Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29944467
Bugün Ziyaretçi :  18401
Aktif Ziyaretçiler :  12872

Yurttaşlık (vatandaşlık) ve ulusal kimlik

Kimi gerçekdışı anlatımlarla kimi sömürüleri karşılamak için 2007 ve 2009 yılında yayımlanmış iki yazımı sunuyorum.)

Yurttaşlık (vatandaşlık) (2007)

İlkel topluluklardan uygar toplumlara geçiş sürecinin son aşaması devlet biçiminde örgütlenip ortak yaşamı gerçekleştirmektir. Büyük Atatürk “Devlet, ulusun örgütlenmiş biçimidir” diyerek ve “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” tanımlamasıyla bizim yönümüzden çağımızın gerçeğini vurgulamıştır. Türklüğün anlamını bilmeyenler değişik söylemler, savlar ve yakıştırmalarla ulusal değerleri yıpratmakta ve yıkmaktadır. Kendilerine göre değişik çözümler önermektedirler. Hiçbirine gerek yoktur.

Kültür benzerliği ve kimi birliktelikleriyle tanımlamalardan korkacak, dostluk yaklaşımlarını geri çevirecek değiliz. Ama emperyalist açılımlara kesinkes karşıyız. AB Türkiye’yi balmumu gibi avcunun içine almak çabasındadır. Avuçları yanabilir. Bir ara anayasal vatandaşlık gibi öneriler ortaya atılınca Anayasa Mahkemesi’nin 32. kuruluş yıldönümü töreninde Başkan olarak yaptığım konuşmada buna da değinmiştim. Mahkeme arşivlerinde bulunması gereken basılı metnin o bölümünü olduğu gibi buraya alıyorum:

“.. Temelde anayasal bir kavram ve kurum olan, başka türlü düşünülmesi olanaksız vatandaşlığı, aykırı örnekler vererek, devleti, ülkeyi ve ulusu dışlayarak, özgün adını anmayarak ‘anayasal vatandaşlık’ biçiminde önermek, yanlışlıktan ötede yanılgıdır. Bireylerin oluşturdukları ulus, devletin kurucu öğesidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adını bölmeye ve paylaşmaya, böylece etnik özellikleri siyasal ayrımlarla somutlaştırmaya yönelik çabalara olur verilemez. Her devletin bir adı olur, yurttaşlar da etnik kökenleri ne olursa olsun, yurttaşı oldukları devletin adıyla tanınır, onun vatandaşlığını taşırlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk, içindeki tüm değişik topluluklarla Türk Ulusu’dur. Ülkemizde uluslararası andlaşmalarda belirtilenler dışında, özellikle müslüman azınlık, herhangi biçimde azınlık sayılacak ya da çoğunluktan çıkarılıp azınlığa indirilecek bir topluluk yoktur. Hiçbir uluslararası kural da böyle bir sav’a, kendi yazgısını belirleme hakkı vererek ayırmaya elverişli değildir. Ülkemizde bir etnik topluluk sorunu değil, değişik ülke sorunları içinde değişik etnik topluluklar vardır. Yapay sorunlarla ulusal birliği bozmak isteyenlere yeni savlar olanağı verecek, Türk Ulusu yapısına ve bilincine aykırı ödünsel tanımlara gerek yoktur. Anayasa’nın 66. maddesinin birinci fıkrası, ayrılık ve ayrıcalık için değil, birlikteliği vurgulamak, kimi yersiz çekinmeleri gidererek kimliği açıklama özgürlüğünün engellenmediğini göstermek için düzenlenmiştir. Bu, bir ırk belirlemesi, vurgulaması ya da üstünlüğü değil, vatandaşlık adının belirtilmesidir. Öngörülen, ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı’dır. Ayrılık ve ayrıcalığı önleyen, birleştirici ve tümleyici tanım, vatandaşlığın adını öngörmektedir. Türk Ulusu’nun bireyi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşı olmaktan başka anlama gelmeyen, her zaman açıklanan etnik köken bağını kaldırmayan anlatım biçimi, yurttaşlar arasındaki eşitliği de vurgulamaktadır. Irka dayalı bir tanım söz konusu değildir. Yurttaşlık niteliği ve ulusal birlik vatandaşlıkla anlatılmıştır. Türk Ulusu da ırkçılık anlayışı üzerine değil, insanlık temeli üzerine kurulmuştur. Bu konu özellikle ele alınmadığında aynı doğrultuda başka yazılış biçimleri, görüş ve öneriler de açıklanabilir. Dayatmalarla Cumhuriyet’in temeli olan ulusal nitelik değiştirilemez, ulusal yapı bozulamaz. Tekil devlete aykırı istemler ve ayrı ulus savı dinlenemez.

