Türk halk edebiyatındaki bilmece türüyle ilgili ilk bilgilerle Divanü Lügati’t-Türkte karşılaşıyoruz. Divan’da bilmeceyi veya bilmece sorma geleneğini karşılayan bazı kelimeler yer almaktadır. Bilmece anlamında “tabuzgu”, “tabuzguk”, “tapzug”, “tapzugug”; bilmece sormak için de “tabızmak”, “tabuzmak”, “tapuzmak” ifadelerinin kullanıldığı görülür.
Bilmece, günümüzde eğlence amaçlı kullanılan bir halk edebiyatı türüdür. İnsanoğlu tabiatla iç içe yaşadığı dönemlerde hayvanlardan ve olağanüstü güçlerden korunmak amacıyla birtakım tabular geliştirmişlerdir. Kendisinden korkulan bir varlığın ismini anmamak bu tabulardan birisidir. İsmi yasaklanan bir varlığı anlatmak isteyenler, onun çeşitli özelliklerini sıralayarak anlatma yoluna gitmişlerdir. Bilmecelere bakıldığında böyle bir düşüncenin ve yapının olduğu görülür. Bilmeceler; çözümlenmesini istediği varlığı, adını söylemeden dolaylı yollardan anlatmaya çalışır. Bilmeceyi çözmek isteyenler şekillerle kendilerine verilen ipuçlarını birleştirerek bulunması istenen varlığı bulmaya çalışırlar.
Bilmecelerin oluşumu konusunda ikinci bir görüş, bilmecelerin geçmiş dönemlerde insanların bilgisini ölçmek için yapılan sınavlardan kaynaklandığıdır. Örneklerine özellikle masallarda rastladığımız bazı sorular, kişinin bilgisini ölçmek amaçlı kullanılmıştır. Yazı kültürünün gelişmediği dönemlerde bir göreve sahip olmak isteyen insanlar, bilmece tarzındaki sorularla sınava tabi tutulmuşlardır. Bilmeceler, insanların bilgilerini ölçme isteğinden doğmuş ve zamanla halk kültüründe kullanılan ürünler haline gelmişlerdir.
BİLMECE ÖRNEKLERİ
Sarı sarı içinde,
Sarı zarfın içinde,
On iki birlik kardeş,
Birbirinin içinde.
(PORTAKAL)
Çın-çınlı hamam,
Kubbesi tamam,
Bir gelin aldım,
Babası imam. (SAAT)
On ay yatar,
İki ay kalkar;
Feneri yakar,
Etrafa bakar.
(ATEŞ BÖCEĞİ)
Az gitti, uz gitti,
Dere tepe düz gitti,
Altı ay bir güz gitti;
Uyanınca hep bitti. (RÜYA)
Mavi atlas,
Arşın yetmez,
Makas kesmez,
Terzi biçmez.
(GÖKYÜZÜ)
Ağzı vardır konuşmaz, yatağı vardır, fakat hiç uyumaz. (AKARSU)
Uzaktan baktım hiç yok yakından baktım pek çok. (KARINCA)
Yerin altında kırmızı minare. (HAVUÇ)
Kolu var eli yok, karnı yarık karnı yok. (CEKET)
Saat niçin tehlikelidir? (AKREBİ OLDUĞU İÇİN)
Bozulduğu halde tamir edilmeyen şey nedir? (HAVA)
Su yutmuş toprağa ne denir? (ÇAMUR)
10 tilki, 8 kedi, 20 tavuk ne yapar? (GÜRÜLTÜ)
Duvara çarpan araba ne olur? (DURUR)
Deniz niçin tuzlu olur? (BALIKLAR KOKMASIN DİYE)
Yattım yumuşak, uyudum sıcak sıcak. (YATAK)
Uzun yoldan kuş gelir, ne söylerse hoş gelir. (MEKTUP)
Her gün yeniden doğar, dünyaya haber yayar. (GAZETE)
Dişim var ağzım yok. (TARAK)
Deniz dibinde dalga.
Suda dumansız tekne.
Suda yayılır, karada bayılır.
Kanadı var uçamaz, karada da kaçamaz. (BALIK)
Dağdan iner takla makla, aman anne beni sakla.Dört kardeş bir kundakta yatar. (CEVİZ)
Karadır katran değil, sarıdır safran değil; kanatlıdır kuş değil, boynuzludur koç değil. (ÇEKİRGE)
Dağı var taşı yok, köyü var adamı yok, ırmağı var suyu yok. (HARİTA)
Gözleri kömür, bakışı ömür, soğuk dondurur, sıcak öldürür. (KARDAN ADAM)
Bir küçücük kumbara, erzak taşır ambara. (KARINCA)
Beyaz tarlada siyah çekirdek. Yaprağı var ağaç değil, dilidir, urba değil, konuşur insan değil. (KİTAP)
Koyu Ufacık mermer tası,
İçinde beyler aşı,
Pişirirsen aş olur,
Pişirmezsen kuş olur.
(YUMURTA)
Dağdan gelir, taştan gelir,
Bir kükremiş arslan gelir.
(SEL)
SAĞLIK VE ESENLİK DİLEKLERİMLE.
FEVZİYE ŞİMDİ
|