Karşınızdaki arkadaşınız konuşuyor konuşuyor öyle şeyler söylüyor ki içinizden “Vay be” deyip duruyorsunuz ve hayran hayran dinliyorsunuz. Sonra bir gün bakıyorsunuz ki arkadaşınızın konuştukları balonmuş. Balon patlıyor ve siz ayılıyorsunuz. Geçen zamanın hayallerin umutların boş olduğunu anlıyorsunuz.
Şimdi biz de dinliyoruz , “Vatandaşı enflasyona, faize, fiyat artışına ezdirmeyeceğiz!” diyorlar. Ama eziliyoruz. Hem de öyle bir eziliyoruz ki preslenmiş gibi.
Maliye Bakanı konuşuyor, o konuştukça zamlar tokat gibi vatandaşın yüzünde şaklıyor. Vatandaş serseme döndü ve ne yapacağın bilememenin şaşkınlığını yaşıyor.
Elektrik yüzde 52-130 zamlandı.
Doğalgaz yüzde 25-50 zamlandı.
Geçmediğimiz köprüler de yüzde 25 zamlandı.
Benzini zaten takip edemez duruma geldik akşam yatıyoruz sabah zamlanmış. Böyle giderse depoyu kimse dolduramayacak.
Şimdi elektrik, doğalgaz faturaları gelmeye başladı. Olayları sessizce izleyen esnaf feryatta adama 7.000 liralık elektrik faturası gelmiş, öbürüne 4.000 lira evler 300- 500 ve daha yukarısı. Ya hastalar evde bütün gün gece elektrik kullanmak zorunda olanlar nasıl ödeyecek. Bunu biz düşünüyor bizler kahrediyoruz. Sanki Meclisle aramızda duvar var halkın yaşadıklarını kimse duymuyor ve halka inanmıyor gibiler.
Artık zamlar geldi geldi sırtımızı yere yapıştırdı. Kalk kalkabilirsen. Hepimizin gözü kulağı Tüik’teydi. Tüik nihayet konuştu geçen seneki gibi bu sene de gerçek enflasyonun yarısını söyleyerek hepimizin ocağına incir ağacı dikti. Benim cebimdeki enflasyon yüzde 70.
Maliye Bakanının, dahiyane sözlerini dinlerken, gözümüzün içine bakarak söyledikleri sözler insanları kırıyor, incitiyor, kızdırıyor, hatta şaşırtıyor.
Marketlere girilmiyor, pazarlara gidilemiyor. İnsanların sebzeleri yarım aldıklarını görmek, meyveleri tek tek almalarını izlemek herkesi yaralıyor.
Geçenlerde Destecinin sözlerini duyunca bu ne talihsiz bir konuşma dedim. “Ben kasaba gidip 100 liralık et almıyorum. Gidip kuzuyu kestiriyorum ya da toplu bir hayvanı ortadan parçalatıp alıyorum. Buna herkes dikkat etsin!” dedi. Kasaptan 100 gram et alamayan insanları bu şekilde yol gösterene ne denir siz söyleyin. Tıpkı Marie Antonet gibi “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin “ demiş ya, demek ki halk fakirliğe düşünce böyle konuşuluyormuş demek.
Bir zamanlar üç çocuk yapın diye konuşuluyordu, şimdi de “porsiyonlarınızı küçültün” deniyor. Kombilerinizin derecelerini düşürün diyenler evlerinde sımsıcak karınları tok otururken halka önerilen bu dahiyane fikirler de iç acıtıyor. Evinde yaşlısı çocuğu olanlar düşünülmüyor sadece konuşmuş olmak için konuşuyorlar.
“Çarşıya pazara aç gitmeyin”, “evde yiyecek depolamayın”, daha neler duyacağımızı bilemiyorum. Şimdi bir kesim hariç herkes kara kara düşünüyor, onlara göre zam çok, bize göre para yok, bizi bu sınava sokanlarda da çare yok.
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ, 15.01.2022
|