Soylu ve düzeyli bir yönetim yarışması olması gereken seçimler giderek çirkinleşen oy alma çalışmaları nedeniyle gölgeleniyor. Demokrasinin en belirgin koşullarından biri olan seçimlerin geleceğe yönelik tasarımlarla, nitelikli adaylarla, uygar ve gerçekçi davranışlarla başlayıp bitmesi gerekirken oy ve iktidar için her yola başvuruluyor, her ödün veriliyor, her yöntem geçerli sayılıyor. İlkeleri benimseyip benimsememelerine bakılmadan yakalarına CHP rozetini Genel Başkanının taktığı çarşaflı hanımlar partiden ayrılarak rozetlerini çakırdılar. Gericilerle aynı çizgiye düşüren bu ödün yetmiyormuş gibi bu kez çocuklara Kur’an ezberletmeden başka bir işlevi olmayan Kur’an Kurslarını açma konusunda Kocaeli Belediye Başkan adayının verdiği söze Genel Başkanınca destek çıkılan CHP onarılmaz bir yara aldığının, nitelik yitirdiğinin, kendisine AKP’nin gitmesi için oy verecekleri bile kırdığının bilince görülmemektedir. Siyaset, particilik bu duruma düşürüldükçe ülkenin geleceği için umutlu olmak güçleşmektedir. İktidar partisinin Davos’taki kabadayılık gösterisinin ülke yararlarını iç ve dış sorunlar bağlamında olumsuz etkilediği gerçeği ortada iken, temel konularda gerçekçi sözleriyle açılımlar beklenen CHP kendini yadsıyan bir bocalama içindedir. Yapmayı önceden tasarladığı anlaşılan Başbakanın deneyimsizlik, yetersizlik, şaşkınlık ve aşırılıkla açıkladığı tepkisi konumuyla asla bağdaşmayan biçimde başlamış ve bitmiştir. Yandaşlarının tüm çabalarına ve abartılı yansıtmalarına karşın Davos bir hezimettir. Mustafa Kemal’le, İnönü’yle karşılaştırılması, “Fatihlik ve kahramanlık” nitelemeleri gülünçtür. Alkışlayanların İran, Filistin kaynaklı olması nerelere düşüldüğünün kimlerle birlikte olduğunun kanıtıdır. Oysa, daha anlamlı sözlerle daha ağır eleştiri yapılıp yanıt verilir ama daha olgun ve saygılı davranılabilirdi. Dış ilişkileri yerel seçimler için kullanmak ayrı bir sapmadır. Kusuru yoğunlaştıran ve ağırlaştıran sakıncadır.
Yeterli demokrasi bilgisi olmayan Başbakan, Filistin’deki terörden yana görülmüş, Irak ve Afganistan tutumuyla çelişen, PKK konusundaki çabalara ters düşen bir Hamas savunuculuğu ve yandaşlığı damgasını yemiştir. Yerel seçimler nedeniyle yaptığı konuşmalar, “Yola devam” sloganında gizlediği amaçları, kimi adaylarıyla ilgili söylentiler, seçim listelerine ilişkin yakınmalar şimdiden kuşkulu bir seçim olasılığında birleşmektedir. Yüksek doğalgaz zammı, küçük indirimle yetersiz bulunurken elektrik ücretinde yapılacağı söylenen indirime şimdiden dudak bükülmektedir. Beyaz eşya dağıtımına kadar uzanan sözde yardımlarla oy toplama çabası, kömür dağıtımıyla artan eleştirileri doruğa taşımıştır. Seçimler bu saçmalıklarla seçim olmaktan çıkma, bir tür varlık yarışması, güç denemesi biçimine dönüşmektedir.
