Öteden beri yargıdan yakınmalar olmuştur. Ancak, önceleri daha çok yargı kararıyla cezalandırılanlar yakınıyordu. Son yıllarda özellikle yansız, adalet arayan, hukuku savunan kimseler yakınıyor. Giderek artan yakınmalar, hukuk devleti niteliğinin yitirildiğine ilişkin endişelerle yoğunlaşıyor. Barolar, medyanın bağımsız ve yansız kesimi, yurtseverler, sayısı parmakla sayılacak kadar az bilim adamları, yargının içinde bulunduğu durumu eleştiriyor, hukuksuzluk ve adaletsizliğin neden olacağı sonuçlara değinerek uyarıyor.
Önceleri gereksiz kapalı duruşmalardan, duruşmalarda söz verilme yönteminden, yanların konuşmalarının tutanaklara geçirilme biçiminden, gereksiz sorulardan, gereksiz yargıç ve katılımlarından ve karar öncesi baş başa vermelerinden, bilirkişi seçiminden (başkatip, tanıdık kişi ağırlığı ve çokluğu), kararların bilirkişilere bırakılma durumundan, polisle dayanışmadan, gerekçesiz kararlardan, gereksiz keşiflerden, yargıçların sert çıkışlarından vd. yakınılırdı. Yargıtay mürafaalarında dinleme düzeninin, yanlış yazılan kararların da yakınma konusu olduğu bilinmektedir.
DURUM
Ne var ki şimdilerde yargının bağımsızlığının ve yansızlığının yakınmaları ayyuka çıkardığı izlenmektedir. Özellikle kimi yüksek mahkeme temsilcilerinin siyasal iktidarla sıkıfıkı sayılacak görüntülerinin yurttaşları rahatsız ettiği gözlenmektedir. Bağımsız ve yansız medyanın günlerdir yansıttığı fotoğraflar, ilettiği konuşmalar, eleştirdiği alkışlamalar gerçekten düşündürücü ve üzücüdür. Genel kurullar dışında yargı başkanlarının dairelere katılma durumu olmamasına karşın verilen görüntü, kurumun siyasal etkiler altında olduğudur. Başkanların böyle bir izlenim yaratmaya asla hakları yoktur. Kişisel eğilimlerini seçimlerde oylarıyla belirlemeleri yeterlidir. Tersine durum, adalete ihanet sayılır ve emekli olduklarında iktidar partisinden yer bekledikleri ya da onun adamı olarak çalışacakları sanılır, adaylıklarına bağlanabilir. Cumhurbaşkanı ya da onun adına yetkililerden biri çağırdığında uygun dille yanıt verilerek özür dilenebilir. Gidilecek ve gidilmeyecek yerleri ve türleri başkanlar ayırt edebilir. Kurum içinden de eleştiri aldığını duyduğumuz gereksiz katılımlarda gereksiz pozlar, sözler ve alkışlar yaralayıcıdır. Zararı kurumlara yüklenmekte, güven yitirimiyle saygınlık gölgelenmektedir. Başkanların önceki işlemleri, yerleri ve göreve gelişleri de eleştiri konusu yapılmaktadır. Savunmaları da direnme niteliğindedir.
Kim ne derse desin görüntüler olumsuz kanıların nedenidir. Yargıtay Başkanı'nın sonu “Eleştiriler sürerse yargı yoluna başvuracağım” sözü de yargıyı tüm olarak sorunun içine çekecek bir gözdağıdır, uygun olmamıştır. Birlikteliğin biçimi ortadadır. Protokol düzeniyle savunulması güçtür. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun itirazlar getiren son atama kararnamesi yargının siyasallaşması, iktidar yandaşlığı ve etkilerine açık kalındığı endişesini vermiştir. Siyasete boyun eğen yargı kendini inkâr etmiş, ulusuna ihanet etmiş olur.
GİDİŞAT
Yargının kimi konularına ve sorunlarına yazılarımızda sık sık değindik. Her şey de söylenip yazılmıyor. Yargıya olan bağlılık ve saygımız, içtenlikli ve yapıcı eleştirilerle kurumu korumaya yöneliktir. İktidarın yargının saygınlığını ve güvenirliğini olumsuz etkileyecek durumlardan kaçınması gerekirken günümüz Başbakan Yardımcılarından Numan Kurtulmuş'un eleştirilere yanıt verirken “..Yargı kurum ve kuruluşları nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en üst makamı olan cumhurbaşkanlığı makamına bağlıdır. -Cumhurbaşkanı onların toplantılarına katılır, başkanlık edebilir” diyerek söylenmesi birçok yönden olanaksız sözler etmiştir. (gazeteler, 31.5.2016). Yargı konusundaki bu anlayış, bu yaklaşım, hukukdışı düşmenin en ibretlik, en sakıncalı anlatımıdır. Yeni Başbakanın “Anayasa ne derse desin” sözü de.
Yalnız yargı değil birçok kurum siyasal yandaşlıkla kendi varlığını ve değerini tartışılır duruma getirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı da kimi girişimleri, kimi “Fetva” türü açıklamalarıyla yasasındaki kuruluş, amacı ve göreviyle bağdaşmayan bir yandaşlığa başladı. Bir halk deyişiyle “Birçok şeyin cılkı çıktı”. 19 Mayıs etkinlikleri iptal edilir, ulusal bayramların kutlanması bahanelerle önlenirken FATİH'siz İstanbul Fethi kutlamalarında Türk Bayrakları yerlerde çiğneniyordu. Hukuksuz demokrasi, hukuksuz devlet olmayacağı gibi sözde, bağımlı, güdümlü, uydu, yandaş yargı olmaz. Bağımsız yargı ulusal namustur, ulusal onurdur. Tersini düşünenler bu değerlerden yoksundur. Yargı bağımsızlığı herkesten ve her şeyden önce yargıçların erdemi ve sorumluluğudur.
KINAMA ve BAŞSAĞLIĞI
İktidar ülkenin tüm sorunlarının sorumlusudur. Terörü azdıran ve önleyemeyenler, terörden yararlanıp sistem değiştirmeyi amaçlamaktadır. Bu tutumu ve terörü kınıyor, yurttaşlarımıza başsağlığı ile son İstanbul ve Midyat şehitlerimize Tanrı' dan engin rahmet diliyoruz.
|