Çelişkiler birbirini izliyor. Çarşaflı açılımından sonra Kur’an Kursu açılımıyla tarihini yadsıma, önceki başvurularını yanlış, iktidara yönelik inanç sömürüsü eleştirilerini yanılgı göstererek iktidarın sapmalarını onama durumuna düşen anamuhalefet partisi kimi düşkırıkl›klarına yenilerini eklemektedir. Siyasal düzen türleri içinde en erdemlisi, en insancılı, en hukuksalı olan demokrasinin çok yanlı kemirilmesi geleceğimiz için başlıca endişe konusudur. Oy ve iktidar için her yolu ve yöntemi geçerli sayan, hiçbir ayrım yapmadan her aracı kullanmaktan çekinmeyen anlayışların demokratiklikle hiçbir ilgisi yoktur. Parti liderlerinin şakşakçılığına soyunan çevresi diktayı kendi içlerinde kurduklarının ayırdında değildir. Demokrasinin dayanağı olan hukuk siyasal bağlamda göz ardı edilmekte, ilkeler, gelenekler atılmakta, uygarlığın ve çağdaşların gerekleri umursanmamaktadır. Siyasal şovlar yeğlenmektedir.
Hukuk devleti, polis ve yasa devletinden sonra hukukun üstünlüğü ve egemenliği benimsenerek tam bir genellik ve eşitlik uygulamasıyla toplumu esenlik içinde yaşatıp yarınlara çıkarmaya çalışan çağdaş yapıdır. Kurallara dayanan işleyiş öncelikle devleti yönetenlerin hukuka bağlılığı, yasalara saygısı, yargıya güveniyle gerçekleşir. Yasama organı üyeliğiyle Cumhurbaşkanı andlarının içerikleri sorumlulukları açıklamaktadır. Hukuk devleti, yöneticilerin örnek tutum ve davranışlarıyla belirgin etkisini gösterir. Devletin tüm işlem ve eylemlerinin bağımsız yargının denetimine bağlı olduğu bu düzende yargı kararlarına uymak, savsaklamadan ve değiştirmeden yerine getirmek yöneticilerin başlıca yükümlülüğüdür. Tersine durum, geçerliklerinin yitirildiğini kanıtlar. Yardım aldatmacasıyla sürdürülen seçim rüşveti direnmesi çok yönlü sakıncalar taşımaktadır.
Seçmenleri etkilemeye, oyları toplamaya yönelik iktidar partisi açılımlarından “bağış ve yardım” adıyla dağıtımlar, Anayasa ve 298 no.lu Yasa gereği seçimlerin yönetim ve denetimiyle yetkili Yüksek Seçim Kurulu’nca uygun bulunmamış, sakıncaları ve tersine davranışların yargısal işlemleri gerektireceği karar altına alınmış, ilgili karar Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Bağlayıcılığı kesin bu karara iktidar aldırış etmemiş, Tunceli Valiliği 8.2.2009 Pazar günü dağıtımları çekinmeden sürdürmüştür. Başbakanlığın, İçişleri Bakanlığının, Tunceli Valiliğinin açık Anayasa ve Yasa karşıtlığı bağışlanmaz birer suçtur. Bir ülkede iktidar Anayasayı ve yasaları çiğnerse orada hukuk devletinden ve demokrasiden söz edilemez. İşlerine geldiği için bu aykırılığı içlerine sindiren, alkışlayan, hattâ Yüksek Seçim Kurulu’nu eleştirenlerin varlığında demokrasi yaşanamaz. İktidar uydusu ve uşaklarının medya terörüyle yaklaştıkları sorun demokrasiye bağdaşmayan büyük bir çirkinliktir.
