Her insanın yaşadığı süre içinde belirli kalp atış sayısı ve (çok) sinirlendiği anlar vardır. Yaşadığımız „sistem“ içinde sinirlendiğimiz durumlar olduğu için nabızın artması dolaysıyla kalp atış sayısını boşa harcamak durumu orta çıkıyor ve yaşam süresi olumsuz etkileniyor.
Şöyle bir düşünürsek sinirlenmek için çok neden var; Mesela kırmızı lambada ya da alışverış yerlerinde çok beklediğimiz zaman, elekronik cihazlarda sorun olduğu zaman, elimizden birşey düşüp kırıldığı zaman, birşey kaybolduğu zaman, işimiz rast gitmediği zaman, hava kötü olduğu zaman vs.. Bu liste gittikçe uzar ve içinde önemsiz olan unsurlar da vardır. Çoğu şeyler elimizde de değildir.
Birde şahıslar ile ilgili problemler yaşanıyor ve sinirleniyoruz. Iş hayatında, özel hayatta, trafikte, heryerde “tipler“ karşımıza çıkıyor. Suç işleyeni var, cahili var, gıcığı var, herşey daha iyi bildiğini sanan var, safı var, kronik yalancısı var- var da var.
Bu durum tabii ki meslek seçimine de yansıyor ve vasıflıdan vasıfsıza kadar her çeşit meslek için uygun eleman var. Herkesin kişiliği ve özgeçmişi değişik. Belirli yaştan sonra eğitmekte zaten zorlaşıyor. Özellikle trafikte belirli canavarlardan dolayı çok sinirleniyoruz. Neden doğru dürüst kullanıp başka sürücülere saygı göstermiyor diyoruz kendi kendimize. Yada televizyonda hırsızları, gaspçıları, katilleri, uyuşturucu kullananları, çeşitli operasyonlarda yakalananları, (büyük) vergi kaçakcılarını vs. gördüğümüzde kendi kendimize soruyoruz; neden?
Tabii ki bu durumların olmamasını arzu ederiz.
Temennimiz herkes güzel aile ortamında yetişsin, tahsilini yapsın, eğitimli olsun, oturup kalkmasını, konuşmasını bilsin vs..
Yalnız böyle bir ortamda dünyada oluşan su anki sistem işleyebilir mi? Asıl soru bu.
Düşünün herkes tahsil görüp sırf belirli mesleklere yoğunlaşıyor ya da/ve yönetici olmak istiyor. Tek yüksek okul tipi üniversite. Herkes ayni şeyi yapmak istiyor, herkes birbirini yönetmek istiyor ve kimse yönetilmek istemiyor, vasıfsız eleman kalmıyor. Herkes kurallara uyuyor, herşey güllük, güllistanlik.
Böyle bir ortamda ne polise gerek var, ne yargıya, ne askere, üniversite hariç bütün okullar kaldırılabilir. Eğitim düzeyle alakalı belirli spor dallarına ilgi azalır ve sonuçta bu sporlar piyasadan kaybolur. Ayni şekilde çoğu iş dalları tamamen ortadan kaybolur ve mal/hizmet akımı sekteye uğrar. Çoğu insanlar ayni şeyden hoşlanır vs..
Üretim, tüketim ve en önemlisi istihdam dengesi bozulur.
Bundan dolayı dünyadaki çeşitlilik yada dengesizlik aslında maalesef „sistem“ gereği. Ağır vakaların, yani bu dengesizliğin uç noktalarının, yinede ortadan kaldırılması temennimiz ve bu sistemin işleyeşini tehlikeye sokmaz hatta fayda ve refah sağlar. Ama çeşitliliği tamamen ortadan kaldırıp (ki münkün değil) homojen bir ortam yaratmak sistemi bozar. Bundan dolayı ben pek sinirlenmemeye özen gösteriyorum.
Her zaman söylerim: Herkesin kafası çalışsa dünyada var olan sistem yürümez.
Dolaysıyla çoğu insanları anlayışla karşılamak lazım. Her insan var olan sistemin bir çarkı ve her çarkın bir görevi var. Verilen görev de eğitim ve kişilik ile alakalı.
Kurallara uymayan ya da sorun yaratan insanlar tabiiki bir şekilde yargılanıp hesap vermeleri lazım ama var oluşları sistem gereğidir. Bunu böyle değerlendirip sakin olmakta fayda var. Onlar kendi dünyalarında yaşıyorlar.
Tekrar başa gelelim: Hayatımız boyunca oluşan kalp atışlarımız sınırlıdır. Bunları sinirlenip boşa harcamamaya özen gösterelim…………….
|