Anayasa Mahkemesi’nin siyasal partilerle ilgili kararlarında yinelediği gibi kimsenin etnik kimliği, soy kökenini açıklaması yasak değildir. Böyle bir özgürlük bulunmadığı savı da gerçek dışıdır. Devlet dili Türkçe olup özel yaşamda anadil kullanılması yasağı da yoktur. Gizlendiği, aşama aşama ortaya çıkarılacağı anlaşılan aykırı istemlere ortam ve olanak hazırlama niteliğindeki çabalarla yöntemler geçerli olamaz.”

On yıl önceki bu konuşmanın önsezilerden ilerde sayılacak bir gerçekçiliği yansıttığı kuşkusuzdur. Yabancıların kollarında, kucaklarında, ellerinde olanlar, yabancı vakıfların temsilciliklerini yüklenenler, yabancı kuruluşların sponsorluğunda halkımızı aldatanlar tarihi, özellikle Atatürk’ün Büyük Söylev’ini yeniden okumalıdırlar. Çevremize bakmaları yeter, anlayacaklarsa. Kürtçülüğü kışkırtanlar son günlerde tehlikeyi görünce Türklükten sözetmeye başladılar. Devletin tek’liğinden, ülkenin tüm’lüğünden, ulusun bir’liğinden ödün vermeden herkes Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı (vatandaşlığı) kurumunda tam eşitlikle kucaklaşarak soy ve inanç kökenini özgürce açıklayabilir.

Ulusal kimlik onurdur (30.4.2009)

Kurtarıcımız ve kurucumuz Büyük Atatürk’ün her biri çok değerli, özdeyiş niteliğindeki sözlerinden “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir” tanımını 60 yıla yakın bir zamandan beri söyleyip yazarak kapsamlı anlayışını, çağdaş anlamını vurgulamayı sürdürürken Genelkurmay Başkanı’nın yinelemesiyle kimlik konusu yeniden tartışılmaya başlandı.

Bağımsızlığın, özgürlüğün, ulusal egemenliğin, devlet yapısının ve hukuksal gereklerin bilincinde olmayanlarla, ümmetçi, ırkçı, ayrılıkçı, bölücü ve yıkıcıların yaklaşımları kimlik tartışmalarını tırmandırarak kendileri için uygun yapıyı sağlama amaçlıdır. AB’nin desteğiyle ayrı mezhepten olanları bile azınlık yapma, federatif düzen önerileri geliştirilen söylemler, Anayasa’da ayrı ulus olarak tanımlanmaya-sayılmaya getirilmiştir. Kürtçülük peşinde koşanların istedikleri, sözlü gelgitleriyle saklamaya ve ertelemeye çalışsalar da, ayrı toprak, ayrı devlettir. Güneydoğu’daki kalkışmalar, sabotajlar, çocukları kullanmalar, tehditler, içtikleri anda aykırı davranışlar bu amacı gerçekleştirme çabalarıdır.

Türkiye topraklarına 11. yüzyılda “Türkeli” adını verenler batılılardır. Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanılarak yepyeni bir devlet kurulmuştur. Kurtuluş ve kuruluşun felsefesi, kurucuların istenci dışlanarak yapılanmaya gidilemez. Mustafa Kemal 23 Nisan 1920’de, millet adının dinsel topluluklara verilip gerçekte kurum yapısıyla bulunmadığı günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açmıştır.

