İleri ya da geri gittiğimizin kanıtları toplumsal yaşam görüntüleriyle birbir ortaya çıkmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aile içi şiddet uygulanmasında kadınlarımızın gereğince korunmadığı gerekçesiyle Türkiye’yi tazminata (ödenceye) mahkum etmesinin yankıları medyamızda izlenmektedir. Gazeteler her gün birkaç şiddet olayını duyurmakta, silâhlı düğünler, gösteriler, tehditler artık kanıksanacak düzeyde olağan karşılanmaktadır. Yıllardır, siyasal sapmalar nedeniyle toplumsal dokunun bozulmakta olduğunu söyleyip yazdığımızda bize kızılıyordu. Birçok eleştiri konusunda haksız çıkmayı, yanılmış olmayı istediğimizi de açıklamıştık. Gelin görünüz ki devlette görev almış olanlardan başlayarak bilim kuruluşlarında, hayır kurumlarında, ceza ve tutukevlerinde bile şiddet olaylarının yaşandığına ilişkin yakınmalar giderek yayılıyor. Başbakan sert konuşuyor. Genelde siyasal yaşamda yüksek ses, beden dili, incitici sözcük kullanmak beceri ve ustalık sayılıyor. Yasama organı oturumlarındaki konuşmaları izlemek yeter. Tek parti döneminde jandarma şiddetinden söz edilirdi. Şimdilerde Meclis’te iktidar şiddeti, okullarda müdür şiddeti, sokakta polis şiddeti, miting ve yürüyüşlerde polis şiddeti, hastanede hasta yakınlarının ve güvenlik görevlilerinin şiddeti, denetimlerde müfettiş ve zabıta şiddeti, işlemlerde devlet şiddeti, yargıda savcı şiddeti söylemleri duyulmaktadır. Aile içi şiddet ile aşiret şiddeti, töre cinayetleriyle tırmanan ilkel şiddet herkesi üzmektedir. Yetkili ve sorumlular kötü örnek oldukça şiddetin durması olanaksızdır. Üniversitelerde karşıt öğrencilerin birbirlerine uyguladığı döner bıçaklı, silâhlı, ucu çivili sopalı şiddet çirkinliği ve barbarlığı utandıracak boyutlara varmıştır. Daha nice şiddet türleri yazılabilir. Toplumsal barışı yoketme amaçlı siyasal kalkışmaların çağrıştırdığı şiddeti gelişen olumsuzlukları azaltıp gidermek için eğitimden başlayarak yasal önlemler alınmalı, yöneticiler afra-tafrayı, efelenmeyi bırakıp uygar insanların esenlik getiren uygar davranışlarını yeğlemelidir. Kamer Genç’e yönelik engelleme ve saldırılar şiddettir. Medya terörü de böyle.
Anlamsız eleştiriler
Medyanın şiddet konusunda olumlu tutum sergilediği savunulamaz. Haberleri yansıtma ve duyurma yönteminden seçme ustalığına değin yanlışlıklar üzücüdür. Şiddet yalnız taşla, sopayla, silâhla olmaz. Dille, bakışla bile olabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın Onur Günü’nde yaptığı konuşma nedeniyle iktidar yalakaları hemen saldırıya başladı. Onurlu konuşmaya tepkiler arasında “Başsavcının düşünce biçiminde önemli yanılgı” diyerek yargıçların ekonomiden anlamadığını ileri süren kıt ve sığ görüşlü yazarlarla “Ekonomiyle ilgisi her ay aldığı maaşın nominal değerini bilmekten ibaret olan” dedikten sonra “Hiç bir kimsenin gücü AKP’yi kapatma yetmez” diklenmesiyle Anayasa ve hukuk tanımayan Bakan var. Üstelik hukukçu olduğu da söyleniyor.
