Biçimsel olarak ayrılmış sayıldığı parti için oy isteyen, kadınların eteğini diline dolayan günümüz cumhurbaşkanı yasama organına da buyruk vermekte, yansızlığını gözardı edip günlük parti tartışmalarına da katılmaktadır. Kendine özgü bir düzen (sistem, rejim) tasarladığı açıktır. Yerine başbakanlığa getirdiği A. Davutoğlu da “..bir kez daha akparti grubu olarak destan yazdınız” diyerek büyüğünden geri kalmadığının, kalmayacağının görüntülerini sıralamaktadır. Gidişat, her şeyin iktidar ve tek adamlık için sergilendiğini, kotarıldığını göstermektedir. Projeler, toplantılar, mitingler, afişler, döviz ve posterler, bağışlar, yardımlar, giderler, babalanmalar, böbürlenmeler, mescit ve cami yapımlarıyla, toplu açılışlar. Belediye destekli vakıflar, öğrenci yurtları, yollar, geçitler, her şey seçim için. Kimi aflar, bağışıklıklar, yandaş belediyelere ayrıcalık ve destekler.. Başbakanın yanlışlar dolu konuşmaları da.
İnsanlık değerlerini ve niteliklerini yansıtan olumlu ve olumsuz tutum ve davranışlar sürüyor. ATATÜRK‘ün en yakın silâh arkadaşı, TBMM Garp Cephesi Orduları Komutanı, Dışişleri Bakanı, Lozan Barış Antlaşması Başdelegesi, Cumhuriyetimizin ilk Başbakanı, İkinci Cumhurbaşkanı, anamuhalefet lideri ve Cumhuriyet Senatosu üyesi İSMET İNÖNÜ‘ye saldıran reklâmcı hanım milletvekilinin yasama organında bulunması çok düşündürücüdür. Değerbilmezliğin, aymazlığın, saldırganlığın, ölçüsüzlüğün ve kimi olumsuzlukların çirkinliğini içeren yöneliş “ yapmacık özür”le geçiştirilemez, bağışlanamaz. İsyancı ardılı olmak elvermez.
Sözde demokrasi
ABD’den ve Avrupa’dan esen uyarı ve kınama rüzgârları, eleştiri denilerek yumuşatılıyor. AKP iktidarı bildiğinde direniyor. Sözde iç güvenlik tasarısı sözde demokrasinin kılıfıdır. Şimdilerde “paralel-cemaat”in üstüne atılan ortak kötülükler gözdağı, baskı, gözaltı ve hukuksuz yargılamalarla sürüyor. Sindirme girişimleri yansız gazetecilerden mankenlere uzandı. Güneydoğuda kör ve sağırcasına aşırı hoşgörülü iktidar öbür bölgelerde baskılarını artırıyor. Seçime giderken karşıtlıkları susturmak için hukuksuzluğa kayan yönetim eziyet ve işkence sayılacak tutumlardan kaçınmıyor. Kürtçülerin anayasa değişikliğiyle ulusal yapıyı bozacak terörlü dayatmalarına sözde “çözüm süreci” savıyla kapıyı açan iktidar üç katlı tünellerle seçmene açılmaya başladı.
Yönetimin başlarıyla birlikte altındakiler konumlarının gereklerine, makamlarının saygınlığına aykırı konuşmalarıyla toplumsal barışı her gün bir yerinden yıkıyorlar. Büyük suçlar gizlenmekte, küçük suçlar “iş olsun” türünden izlenmektedir. Önceleri olmayan dinleme, izleme, düzmece kanıt, hem sanık hem tanık, gizli tanık, yargıç ve savcı değiştirme, kutu, kasa, sıfırlama olayları iktidarın bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz yönetiminin yarattığı ortamda oluştu. İnsanlığa, ahlâka, onura, uygarlığa, yurttaşlığa uymayan durumların yaşandığı ibretle izleniyor. İçtiği suyu, yediği ekmeği yaraşır kılmayan yaklaşımlarıyla kimi sorumluların yavanlık ve yüzsüzlüğü düzeylerini açığa vurmaktadır. Gerçekte değil, sözde ve biçimsel bir demokrasi var. Demokrasiyi seçim sandıklarıyla sınırlı tutan ulusal istenç (millî irade) sömürüsü demokrasiyi yozlaştırıp yok edenlerin dillerinde, o kadar. İktidar, yalnız kendini düşünüyor. 15 Mart Çanakkale Savaşları yıldönümü konuşmalarında iktidarcıların Mustafa Kemal‘i unutmaları, unutturma çabaları ile kimi valilerin de utandırıcı tutum ve konuşmaları niteliklerini belirgin kılmıştır.
Özlenen
Yüreğe, beyine, vicdana sesleniş yok. Hep keseye, kasaya, mideye, yarara, çıkara verilen sözler, tanınacak seçim olanakları, kayırmalar, ayrıcalıklar gündemde. Yaşam güçlüğü, pahalılık, enflâsyon, kaynağı belirsiz varlık edinmeler, yoksunluk, işsizlik, özellikle üniversiteli işsizler, eğitimdeki bozukluk, yargıdaki güvensizlik, hastalık, ilâç sıkıntısı, açlık, emeklilerin sorunları gereken ilgiyi görmüyor. Günümüz cumhurbaşkanının Merkez Bankası yönetimini “vatana ihanet”le suçlayan ağır saldırısının ekonomiye verdiği zararlar gözardı ediliyor. Bay RTE kavgacı tutumunda direniyor, olanlar Türkiye’mize oluyor. Hukuktan anlamayan sözde hukukçular ve militan milletvekilleriyle “Yeni Türkiye” diyerek bugünün Türkiye’sini bile aratacak AKP’nin doludizgin 2023 gidişi tehlikelerle yüklüdür. Kendilerini korumak için özgürlükleri kısıtlayıp kaldırmak isteyen iktidar gücü durdurulmalıdır. Kadın erkek eşitliğini benimsemeyen, kadınlara yönelik şiddeti ve kötülükleri önleyemeyen, kadınları öteleyip dışlayan, evde çocuk bakmaya zorlayan iktidar asla inandırıcı olamaz. Ahlâk bilgisi ve kadınlara saygı bilinci özlenmektedir. Opera’da sıkmabaş değil.
|