“Yetenek Sizsiniz” diye bir format sürülmüş piyasaya. Geçen gün bir seyredeyim dedim ve şaştım kaldım. Jüride bir televizyon yapımcısı ve sunucusu, bir ses sanatçısı, bir de reklamcı var. Programın amacı yetenekli insanlara becerilerini gösterme fırsatı verip bunları ünlü ve meşhur etmek. Dolaysıyla kendini yetenekli sanan vatandaşlar başvurup bir şeyler yapma çabası içindeler. Değerlendirmesi de jüriye ait.
Şimdi gelelim yeteneğin anlamına; burada sözlük ne diyor:
- Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyet
- Bir duruma uyma konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite
- Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır
- Dışardan gelen etkiyi alabilme gücü
Şimdik bu programda çıkan vatandaşlar neler yapıyorlar?
Kolbastı yada Apaçı oynuyorlar, Michael Jackson‘u taklit ediyorlar, çeşitli soytarılıklar ve futbol topu ile gösteriler yapıyorlar, yerlerde zıplıyorlar, Rap yapıyorlar vs.
Şimdi işin kötüsü yarışmacıların kendileri yetenekli sanmaları. Yapılanları çoğu beceri gerektiriyorsa bile bunlar çoğu insanın belirli bir uğraştan sonra yapabileceği ve yetenek açısından katma değeri olmayan şeyler.
Maalesef jüriden olumlu oy alan bazi vatandaşların aslında icrat ettiklerinin pek herhangi bir yeteneğin ispatı olmaması.
Işin asıl kötü olan tarafı ve beni düşündüren ise şu:
Vatandaşlar bunu seyredecek ve şunu düşünecek: „Ya bende bunları yapıyorum yada yapabilirim, Yaşasın bende yetenekliyim!“. Ayağındaki topu 50 kere zıplatacak ve ümidini ona bağlayacak.
Yaşamda başarılı olmak için çıtayı yüksek tutup toplumda kendi konumunu gerçekci değerlendirmek lazım. Aslında yetersiz şeyleri yeterli görüp bir başarı olarak lanse edersek o zaman kişilerin kendilerini geliştirmelerini frenlemiş oluruz.
Burada biraz gerçekçi olmak gerek ve bu fenomeni Türkiye’deki Süper-Lig’de de görüyoruz.
Süper-Lig’in genel seviyesi düşük. Futbol severler (özellikle büyük takımların hayranları) takımlarının iyi ve kuvvetli takım olduklarına inanırlar. Bunun da sebebi Süper Lig’de üst düzeyde rekabet olmaması ve belirli takımların ön plana çıkıp iyi sanılması.
Yurt dışında kupa maçlarında ilk turda elenmeler de işin cabası ve objektif olarak başarısız bir futbol sergilendiğinin bir ispatı.
Birileri bu takımlara yetersiz olduklarını söyleyip ikna etse belki bir şeyler değişir.
Genel seviyede bir zihniyet değişimi ve olayları ve davranışları gerçek şekilde algılayıp değerlendirme yeteneği ancak bir rekabetçi ortamın oluşması ile zamanla oluşur.
Ama bu bile zihniyet değişimin garantisi değil. Türkiye’deki büyük takımların yurt dışındaki süre gelen başarısızlıkları bir işe yaramamış gibi. Vatandaşlar (ve muhtemelen takımların kendileri de) orta düzey bir becerinin iyi olduğunu sanıp daha iyisini istemeye yada yapmaya çalışmıyorlar.
Ortada bir algılama sorunu var. Bunun da eğitim ile alakalı olduğunu düşünüyorum.
Burada Yetenek Sizsiniz’deki jüri üyelerine sesleniyorum:
Lütfen ekrandaki gençlere doğru bir mesaj ve sinyal verin ki bu vatandaşlar boş işler ile uğraşıp zaman kaybetmesinler ve hayallere de kapılmasınlar...