Ergenekon adı verilen Ümraniye Olayları Soruşturması yargıya yönelik eleştirilere neden gösterilmekle üzücüdür. Kovuşturma evrelerinde gerçeğin saptanarak, adaletin gerçekleşeceği umudunu boşa çıkaracak durumlardan kaçınılması beklenmektedir. Sanıklardan birinin uydurup yazdığını öbürünün belge sayarak suçlamalarına dayanak gösterdiği düzmece kanıtların bulunduğu da yazılmaktadır. Geciken iddianame, sonu gelmeyen soruşturma, yargının doğasına aykırıdır. Yargıya zarar verecek her tür işlem ve eylemden kaçınmak başta görevlilere düşen bir meslek borcudur. Yurttaşların adalet konusunda görevlilere yardımı uygarlığın gereklerinden biridir. Özellikle suçluların saptanması toplumsal aydınlık için zorunlu bir olgudur. Adalet ve Demokrasi Haftası’ndan Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Necip Haplemitoğlu ve öbür yitirilenler için özlenen yargısal sonuç gözetildiğinde herkesin sorumluluğu daha iyi anlaşılmaktadır.
İktidar tarım destekleme ödemelerine başlamıştır. Seçim öncesi çabalar içtenlik konusunda duraksamalar yaratmaktadır. Medyanın büyük kesiminin ekonomik güçlüklerle boğuşan halkımızın sorunlarını bırakıp oyalayıcı izlenceler düzenlemesi düşündürücüdür. Davos’taki skandalı içlerine sindirenler, İsrail’le ilişkileri yumuşatma çabalarının ayırdına varmayanlar, ulusal onurun bilincinde olmayanlar dalkavukluğa, yalakalığa, şakşakçılığa soyunurken ayrılıkçı ve bölücülerle ırkçı ve dinci yıkıcılar boş durmuyorlar. Seçim nedeniyle kalkışmalar, ayaklanma denemeleri, kolluk güçlerine saldırılar sürüyor. Yapıcı, önleyici, etkin ve gerçekçi hiçbir önlem yok. Ülkesini ve ulusunu düşünen az, partisini ve kendini düşünen çok. Öz’enli olmayan öz’lü, öz’lü olmayan da öz’lü olamaz.
İktidarın ve anamuhalefet partisinin seçimlere ilişkin tutumları başta olmak üzere genel gidişlerinin tepki çeken yönleri giderek artmaktadır. Partililerin yönetimler üzerinde etkinlikleri olmadığından, Genel Başkan ağırlığı dikta türünde aşılmaz duruma geldiğinden üyelerin eleştiri ve önerilerine kimse aldırmıyor. Kur’an Kursu açılımı ne ölçüde yanlış ve sakıncalı ise beyaz eşya dağıtımı da o ölçüde demokrasi ahlâkını bozacak bir başıbozukluktur. Ne var ki partilere yandaş medya kendileri için yakın ve uygun olanların eleştirisinden kaçınıyor. Türkiye’de oy ve iktidar için yapılmayacak şeyin kalmadığı gözleniyor. Hukukun, adaletin, dürüstlüğün, doğruluğun, gerçekçiliğin, saydamlığın, yansızlığın, bilimselliğin, soyluluğun, onurluluğun, çalışkanlığın, bilginin anlam taşımadığı kanısının uyanması ve yaygınlaşması ulusal yaşam için en tehlikeli belirtilerdir.
Giderek artan işsizlik, hastalıklar, yoksulluklar, haksızlıklar, kapanan iş yerleri, insanı insanlığından utandıracak suçlar, siyasal olaylar, tüm aykırılıklar ve bozulmalar göz ardı edilip seçim, oy, iktidar için tüm değerlere saldırılmaktadır. Önemli iç ve dış sorunlar sahipsizdir. Ulusal yapı, toplumsal barış, eğitim-öğretim sorunları bir yana atılmıştır. Şimdi de Uluslararası İslâm Üniversitesi düşünülmekte, kurulmasına çalışılmaktadır. Dinsel açılım yavaş yavaş, dolaylı yöntemlerle temel alınmaktadır. Bir yanda dincilerle kürtçüler, bir yanda karşı görünüp bunlarla bir olan yalancı, sahteci, onursuz, kişiliksiz, birbirinin yalanını belge sayan ahlâksızlar.
Yazık oluyor Türkiye’mize.
|