Amerika’ da emlak piyasasında başlayan ve sonra bankaları etkileyip şimdi de reel sektöre ulaşan ekonomik kriz ortalığı kasıp kavuruyor. Şu anda büyük araba şirketleri iflasın eşiğinde.
Senelerden beri özellikle türev piyasalarda genelde üretimden kopuk sanal ortamda çalışılmadan paralar kazanıldı. Hisse fiyatları katlandı ama bir hissenin değeri ne olursa olsun alıcı olmadıktan sonra yatırımcının elinde patlamaya mahkum. Artık şirketlerin çoğu temettü dağıtmaya bile gerek duymadı, kervan kendiliğinden yürüyordu. Finansal Piyasalar'da işlem yapan çoğu vatandaşlar kendinin zengin hissediyordu, kredi kartlar limitlere kadar değerlendirip fuzuli harcamalar yapılıyordu, şu alınıyordu, bu alınıyordu. Şirketler de özellikle vatandaşların krediye dayalı tüketim iştahına güvendi. Ama nerden bilsinler ki bu kredi muslukları bırakın tüketiciyi kendileri için de kapanacağını. Değirmenin suyu işte birden kesildi.
Şimdi yaralar sarılıyor, paketler hazırlanıyor vs.
Sanal ortamdaki zenginlik karşılığını bulmadıgı için sistemin tekrar rayına oturması için ayni anda yapılması gereken 2 sey var:
1. Üstte belirttiğim ortamdaki zenginlik ve değerler tekrar makul bir seviyeye inecek. Bu zaten şu anda oluyor. Mesela hisse fiyatlari yerlerde sürünüyor.
2. Üretime dayalı büyüme güçlenecek ve sanal ortamdaki değerleri haklı çıkaracak.
Özellikle bu ikinci noktadaki durumu olumlu şekilde tetiklemek için reel sektöre milyarlar pompalanıyor. Ayni şekilde vatandaşın alım gücünü yükseltmek için paketler hazırlanıyor. Çoğu şirketler iflas etti yada kapanmak üzere.
Nitekim her kriz bir fırsat doğurur ve uyanık ülkeler bunu değerlendirmeyi amaçlıyorlar.
Bu krizi çoğu ülkeler fırsat olarak görüyor. Mesela Almanlar rekabet ortamından dolayı iddialı olmadığı alanlara daha fazla ağırlık verme imkanına sahip olmayı amaçlıyorlar (stratejik ortaklık, satın alma vs.). Şirket fiyatları kelepir ve firsat büyük.
Ayni şekilde Türkiye’ de bunu yapması lazım ama özellikle dıkkat edilmesi gereken bir konu var:
Türkiye bunu yaparken üretim ve ihracata dayalı şirketleri alması yada ortak olması lazım.
Böylece hem Türkiye’nin ihracatını artıracak hemde istihdam sağlayacak.
Lisans ücreti vereceğimize, lisan ücret almamız lazım. Kendimiz ara malı ithalatlını minimize ederek ülkemizde bulunan değerleri değerlendirip katma değeri yüksek olan malları üretip bütün dünyaya ihraç etmemiz lazım.
Normalde şirket kurup kalifiye eleman bulacaksınız, yeni bir ürün yada fikir geliştereceksiniz, marka yapacaksınız, pazarlacaksınız, pazar payını büyüteceksiniz, riske gireceksiniz vs. vs.
Bunu çoktan aşmıs ama dünyadaki krize gafil avlanmiş şirketler var.
Tereyağindan kıl çeker gibi dünya da kendi kriterlerimize uygun olan şirketleri satın alıp yada ortaklık kurup Türkiye’ de zayıf olan halkaları kuvetlendirmek gerekiyor. Bu yapılırsa cari açık problemi de kisa sürede ortalıktan kalkar.
Bunu kısa yoldan gerçekleştirip gelişmiş ülkeler ile araya kapatmak için dünyada tarihi bir firsat var.
Önümüzdeki yıllarda büyük şavaşlar olmayacağını varsayarsak bu fırsat bu sekilde uzun yıllar bir daha gelmeyebilir. Benim ilgili kurum yada iş adamlarına tavsiyem:
Hemen oturup evvelden belirlediğiniz kriterlere göre bir alışveriş listesi hazırlayın ve yola çıkın.
Tamahın zirve yaptığı noktada hüzün yakındadır.
Çaresizliğin zirve yaptığı noktada da aydınlık yakındır.
Hep yabanci şirketler mi gelip Türkiye’ de stratejik ortaklıklar kuracak, biraz da biz stratejik düşünelim.
Tam sırası!
|