Toplumu aydınlatmakla yükümlü yayın organlarının kişilere ve gerçeklere saygısının tartışıldığı bir ortamdayız. “Medya” adıyla anılan yayın kuruluşlarının yurttaşların kişiliğine, haklarına, konumlarına ve özgürlüklerine saygıyı yadsıyan tutum ve davranışları, toplumsal barışı derinden etkileyen olumsuzluklardan biridir. Bireyleri karalayan, lekeleyen, güç durumda bırakan yanlış anlatımlar, gerçek dışı yakıştırmalar ve sorup öğrenmeden, araştırmadan “kulaktan duyma” denilen “uydurma” olay ve durumlarla suçlamalar güven duygularını da etkilemektedir. Basının gelişigüzel tutumunun sakıncaları özel bir ağırlık taşımaktadır. Yayınla onur kırıcılık, bağışlanmaz bir kusurdur.
Avukatlık dönemimde yıllarca başta ULUS Gazetesi kimi gazetelerin ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin avukatlığını, hukuk danışmanlığını ve yazarlığını yaptım. Birçok gazeteciyi yargıda savunma görevi yüklendim. Gazeteciliğe çok önem ve değer veren bir yurttaşım. Ancak aynı yaklaşımı göremediğim gibi tersine, gerçek dışı suçlamalara ve eleştirilere hedef oldum. Düzeltme yazılarıma karşın bildiklerini okumayı sürdürenler çıktı. Yazdıkları yanlışları düzeltmeyerek saldırgan durumuna düşenler oldu. “Askerci, Evren'ci” diyen müfteriler türedi.
İki önemli olayı bir kez daha sayın okurlarımın bilgisine sunarak çirkin yanlışlıkları düzeltmek istiyorum. Birincisi, Yargıtay Başkanı İmran ÖKTEM'in cenaze töreninde olay çıkaranlar arasında olduğum iftirasıdır. Öktem ailesiyle yakınlığım olduğu gibi tersine, olay çıkaranların karşısındaydım. İsmet İNÖNÜ'nün avukatı olduğum sırada onun karşısında bulunmam suçlaması, tam bir aymazlık ve sapkınlıktır. Cenaze törenindeki olayları kınama yürüyüşünde de değerli arkadaşım rahmetli Turgut ÖZAKMAN'la birlikte idik. Fotoğrafımızla bu durum kanıtlanmıştır.
İkincisi, Uğur MUMCU ile çatıştığımız, kavga ettiğimiz yalanıdır. Vefâtından bir hafta önce Anayasa Mahkemesi'nde öğle yemeğinde konuğum idi. Vefâtında onun için yazdığım şiir Türk Dili Dergisi'nde yayımlandı. İmran Öktem yürüyüşünde kimi gencin Amerikalıların çalışma yerlerine taş atmaları olayındaki yanlışlığı önlemek için müdahale ettiğimde konuşmamız oldu, o kadar. Aramızda hiçbir sakıncalı tutum ve konuşma geçmedi. Birbirimize karşı olumsuz bir davranış asla söz konusu olmadı. Bunu, ağabeyi Ceyhan Mumcu da doğruladı.
Eşi, Uğur'un vefatından sonra bir açılış için beni çağırdı. UM-AG'a giderek katıldım, görevimi konuşmayla yaptım. Yalanları sonra SÖZCÜ'de yazıyla açıklığa kavuşturdum. Nedense, kimilerinin amaçlı yalanları ve yakıştırmasıysa, aramızda itişme-kakışma olduğu uydurması gerçek gibi yazılıp yayımlandı. Bu tutumun vicdanla, terbiyeyle, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Yeni yıla girerken bu çirkin dedikoduyu yineleyip sürdürenleri kınayarak herkese aydınlık, sağlıklı, mutlu, başarılı yıllar diliyorum.
|