Siyasal ahlâkın kimseyi doyuracak durumda olmadığı her yönüyle apaçık ortada. Yalnız siyasal kaynaklı alanlar, katlar, ortamlar değil ülkemizde her kesimde giderek artan bozulma, çözülme ve çürümenin belirtileri üzüntüyle izleniyor. Demokrasi anlayışındaki yanlışlıklar, yanılgılar kötü amaçlarla birleşince olumsuzluklar genişliyor, yayılıyor. Türkiye’mizin değerini yeterince bilmediğimiz geçerlik kazanıyor. Yaşamını, varlığını bugünkü durumunu borçlu olanlardan kimileri sapkınlıktan çekinmiyor. Ulusal birliğimizin temellerini oluşturan ilkelere, kurtarıcı ve kuruculara saldıranlar yıkım çabalarını sürdürüyor. Hiçbir konuda, siyasal, hukuksal, toplumsal, ekonomik, bilimsel vd.. düzelme, iyileşme belirtisi görülmüyor. Tembellik, aymazlık, sapkınlık, çıkarcılık, işbirlikçilik, nankörlük ufkumuzu karartıyor.
Dünya yeni yıla çoşkuyla, mutlulukla, umutla girmiyor. Alışılmış etkinlikle, davranışlar, sözcükler dışında yaşama kıvancı veren hiçbir şey yok. Karşıtlıklar keskinleşiyor, kutuplaşmalar sertleşiyor, savaşlar, kıyımlar insanlığın üstüne karabasan ağırlığıyla çöküyor. Hamas’ın İran kışkırtması ve desteğiyle İsrail’e bahane vermesi, Irak, Afganistan, Hindistan-Pakistan ilişkileri, Kafkasya karmaşası önde gelen dış sorunlar. Türkiye’ye karşı ABD oyunu, AB aldatamacası, Yunanistan ve Ermenistan’ın bilinen karşıtlıkları hız kesmiyor. Dış olayların olumsuzlukları içerde tümüyle içkarartıcı biçimde gelişen çirkinliklere de yansıyor. Ergenekon adı verilen tamamlanmamış soruşturma, yarısıyla yürütülen kovuşturma, kimi çelişki ve aykırıklarla hukuka güveni sarsan çizgilerle düşündürüyor. İktidarın rejimi değiştirme inadı uygulamalarla korunuyor. Devleti ele geçirme çabalarını tamamlamış sayılırlar. Her organa, her birime el attılar. Koyu bir partizanlık, ölçü tanımayan bir kadrolaşma siyasallaşmamış yer bırakmadı. İşte her şeye karşın yine Melih Gökçek. Niye?
Yıllardır savunduğumuz, yinelediğimiz “Hukuku siyasallaştırmak yerini siyasete hukuksallaştırmak” özlem ve dilediğimiz geçerli bulunmuyor. Yargı organlarının tutumları, ilişkileri, büyük kesimi kınanan medyanın durumu, iktidarın çizgisine düşen muhalefetin kendini inkâr eden karakter değişikliği, Türkiye ve Türklük düşmanlarının eylemler, toplumsal barışı ve ulusal dayanışmayı gözardı eden kalkışmalar, girişimlerle artan suç olayları karamasar olmayanları bile etkiliyor. Cumhurbaşkanının partisiyle bağını koparamadığını gösteren işlemleri, tutulmayan sözler, unutulan yeminler, yandaşların yerleştirildiği kuruluşlarla kurumlar, sağlık, yargı, güvenlik birimlerinin işleyişlerine ilişkin yakınmalar, bireylerin birbirine karşı yaklaşımlarındaki çirkinlikler, tutarsızlıklar, neler neler.. Öğrenci olayları, demokratik kitle örgütlerindeki rozetçiler, göstericiler, içtenliksiz yöneticiler.. Katları, konumları, adlarıyla ünlenen kimilerinin kanıları altüst eden davranışları, yargıda karşıtlıklar, boşluklar..
Büyük Atatürk ve arkadaşalarının Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla amaçladıkları kazanımlardan uygarlık ve çağdaşlığı kapsayan Türkiye Aydınlanması’nın tersine çevrildiğini izlemekle yetinen sözde aydınlar yüzkarasıdır. Devletin dinden bağımsızlığı, aklın özgürlüğü düşünce ve inanç özgürlüğünün güvencesi olan dinlerin bulunduğu yerde olup bulunmadığı yerde olmayan, demokrasinin kaynağı lâikliği kendilerine engel sayanların yıkarak kurmak istedikleri ılımlı islâm düzenini umursamazlıkla seyretmekle kalmayıp beklentileri nedeniyle araç durumuna düşen çıkarcılarla dönekler, siyasal tetikçiler tiksindirmektedir. Alt-üst kimlik tartışmalarından sonra ulusal Türk kimliğine karşı çıkıp Osmalı’nın kendi eylemlerinin sorumluluğunu Türk Ulusu’na yüklemeye çalışan çok kimliklerle kimliksizlikler, ırkçılar ve ümmetçiler emperyalizmin oyuncaklarıdır.
Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla artan siyasal trafik ve transferler kişilik ve nitelik düzeyini ortaya koyan göstergelerdir Aday saptamaları, oy için verilen ödünlerin, seçmen listesi tartışmaları, oy sağlama yöntemlerindeki hukuka aykırılıklar, çirkinler, inanç ve ırk sömürüleri, dış bağlantılar günümüzün belirgin olumsuzluklarının başında gelmektedir. Yeni yıla bunlarla girmek üzücüdür. Üstelik gelecek yılın daha başka olumsuzlukları getireceği kuşkusu-korkusu da her gün artmaktadır. Ekonomik güçlüklerin Ortadoğu olaylarıyla tırmanarak çıkaracağı sorunlara ilişkin olasılıklar ürkütücüdür. Her yurttaşa büyük özen ve sorumluluk düşmektedir. Aydın ve ilericikesimin dağınıklığı karşıtların en çok yararlandıkları olanaklarını oluşturuyor. Sıkmabaş yandaşlarının rektörlüklere gelmesi, üniversite kuruluşlarında eşlerinin sıkmabaşlırıyla bulunmaları özlemini gerçekleştirdiklerinden mutlulukla sözetmeleri, Anayasa Mahkemesi kararına karşın sözde özgürlük savıyla sıkmabaşlı kızlara üniversite kapısının açık olduğunu söyleyecek ölçüde hukuk-yargı tanımaz tutumlarını sergilemeleri nice ayrılıklığın habercisidir. Yeni yıla böyle mi girilmeliydi? Özlemlerin gerçekleşeceği, kötülükleriin azalıp iyiliklerin artacağı, yanlışlıkların düzeleceği umudu, canlanışın, dirilişin, atılım gücüünün nedeni olmalıydı.
Oysa utandırıcı olaylar sürüyor. Sevgilisiyle bir olup çocuğunu öldüren anne, annesini öldüren çocuklar, kadınlara ve hayvanlara saldırılar, Badem’in dövülmesi, ayyakkabısız, çorapsız, çamaşırsız, kâğıtsız, kalemsiz çocuklar. Emeklilerin, yoksulların, hastaların çilesi.. Değinilecek, eleştirilecek o kadar çok konu, o kadar çok sorun var ki. Yoksunluklara, düşkünlüklere karşın kimilerinin şatafatlı yaşamı, gösteri tutkusu, gereksiz giderler.
Dinleme terbiyesizliği de böyle. Bir de Adalet Bakanlığı Müfettişlerine telekulak yetkisi tanınıyor, üstelik yönetmelikle. Yinelemekte büyük yarar var: Yargı bağımlı olursa kimse özgür olamaz.
Gazze vahşetine Batınan sözde ilgisi, önlemekten kaçınmayı saklamak için. İşten çıkarmalar, TV’lerde çöpçatanlık, üniversitelerde kavgalar. Her yer karanlık. Ne zamana ve nereye kadar?
|