1876 Kanun-î Esasî’nin 8. Maddesinde (günümüzün diliyle) “Osmanlı Devleti uyruğunda bulunan bireylerin hepsine hangi din ve mezhepten olursa olsun ayrımsız Osmanlı denir” açıklığı yer almıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 24.4.1924 günlü, 491 no.lu ilk Anayasası (Teşkilât-ı Esasiye Kanunu)’nun 88. maddesinde de (yine günümüz diliyle) “Türkiye halkına din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin vatandaşlık bakımından Türk denilir” tanımı yapılmıştı. 9.7.1961 günlü, 334 no.lu Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Vatandaşlık” başlıklı 54. Maddesinde “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” denilmiş, 7.11.1982 günlü, 2709 no.lu, bugün yürürlükte olan Anayasa’nın “Türk vatandaşlığı” başlıklı 66. Maddesi de bu anlatımı olduğu gibi yinelemiştir. Görüldüğü gibi madde, vatandaşlığı değil, Türklüğü tanımlamaktadır. Oysa Türklük vatandaşlığın adıdır.

Son günlerde ayrılıkçılığın tehlikeli boyutlara ulaşması nedeniyle vatandaşlık tanımlarına girişilmiş, çok kimse yansızlıktan ve bilimsellikten uzak, siyasal anlayışına, soy ve inancına göre tanımlara kalkışmış, medyada kişilikleri ve tutumlarıyla bilinen kimileri gerçekleri ve doğruları anlatırken, sapkınlığıyla tanınanlar da yabancı sözcükler, alıntı ve aktarmalarla yozlaştırma çabalarına hız vermişlerdir. Genelde doğrultusunu uygun bulduğumuz kimi konuşmalarda da (eksizlikleri ve kimi yanlışlıkları ayrı) konu doyurucu açıklığa kavuşturulamamıştır. Türkiye Barolar Birliği’nin 2001 yılında oluşturduğu Anayasa Taslağı Komisyonu’na katılarak önerdiğimiz 37. madde ilgi görmemiştir.1 Barolar Birliği’nin 2007 taslağı da ulusun oluşumunu anlatmıştır.

Alt-üst kimlik tartışmalarının amaçlı biçimde gündeme getirilip tartışıldığı, değişik kültürlerden kaynaklanan soy bağlarını belirten kimliklerin kullanıldığı, bireysel özgürlüklerin ulus yapısı ve demokrasiyle devletin önüne çıkarılmak istendiği günümüzde, cumhuriyet temelinde yükselen demokrasiye uygun, birleştirici tanım ulusal kimlikte odaklanmalıdır. Ayrılıkçılar işlerine gelmeyeni, amaçlarına elverişli olmayanı dinlemezler, anlamak istemezler. Bilgiçlik taslayanlar direnirler. Ama bilinmelidir ki Atatürk’ün tanımındaki “Türk Ulusu” benimsenip özümsendikten sonra artık “Türkiye Halkı”nın ve “Türkiyeli”nin önüne “Türk” geçmiştir. Dünya örnekleri de devlet bağının böyle olduğunu doğrulamaktadır. Önerimiz “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkının oluşturduğu ulusun bireylerine yurttaş (vatandaş) denir ve Türk olarak anılır (adlanır).” Bu biçim birleştiricidir, herkesi kucaklayan sıcaklıktadır. Herkesin soy kökenini söylemesine, açıklamasına asla engel değildir. Soy kökeni, ulusal kimlik yanında her yurttaşın özel bağıdır, yapı kökenidir. 1924, 1961, 1982 Anayasalarının halk tarafından seçilmiş Meclislerce hazırlanmadığı, ulusun değerlerini yansıtmadığı, geçerli olmadığı yalanını söyleyenlere kanmamalıdır. Yeniden Sevr’in ve IMF üzerinden Düyun-u Umumiye’nin dayatılmaya çalışıldığı günümüzde “Ne Mutlu Türk’üm!” diyemeyen yurttaşlık savında bulunmamalıdır.

