Terör saldırılarıyla Türkiye’yi Suriye’ye benzetip yabancıların “müdahale”sini sağlamaya çalışan bölücü ve yıkıcıların azgınlaştığı, kimi siyasetçilerin Tunceli’de Atatürk’ün anıtını bırakıp Kürtçüler’in yaptırdığı Seyit Rıza’nın mezarında açıklama yaptığı ortamda ulusalcılık konusunda herkesin duyarlı olması gerekmektedir. “Yaşam hem derstir, hem derslik” sözümüzü yineleyerek bugün köşemizi ulusalcılık konusunda Almanya – Köln’den gönderdiği “Ulusalcılık Dersi” konulu iletinin sahibi Almanya Atatürkçü Düşüne Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Sayın Dursun ATILGAN’a ayırıyoruz:
“CHP’nin – Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından atanan – Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, terör örgütü PKK tarafından dağa kaldırılıp serbest bırakıldıktan sonra şu açıklamaları yaptı:
‘Eylemi yapanlar, benim kardeşlerim, canlarım.
Dağdaki eli silahlı kadrolar bu ülkenin çocukları. Bana zor kullanılmadı. Çok iyi davrandılar. Bana karşı hiçbir tehdit yoktu. Anlayışlı bir yaklaşım vardı. Dersim dağları benim vatanımdır. Dönüşte sarıldılar, öptüler. Burada bulunan kardeşlerini unutma abi dediler.’
Kendisini dağa kaldıranlardan şikayetçi olmayacağını ifade eden söz konusu milletvekilinin, yukarıdaki ‘bölücüleri aklayıcı’ sözlerini okuyan bazı kimseler PKK ne kadar yufka yürekli gençlerden oluşan bir örgütmüş; bu örgütü nasıl terör örgüt˚ denebilir(!)’ düşüncesine bile kapılabilirler…
Ancak, 17 Ağustos 2012’de çok sayıda TV ekranlarında izlediğimiz Aygün, ulusalcıları suçladı ve ‘ulusalcıların içinde insan müsveddeleri var, hatta milletvekilleri içinde, danışıklı dövüş diyen insan müsveddeleri var’ dedi ve Kılıçdaroğlu’nun kendisinin arkasında olduğunu söyleyerek, şunu da ekledi. ‘CHP’deki ulusalcı kafatasçılarla bu iş olmaz.’
Bu hakareti yapan kişi, Atatürk Türkiyesi ve Atatürk milliyetçiliği (ulusalcılığı) konusunda yeterli bilgiye sahip olmasa gerek ki, ulusalcılara hakaret etme pervasızlığını gösteriyor. Bilirsiniz; bilgi sahibi olmayanlar genellikle hem kem söz hem de kaba kuvvet sahibi olmaya yatkındırlar…
Ulus Devlet ve Ulusalcılık (Atatürk milliyetçiliği) nedir, kısaca açıklayalım/anımsatalım. Ulus Devlet Türkiye, Mustafa Kemal’in öncülüğünde kurtarılmış, kurulmuş ve korunması görevi de özellikle dinamik Türk Gençliği’ne emanet edilmiştir. Dolayısıyla, ulusalcılık ve ulus devlet kavramlarını anlayabilmek için önce Kemalizm’i (Atatürkçülük) bilmek gerekir.
KEMALİZM, MUSTAFA KEMAL’in Türk Ulusunu ulaştırmak istediği hedefler ve siyasal sistem açısından ortaya koyduğu bir ilkeler bütünüdür. Önce hedefler: 1. Ulusal Egemenlik 2. Ulusal Bağımsızlık 3. Ulusal Birlik ve Beraberlik 4. Yurtta Barış, Dünyada Barış 5. Ulusumuzu Çağdaş Uygarlık Düzeyine Yükseltmek
6. Akla, Bilime ve Tekniğe Öncelik Vermek Ve siyasal ilkeler: 1. Ulusçuluk (Milliyetçilik) 2. Halkçılık 3. Cumhuriyetçilik 4. Laiklik 5. Devletçilik 6. Devrimcilik Kemalizm birinci derecede milliyetçilik kavramını içerir, ancak Atatürk milliyetçiliği olarak nitelediğimiz milliyetçilik, ne mikromilliyetçilik, ne kafatasçılık ne de ırkçılıktır.
Yinelemekte yarar var: Atatürk’ün Ulus kavramı, ortak kültüre ve ortak tarihe dayanan hümanist bir kavramdır, ırkçı bir kavram değildir.
Atatürk’ün ‘Milliyetçilik’ ilkesi yine O’nun tanımıyla şu formülde aranmalıdır: Yurtta Barış, Dünyada Barış…
Atatürk Milliyetçiliği’nin dünya barışı için bir tehlike olarak görülmemesinin en açık ve en kesin kanıtlarından birisi de, bu genç devletin 1932’de Milletler Cemiyeti’ne alınmak üzere, resmen davet edilmiş olmasıdır.
Atatürk, ‘Medeni Bilgiler’ adlı kitabın, kendi el yazısıyla yazmış olduğu bir bölümünde Türk Milletini şöyle tanımlar: ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkına Türk Milleti’ denir. O’nun sadece bu sözünü bile okumak ve anlamak, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışının ‘ırkçı bir milliyetçilik’ olmadığının başka bir kesin kanıtıdır. Sonuç: Dün, Atatürk’ü ve partisini ‘katliamcı’ olarak niteleyen Hüseyin Aygün’ün bugün Atatürk’ün kurduğu ve ilk Genel Başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki duyarlı milletvekillerini kafatasçılıkla suçlaması, ama aynı zamanda CHP’de kalmak istemesi – en diplomatik ve en hafif deyişle çok büyük bir aymazlıktır…
CHP’nin Atatürkçü milletvekilleri, PKK terör örgütünün ‘devlet içinde devlet kurma’ ya da bugünkü yaygın deyişle ‘paralel devlet’ dayatması karşısında, meydanı bölücü terör örgütüne, o örgütün eli kanlı militanlarına ve de onlara sempati duyanlara bırakmayacaklardır, bırakmazlar…”
|