaralı 2191, tutuklama 10192, gözaltı 18756, açığa alınan memur 76597, görevine son verilen memur 4897, kapatılan üniversite, sağlık kuruluşu, dernek, yurt, okul, gazete, radyo, televizyon, vakıf, sendika, yayınevi toplamı 2469. Ayrıca arananların, yurtdışına kaçanların sayısı da gözetilirse, üstelik bunların çoğunun asker olduğu da bilinirse üzülmemek elde değil. Bu olumsuz duruma düşmenin sorumluları açıkça saptanıp yaraşır oldukları yaptırımlarla kötü eylemlerinin karşılığını almazlarsa toplumsal barışın, ulusal dayanışmanın mutluluğunu yaşamak güçleşecektir.
“Eğri oturup doğru konuşmak” sözü halk dilinde gerçeğe verilen değeri özetler. FETÖ'cüler kendi kendilerine gelip oturmadılar. Kimler atadı, kimlere güvendiler, kimler ellerinden tutup yerleştirdi, kimlerle birlikte oldular, birlikte kotardılar? İstediklerini kimler verdi? Aldanıp aldatıldılar mı, yoksa birlikteliğin gereği olarak mı yaptılar? Karışıklık sürüyor. İktidar, ortamdan yararlanıp kanun hükmünde kararnamelerle amacına uygun durumlar sağlama peşinde. Sakın şimdi de bir RETO'culuk oluşmasın.
YOK BİRBİRİNDEN FARKI
Kurucusu ve ilkeleriyle birlikte yıllardır hukuk devletine, lâik cumhuriyete, yargı bağımsızlığına ve yansızlığına özenle hem de yürekten bağlı olanlara değişik bahaneler ve nedenlerle saldırmalarına karşın FETÖ'cülerle birlik olanlar şimdi yanılgılarının bedelini ödemek durumundalar. İktidar yandaşı medyada FETÖ'nün eski kul-kölelerinin, yeni dönenlerin, eski dille ıslah-ı nefs ederek, peş peşe gelen itiraflarıyla kimilerinin kendini aklama röportajları yayımlanıyor. FETÖ'cüleri temizlemekten söz edilirken devlete partizan AKP'lilerin yuvalanma tehlikesi gözardı edilmemeli.
Acı haberler, her gün verilen şehitlerle üst üste geliyor ama tatlı (!) toplantılar sürüyor. Ocaklara her gün düşen ateş, yürekleri yakan ağıtlar birbirine ekleniyor, etkin bir çaba izlenmiyor. En az oy almasına karşın “milli görüşçü” aday rektör olarak atanıyor. Orduevlerine sıkmabaşla girişin oluru çıkıyor. İktidar kesiminde FETÖ'cü aranmıyor, sorulmuyor, olaylara katkısı olan AKP'liler varsa işlem yapılmıyor.
Oy için her yola başvuruluyor, her şey geçerli sayılıyor. Ne eğitim, ne kişilik, ne edinim, ne kültür, ne terbiye, ne deneyim, ne bilgi ne de ulusal ve yaşamsal ilkelere bağlılık gözetiliyor. Soyuyla, diniyle, mezhebiyle, tarikatıyla, aşiretiyle oy getiriyorsa “gerisi önemli değil” anlayışı sürüyor.
Yukarda değindiğimiz gibi alan, köşk, kuruluş toplantılarında, medyada nutuklar atıp gürleyenler, gazetelere demeç verip radyo-televizyonlarda söyleşilere katılanlar ailelerin acısını yüreklerinde duymadıkça, sözlerinin sertliği, dillerinin gücü bir yarar sağlamaz.
ÖZELEŞTİRİ
Her kişi ve kurum kendini özeleştiriye bağlı tutarak yanlışlarıyla yanılgılarını yinelememek erdemini yaşama geçirmelidir. Siyasal partiler, kendilerine oy verenlerle vermeyenlerin gözettikleri nedenlere ilişkin inceleme yapıp oy verenleri yitirmemek, vermeyenleri kazanmak için çalışmalar yapmalıdır. Okşamak, ödün vermek, olanak sağlamak yerine ilkeli ve gerçekçi tutumlarla ülke, ulus, devlet değerlerini yükseltmeye öncelik ve ağırlık vermelidir. Yaşam bir ders ve dersliktir. Bakalım olaylar neler öğretti?
|