İbretlik olaylardan
Kendisini okula göndermeyen ve Seviye Belirleme Sınavı’na girmesini engelleyen annesini öldüren 11 yaşındaki kız çocuğunun dediklerine kulak verilmelidir. Annesinin kendini evde tuttuğunu ve tarikata sokacağını söylemektedir. Hangi namuslu ve şerefli yurttaş bildiği tarikat yaygınlaşmasını ve dayanışmasını inkâr edebilir. Prof. Dr. Türkân Saylan’a yönelik haksızlıklar bir şiddet değil midir? Gereksiz sorular, gözaltılar ve tutuklamalar şiddet sayılmaz mı?
Zafer Dershaneleri sahibi Ali Demir’in “Dini örgütlenmelere gizli destek var” yakınmasının ayrıntıları yurtseverleri ilgilendirmez mi?
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Bayan Kavaf’ın Denizli’de Nur tarikatına bağlı Kepenek Cemaati’nin yemeğine makam arabasıyla gelerek katılması nedir?
Manisa İlim, Kültür Vakfı ve Medeniyet Derneği’nin harem-selâmlıklı etkinliğinde küçük kızların türbanlı, erkek çocukların sarıklı gösterisinin anlamı ve amacı üzerinde durulmaz mı?
Böyle dinsel kaynaklı kalkışmalar olur da ayrılıkçı ve bölücüler durur mu? DTP’lilerin çıkışları ortada. Barış Meclisi’nin “Çözüm İçin Diyalog Konferansı” sonunda yayımladığı PKK ve Ahmet Türk yanlı bildirisi de.
Kimi durum ve tutumlar
Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin CHP Genel Başkanı’nı çağrısına olumlu yanıt verileceği açıklanırken “Türkiye-Irak ilişkilerinin engeli PKK’nın Irak’taki varlığına son verilmesi” gereğine ağırlık konulması çok yararlı olacaktır.
CHP TBMM Meclisi Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay’ın terörle mücadele için oluşturulacak yeni müsteşarlık için endişeleri ve eleştirileri haklı görülmektedir. İktidarın kendi derin devletini oluşturması Başbakanın Ergenekon Savcılığına soyunmasıyla açığa çıkmış, dinlenme rezaletleri yargıyı gölgeleyecek boyutlara varmıştı. Ayrıca CHP’li milletvekillerinin Başbakan-Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe Görüşmesi hakkındaki soruları da gecikmiş olmakla birlikte yerindedir. Devlet sırrı niteliği yüklenerek kamuoyundan kaçırılmak istenen görüşme içeriğinin açıklanması hem siyasal kesimde, hem de Silâhlı Kuvvetlere ilişkin yaklaşımda iç rahatlatacaktır.
İstanbul Tuzla Tersanalerinde ölümler engellenemememektedir. Kene ve Domuz Gribi olayları da artış göstermektedir. Ekonomik göstergelerin olumsuzluğu medya kesiminin tutumu ve kimi plâket törenleriyle olumlu gösterilmeye çalışılmaktadır. Saklanan-gizlenen, savsaklanan hastalık daha kötü sonuçlar getirir. Teşvik uygulanmasındaki yetersiz ve ayrıcalık yakınmaları da dinlenmemektedir.
Haydi hayırlısı!
Kitap
Prof. Dr. Doğan Aksan’ın “Nâzım Hikmet Şiirinin Gücü” adlı yeni kitabı Bilgi Yayınları ürünleri arasında yerini aldı. Bir şiir dili incelemesi olan bu kitap Türk dili konusunda başarılı ve çok yararlı çalışmaları, aydınlanmamıza unutulmayacak katkıları olan Aksan’ın Nâzım Hikmet’in özgün şiir dilini bir kez daha vurgulaması yönünden okunmasını önerdiğim bir kaynak.
Öğretmenlikten Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı’na ve Yüksek Denetleme Kurulu Üyeliği’ne değin değişik görevlerde başarılı hizmetler vererek emekli olan Ramazan Uludağ’ın “Bürokrasiden Anılar” adlı kitabı devlet yaşamından ve çalışma koşullarından ilginç tablolar vermektedir. Memurluğun güç yanlarına da değinen anıların özellikle çalışanlar için yararlı deneyim örnekleri olacağına inanarak okunmasını salık veriyorum. Yazarlarını da kutluyorum.
|