Terörün kıyımları her gün aramızdan aldığı değerlerle giderek artarken toplumsal yaşamımızdaki çelişkiler birbirini izliyor. Öğretim eğitimdeki bozulmalar, dinsel girişimler, siyasal kalkışmalar, iç işlerimizdeki kötüleşmeler yanında dış ilişkilerdeki olumsuz dalgalanmalar sorunlarımızı yoğunlaştırıyor.
Kadınlara yönelik sakıncalı davranışlar, hekimlere sıçrayan taşkınlıklar, utandırıcı olaylar dizisinin ilk sıralarında yer alıyor. Dövmeler, yaralamalar, öldürmeler yakınmalara neden olurken trafik kazaları birbirine ekleniyor. Gazetelerin üçüncü sayfalarıyla son sayfalarını okumak kimi gün yürek istiyor.
Kredi kartına taksit ve sürekli gelen müşterilerine indirim uygulayan fuhuş çetesi, ElKaide ve KCK sanıkları, askeri casusluk olayları ne durumlara düşüldüğünü ortaya koyarken avukatlıktan yargıçlığa geçişte torpiller, Atatürk Orman Çiftliği’nin yapılanmaya açılması yanında “diri fay” sayısının 326 olduğunun açıklanması düşünceleri ağırlaştırıyor.
İstanbul trafiği ile Ankara’nın yürünmesi güç kaldırım sorunları mevsim sıcaklarıyla birlikte yaşamı solduruyor. Siyasetçiler kendilerinden başka kimseyi düşünmüyor ve dinlemiyor. Karşılıklı sert ve ağır sözlerle kötü örnek olmalarını sürdürüyor. Ümam hatip okullarına dönüştürme, imam hatiplilere ayrıcalık, TÜBA’nın da TÜBÜTAK gibi siyasal ağırlıkla yapılanması, toplumun medyanın etkisiyle “cemaat” sözcüğüne alışması, Fethullah Gülen’in dönmeme gerekçeleri, iktidar kesimi yakınlarının konumları, işleri ve varlıkları konuşulup tartışılıyor.
Hukuksuzlukların “paket” önerileriyle geçiştirilmesi, tutuklu bilim adamı, asker, gazeteci, aydın ve milletvekillerinin durumuyla cezaevleri koşullarının gereken ilgiyi görmemesi, kimi basın kuruluşuyla demokratik kitle örgütünün ve baronun çabaları dışında etkin bir girişim olmaması insanı derinden üzüyor. Başkent Üniversitesi’nin 20.6.2012 günlü diploma töreninde Rektör Prof. Dr. Kenan Araz’ın kurucu Rektör Prof. Dr. Mehmet HABERAL’ın üzücü durumuna değinen, benzer durumdakiler için de geçerli olan etkin konuşması özellikle siyasal iktidarın ve yandaş medyanın duyarlığına çağrıdır.
Hukuk devleti olmanın gereklerini gözardı eden işlem ve uygulamalar öncelikle yöneticileri sorumlu kılan olumsuzluklardır. Bir kişi ya da kurum kendi adını gölgeliyor, kişiliğini, onurunu, saygınlığını, güvenirliğini düşürüyor, yitiriyorsa onu kimse ayakta tutamaz.
Çile
Kaç kez değindiğimiz kaldırım sorununun son acı olayı Ünönü Bulvarı’ndaki çöküntü ile boyutunu artırmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başarısızlığının belirgin örneği olan metro çalışmaları sonuçsuz kalınca Ulaştırma, Şehircilik ve Haberleşme Bakanlığı’na devredilen yapısı tamamlanırsa yine Belediye sahiplenecek böbürlenmeler, AB’ne giriş savıyla Kızılay’da yapılan gösterişli etkinlikler türü kutlamalar düzenlenecektir. Belediye çilesi bitmez.
Üstanbul’da CHP Kadın Kolu Başkanlığı’na AKP’den geçtiği söylenen sıkmabaşlı bir hanımı Genel Merkez’in desteklediği söylentileri yaygın. Sıkmabaşın doğal, olağan bir giysi parçası değil dinsel bir forma, yandaşlık simgesi, torpil kartı ve anahtarı olduğu açık. AKP’den gelen, AKP’den oy getirmez. Tersine, çok oy götürür. Kurtuluş felsefesi, Atatürk ilkeleri gözardı edilemez. Kişisel yakınlıklar kurumsal değerlerin üstüne çıkarılamaz.
Peki, Yeşiltaş kıskacı, operasyonları ne oldu? Sonuç açıklanmıyor, her terör olayının ardından “Operasyonlar devam ediyor” sözüyle “durum geçiştiriliyor” izlenimi doğuyor.
İstanbul’da HAREKET adlı yeni gazetenin ATATÜRK’le ilgili yazıları ve Atatürk milliyetçisi tutumu beğeniyle karşılandı. Yineliyor yineliyoruz: Türkiye Atatürk’tür, Atatürk Türkiye’dir. Bu yoldan sapanlar sapkındır ve sakıncalıdır.
Suriye’nin bir uçağımızı düşürmesi, yurt içindeki terörist saldırılar, uzaktan kumandalı patlayıcılar, yeni şehitler hepimizi derinden düşündüren ve üzen olaylardır. Hâlâ “açılım, bizi yolumuzdan çeviremezler, gelişmeleri engelleyemezler, çözeceğiz” sözleriyle cılız yanıtların, etkisiz karşılıkların verildiği bir ortamda teröristleri durdurmanın maşalarını susturmanın olanağı yoktur. Devletin onuruna gölge düşürülemez.
Son durum
Tutuklamalar otomatiğe bağlanmış gibi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağı söylenirken yerine önerilenlerin ondan aşağı kalmayacağı unutulmamalıdır. Çünkü, suçlama türü “darbe ve terör” herkesi içine alacak niteliğiyle her zaman ileri sürülebilecek bir sava konu olabilir. Savcıların ve yargıçların yaklaşımı değişmedikçe hiçbir şey değişmez. Önceki YÖK Başkanlarından Prof. Dr. Kemal GÜRÜZ’ün şaşırtan tutukluluğu iktidar amacına ve yandaşlığına katkı olmaması dileğiyle üzüntüyle izlenmektedir.
|