Dipnot:

(1)- Türkiye Barolar Birliği’nin Anayasa Taslağı çalışmalarına katılmakla birlikte basın açıklamasında ayrı düştüğümüz maddeleri bildirmiş, Başkanı olduğum Türk Hukuk Kurumu adına da itirazımızı yazılı olarak iletmiştik.
Ekleyen:  Yekta Güngör ÖZDEN
Tarih:  31.5.2009
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Yekta Güngör ÖZDEN Yazıları
Ne günlere kaldık… Yekta Güngör ÖZDEN [ 29.12.2020 Devamı
Gerçek hukuk devlet içinYekta Güngör ÖZDEN [ 29.11.2020 Devamı
Iramız, onurumuz CumhuriyetYekta Güngör ÖZDEN [ 2.11.2020 Devamı
Siyasal çarpıklıklarYekta Güngör ÖZDEN [ 16.10.2020 Devamı
Kim kimi kandırıyor?Yekta Güngör ÖZDEN [ 25.8.2020 Devamı
Toplumsal SınavYekta Güngör ÖZDEN [ 9.5.2020 Devamı
Üzücü durumlarYekta Güngör ÖZDEN [ 14.4.2020 Devamı
Kuyruklu yalanlarYekta Güngör ÖZDEN [ 7.1.2020 Devamı
Yaşam SavaşıYekta Güngör ÖZDEN [ 27.10.2019 Devamı
Siyasal BilançoYekta Güngör ÖZDEN [ 31.1.2017 Devamı
Böyle giderse…Yekta Güngör ÖZDEN [ 12.1.2017 Devamı
Atatürk'e seslenişYekta Güngör ÖZDEN [ 10.11.2016 Devamı
SAHNEYekta Güngör ÖZDEN [ 25.8.2016 Devamı
Yargıdan YakınmalarYekta Güngör ÖZDEN [ 25.6.2016 Devamı
ANCAKYekta Güngör ÖZDEN [ 18.3.2016 Devamı
Kültür ve Sanat KarşıtlığıYekta Güngör ÖZDEN [ 21.1.2016 Devamı
En iyi armağanYekta Güngör ÖZDEN [ 31.12.2015 Devamı
ORDAN, BURDANYekta Güngör ÖZDEN [ 16.11.2015 Devamı
Yargıya SaygıYekta Güngör ÖZDEN [ 21.10.2015 Devamı
Çözüm nedir, neyin çözümü?Yekta Güngör ÖZDEN [ 5.8.2015 Devamı
Bağımsızlık BayrağıYekta Güngör ÖZDEN [ 24.6.2015 Devamı
Geçen aydan gelecek ayaYekta Güngör ÖZDEN [ 8.4.2015 Devamı
Sonu nereye varır?Yekta Güngör ÖZDEN [ 30.3.2015 Devamı
Mustafa Kemal GünüYekta Güngör ÖZDEN [ 12.9.2014 Devamı
HASTALIKYekta Güngör ÖZDEN [ 14.7.2014 Devamı
Siyasal çıkmazYekta Güngör ÖZDEN [ 30.6.2014 Devamı
COŞKUYekta Güngör ÖZDEN [ 26.3.2014 Devamı
Ulusal hazinemiz, Cumhuriyetimiz!Yekta Güngör ÖZDEN [ 1.1.2014 Devamı
SİYASAL TACİZ... Yekta Güngör ÖZDEN [ 10.9.2013 Devamı
İbret LevhasıYekta Güngör ÖZDEN [ 1.2.2013 Devamı
Anayasa çıkmazı (1)Yekta Güngör ÖZDEN [ 2.1.2013 Devamı
Mareşal Gazi Mustafa KemalYekta Güngör ÖZDEN [ 31.10.2012 Devamı
DERSYekta Güngör ÖZDEN [ 4.10.2012 Devamı
Sözde sorunYekta Güngör ÖZDEN [ 19.8.2012 Devamı
ÖRNEKYekta Güngör ÖZDEN [ 29.7.2012 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam