Düzenli okuduğum gazetelerden birinin, yöneticisinin yanında öbür yazarlarının da yazılarını da ilgiyle izlediğim, ekinde “Bir Yargıç Nasıl Adil olur?” başlıklı bir yazı yayınlandı. Görüşlerine genelde katılmakla birlikte sonraki davranışlarıyla birleştirdiğimde, hukukçu yazarın, geçmiş bir olayın duygusallığıyla olacak, benimle ilgili bir durumu yanlış algıladığını saptadım. Bir kez, adaletli (adil) olmayan kimse yargıç olmaz Yargıçlık niteliği için çok kimsenin bildiği Mecelle kuralını yinelemeye gerek bile yok. Bağımsızlığı, yansızlığı, saygınlığı, özveriyi, yargılama yeteneğini, hepsinin önünde de insanlığı belirtmeden niteleme tamamlanamaz. “Teşbihte hata olmaz” diye bir deyim vardır. Bir durum, bir olay başka bir duruma ve olaya benzetilerek anlatılır. Deyimler ve deyişler atasözleri gibi vurucu, özet anlatımlar, anlamlı belirtmelerdir. Yirmi iki yılı avukat, yirmiye yakın yüksek yüksek malı keme üyesi olarak geçirmenin kazandırdığı deneyim yanında aileden gelen yakınlık ve yatkınlıkla sürdürülen meslek çalışmalarında hoşgörünün adaletin bir parçası olduğunu bilmemek olanaksızdır. Aklın ve vicdanın bileşkesi olan “kanı” ile “yargı” yürürlükteki kuralların olaya uygun değerlendirilmesiyle öngörülen yaptırımların değerlendirilmesiyle öngörülen yaptırımların belirlenmesidir… Anayasanın 138. Maddesi de nasıl karar verileceğini açıklamaktadır. *** Bir parti kapatma davasında, kapatma kararıyla birlikte kapatmaya neden olan partilinin milletvekillinin düşürülmesi nedeniyle gazetecilerin sorularında o milletvekilinin “Kayınbiraderimin kayınbiraderinin dünürü olduğumu” söylemeleri üzerine “Böyle bir ilişkiden bilgim yok, olsa bile beni etkilemez. Bağrıma taş basarım, babam olsa asarım” demiştim. Bu sözün gaddarlıkla, anlayışsızlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Tam tersi, meslek ahlakının, hukuksal gereklerin özeti, doğruluk, dürüstlük ve yansızlığın vurgulanmasıdır.
Karar tek başına alınmıyor. Kurul karan. Oyumla belirttiğim. Anayasa’ya yasaya, hukuka uygun olarak oluşan vicdani kanımın ürünü olan kendi yargımı hiçbir etki altında kalmadan verdiğimi-vereceğimi gösteren bir benzetmeli anlatımı adaletsizlik olarak nitelemek ağır bir yanılgıdır. Körü körüne yasaya uymak, onu sertlikle uygulamak değildir Ayrıca. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa kurallarını denetlemek yetkisi olmadığını unutmamak gerekir. Geçici 15. maddenin hukukla bağdaşmazlığın ileri sürerek yasama organınca değiştirilmesi oyumuz yıllar sonra da olsa doğrulanmıştır, öbür imzamız olan tüm kararlar da yansız ve anlayışlı davranışımızın kanıtlandır.
*** Aslolan, adaletli olmaktan önce adam olmaktır. Türkiye de adam olmaktan Önce “adamı olmak-adam bulmak” yeğlenmektedir. Erdem (fazilet) adam olmanın koşulu ve göstergesidir. Anayasa ya aykırılıkları nedeniyle kuralları iptal eden bir organın hukuksallığı öncelikle gözetmesinden başka doğal bir yaklaşımı olamaz. Böyle bir organda görevli kimsenin de kurallara sıkı sıkıya bağlı kaldığı söylenemez. Bağlılık insanlığa ve hukukadır. Dinlenen ses vicdan sesidir Sonuç aklın ürünüdür. Uygulamalar çağdaş anlayış ve bilimsel yöntemlerle (yorum da bunun içinde) olur Kural varken ona göre yokken kendini kural koyucu yerine koyarak sonuca varmak gereği Medeni Yasanın 1. maddesinde öngörülmüştür. Kural varken yokmuş gibi davranılmaz Araştırmadan, incelemeden, öğrenmeden, karşılaştırmadan, gerekirse sormadan yazmak doğru değildir. Birisi de “Bilim Adamı Nasıl Oturur?” diye bir yazıyla üzücü anlatımlarda buluna birse iyi mi olur? Yargıcın adaletli olması için önce adam olması gerektiği gibi bilim, sanat, devlet adamları için de aynı zorunluluk asla göz ardı edilemez. Ahlak, bilgi, çalışkanlık, yansızlık, yüreklilik, soğukkanlılık, hoş-görülülük, özverililik, korkusuzluk, kendine karşı bile bağımsızlık yargıçlığın temel özellikleridir. Geçmişi günümüzle karşılaştırırsak daha sağlıklı, daha yararlı sonuçlara varır, örnekler buluruz. Sözcükler ve sözler kullanıldığı tümce içinde, zamanına, olayına, yanlarına göre anlam kazanır, böyle değerlendirilir. Bir kişi, konuşmasının bir tümcesiyle nitelendirilmez.
|