Anladım ki bu ülkede hiç para harcamadan yapabildiğin tek şey cenaze kaldırmak, her şey ücretsiz, yani ölmek bedava, size, sadece acıyı yaşamak kalıyor.
Her meslekte olduğu gibi hastanelerde kimi doktorlar mesleğinin değerini verirken, kimileri de mesleğini nasıl değersizleştirebilirim diye mücadele veriyor. Aslında gittiğim hastane yeni yapılmış, büyük koridorları var ki her gün bu koridorlarda otoban gibi yürüyüş yaptım. Bu yürüyüşleri de yaparken acaba bu kadar bol koridor yerine servislerde ya da yoğun bakımlarda daha fazla hasta odası yapılamaz mıydı diye düşündüm?
Öyle oluyor ki hasta servise çıkarılacak serviste yer yok, yoğun bakımda beklemek zorunda, ya da servisten yoğun bakıma gitmek zorundaki de yoğun bakımda yer olmadığı için serviste bekliyor. Eğer hasta kendi servisi dışında başka bir servise yatırılırsa da, hasta bizim hastamız değil bir şey yapamayız diyen doktorlarla baş başa kalabiliyorsunuz. Temizliğin eksik yapılması hastaneyi yavaş yavaş eskitmeye başlamış, ödenek olmadığı için alınamayan en normal ihtiyaç olan tuvalet kağıtsız tuvaletleriyle, kiminin ilgisi, kiminin ilgisizliğiyle karşılaştığınız doktorlarıyla kötü bir tecrübeydi. Bizle halk olarak elimizdeki güzelliğin farkına varamıyoruz. İçtiği su şişesini bile oturduğu yere bırakan insanlar varken, devletin malına sahip olamazken ne yaparsanız yapın, hele işine sahip çıkmayan elemanlarda ortalıktaysa yapılacak bir şey yoktur.
Ancak gene de annemden ilgisini esirgemeyen doktorlarımıza da teşekkür ederim.
Geçmişimi bir kutuya koydum. Kimi zaman bu kutuyu açıp geçmişe gideceğim, kimi zaman da önüme bakacağım hayat bu değil mi?
Önüme de pek bakamıyorum desem yalan değil. Hayat pahalılığı bizleri kötü vurdu. Giderlerimiz yüzde yüz artarken gelirimizin yüzde otuz artması, hepimizi çarkın içine aldı. 2020 ve 2021 zor bir yıldı. Oh tamam derken, önümüzü göremez hale geldik şimdiden 2023 nasıl olacak diyoruz. Sorun gittikçe büyüyor. Eğer bu sorunlar çözülmezse enflasyon canavarı hepimizi yutacak. Ülkemizde acilen tedbirler alınmazsa hiperenflasyon sınırına yaklaşıyoruz. Bu yüksek enflasyon en çok sabit gelirlileri etkiledi. Yaşamları daha da zorlaştı.
Neler yapıldı; marketlere baskınlar düzenlendi, tanzim satış yerleri açıldı, depolama yapanlar cezalandırıldı, sonra pazara akşamüstü gidin dendi, alamadığınız sebzeyi kendiniz saksıya dikin dendi, hatta az yiyin bile dendi.
Ancak, bunların hiçbiri ekonomiyi düzeltmedi, zaten düzeltemezdi. Muhalefet de mücadele yerine durumu kendi seçim propagandası haline getirdi. Hayatımızda hiçbir değişim olmadı halen fiyatlar katlanarak gidiyor bizler halen özgürce alışveriş yapamıyoruz, aç gezenlerimiz çoğaldı.. Herkes kendince ekonomi yorumları yapıyor. En acısını sokaktaki insanlar ve çocuklarımız, gençlerimiz, konuşuyor.
Hadi vazgeçilmez ama yemekten vazgeçtiğinizi düşünün, Hastası olup da devamlı elektrik kullananlar, çocuğuna bez ve mama alanlar, hastasına bez alanlar, ulaşım araçlarının yükselen fiyatları, elektrikle iş yapan küçük esnaf, medikal malzemeleri, eğitim kitapları, ilaçlar ve bütün bunları alamayan insanlar, içlerinde alamamanın acısını yaşayan. Dediğim gibi geçmişi kutuya koydum da, geleceğe de pek bakamıyoruz aslında hayal bile kuramıyoruz.
Sevgiyle kalın...
Belma Demir Akdağ,8.06.2022
|