Zaman zaman yazılarımda magazin ve televizyon dünyasına değiniyorum. Türk milleti ekran karşısında çok zaman harcıyor ve televizyon etkin bir „eğitmen“ görevi görüyor. Yalnız içerik ile ilgili bana göre çok büyük problemler var. Bunlara „Var mısın yok musun? Ben yokum“ ve „Yemekte miyiz“ başlıklı yazılarımda kısmen ele aldım.
Yemekteyiz programında birbirini aşağılayan agresif vatandaşlar, dizilerde gerçek hayatta insanin aklına gelmeyecek türden çarpık ilişkiler vs..
Insanların eğitim durumunu etkileyen baş etken bence özellikle televizyon programların içeriği.
Bir kere dizilerdeki çarpık ilişki oranını azaltmak lazım. Etik ve ahlak kavramına (bkz. „Etik, ahlak ve zaman aşımı“ başlıklı yazım) uygun olmayan bir davranışı topluma doğru yada uygunmuş gibi lanse ederseniz bu anlayış insanların bilinç altina yerleşir ve „nasıl olsa herkes yapıyor, ne varmış bunda“ türü düşüncelerine dönüşür.
Soruyorum size: Dizilerin içeriğinde çarpık ilişkiler olmadığı zaman bu yapımlardan zevk almayacak mıyız?
Reklam sürelerinin kısalması lazım. Tamam tv kanalları reklamlardan para kazanıyor ama zaten çok kanal var. Reklam pastası atıyorum 100 kanala dağılacağına 20 kanala dağılır ve reklam pahalılaştığı için bunlar daha çok para kazanıp daha kaliteli program yapabilirler.
Soruyorum size: Mahallenin bakkalı illaki tv kanalında reklam mı yapması lazım?
Şans oyun programları azalması yada tamamen kalkması lazım: Bunlar vatandaşı hem kumara özendirip alıştırıyorlar hemde eğitime hiçbir katkı sağlamıyorlar.
Mesela beş harfli binek türü aranıyor ve A,R,B,A diye dört harfi bu sıralamada verilmiş.
Soruyorum size: Genlerimize böyle mi zeka girecek yada özgüven kazanacağız?
Siyaset programları başlı başına bir sorun: Ortada dolaşan terimler hep ayni. Özellikle hukuki terimlerden usandık: Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Savcı, Askeri Savcı, Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi Başkanı, iddianame vs..
Soruyorum size: Vatandaş olarak anayasayı nokta ve virgülüne kadar bilmemiz mi gerekiyor?
Magazin programları da çok enteresan: Şu şunla basılmış, yok şunun eteği kaymış, yok şu içkiyi fazla kaçırmış, yok şunun eski sevgilisi şimdik şununla beraber, yok şu yok bu. Bunlar anlatılırken hep ayni tekrarlamalar ve „az sonra“.
Soruyorum size: Şunun yada bunun selulitinden bize ne? Bu bilginin bize herhangi bir faydası katma değeri var mı yada eğitime katkı sağlıyor mu?
Geldik futbol programları ve söyleşilere: Masa başında birkaç kişi oturuyor (bazen bunlara futbol konusuna çok ehil olan belirli mankenlerde dahil ediliyor) ve saatlerce(!) futbol tartışılıyor. Saatler boşa harcanıyor ve oturum hiçbir şekilde futbol kalitesini yükseltecek randımana sahip değil.
Soruyorum size: Türk futbolu bu kadar ilgiye ve bilgi alişverişine rağmen uluslararası arenada başarıdan başarıya mı koşuyor?
Gelelim ekonomiye: Ben ekonomiden yakından ilgilenirim ve hayret içinde kalıyorum. Inanın bana ekonomi ve borsayla ilgili yorum yapan bazi vatandaşların bilgi hazinesinden şüpheliyim. Bunları kimler televizyona çıkarıyor. Sözde uzmanlar mesela borsayla ilgili yorum yapıyorlar: „Endeks yarın şu ana seviyesini geçerse çıkış hızlanacak yada tekrar o seviyenin altına düşecek yada endeks şu ana seviyenin altına düşerse düşüş hızlanacak yada tekrar o seviyenin üstüne çıkacak“. Hiçbir bilgi içermeyen ve fayda sağlamayan muğlak açıklamalar.
Soruyorum size: Altın, döviz, borsa, hazine bonosu, tahvil, faiz gibi terimlerden usanmadınız mı?
Üstteki listeyi uzatmak mümkün ama bir yerden başlamak lazım. Şu anda magazin programlarına biraz çeki düzen verilmiş gibi geldi ve üstte bahsettiğim saçmalıklar azaldı yada tamamen ortadan kalktı.
Darısı öbür problemlerin başına…
|