Seçimler nedeniyle yapılan konuşmaların, karşılıklı atışmaların içerikleri de çağdaşlık düzeyine aykırıdır. Saldırganlık, abartı, yalan, gülünçlük, kışkırtma, sataşma, dedikodu, aşırma, iftira sınır tanımadan sürdürülmektedir. Anamuhalefet Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayının Başbakanın çocuklarına ilişkin eleştirileri belgelenip doğrulanmış, görevdeki Belediye Başkanı’nın kimi işlemlerinin yanlışlığı ortaya çıkmış, değişik yörelerdeki benzer sorunlar iktidarın sapmalarını gündeme getirmiştir. Suç olanları varsa yetkililerin gereğini yapması beklenir. Ancak, suç olmasalar bile siyasal ahlâk yönünden sorumluları çekilmeyi, özür dilemeyi bilmeli, bunlar olmadıkça seçmen üzerine düşeni yapmalıdır. Asıl demokrasi bu durumlardaki tutumla belli olur. İktidar, hukuksal yaptırımlardan kaçınmakta, yakınılan kimi bürokratları yargıya göndermemekte direnmekte, işlemlere olur vermemektedir. Meclis’te bekletilen dokunulmazlık dosyaları bu konudaki uygulamaların en belirgin kanıtıdır. Hukuktan korkanlar ve kaçanlarla hukuku dışlayıp engel sayanlar bir gün hukuka muhtaç duruma düşerler. Tarih bu çelişkinin çarpıcı örnekleriyle doludur. Başbakanın CHP’nin açılımı nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını eleştirmesi de aykırılığın oluşması koşulunu bilmediğindendir. CHP de gittikçe kaynağından uzaklaşıyor. Şimdi de tarikatlara sarıldı. “Bir bu eksikti!” derken hacılara da sarıldı.
Karanlıkta bir ışık
Hukukla yaşama geçerek en etkili toplumsal gıda sayılan adalet er-geç gerçekleşerek umut ve güven verici değerini gösterir. “Ergenekon” adı verilmekle yanlış başlatılan Ümraniye Soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra tutuklananlardan önceki 1. Ordu Komutanlarından emekli orgeneral Hurşit Tolon kanıtların yetersizliğini saptayan Ağır Ceza Mahkemesi’nce salıverilmiştir. Kimi yalancı ve sahteci şüphelilerle aynı işleme bağlı tutularak 220 gün karanlıkta kalan Tolon’un özgürlüğüne kavuşması, tutukluyken hastalanıp hastaneye yatırıldığından eylemli bir sonuç doğurmasa da anlam yönünden büyük bir ağırlık taşımaktadır. Hukuksal bağlamda kimi tartışmaları gündeme getirecek durum gelecek için umut vericidir. Yanlışlık ve yanılgıları belirtilerek eleştirilen soruşturma ve kovuşturma evrelerinin daha duyarlı, daha özenli yürütülmesi başta savcılarımızla yargıçlarımız için yeni bir olanak ve dayanak sayılabilir. Yurttaşların sağlıkları, özgürlükleri, onurları, özetle insan haklarının önde gelen yaşam hakkı daha iyi değerlendirilir, gerekleri daha iyi yerine getirilerek devletin sorumluluğu ve koruyuculuğu için gerekli önlemler alınır. İktidar yanlısı medyanın “mâsumiyet karinesi”ni yadsıyarak yaptığı, insanlıkla, vicdanla, hukukla, demokrasiyle, ahlâkla bağdaşmayan yayınlar da değerlendirilir. Hurşit Tolon’a geçmiş olsun dileklerimizi yinelerken suçlular varsa yaptırımlarının uygunlukla belirlenmesi yanında suçsuzluların bir an önce aydınlığa kavuşmalarını bekliyoruz. Hukukdışılık, ilkellik ve bağnazlıktır.
“Türkiye Atatürk’ten, Atatürkçülükten vazgeçsin. Batı ile İslâm dünyası arasında köprü olarak müslümanların başına geçsin” diyenlerin dayatmaya çalıştıkları “ılımlı islâm”ı Osmanlı özlemi, padişah-halife hevesiyle dillendirenlerle bekleyenler yanıldıklarını anlayacaklardır. Dinciliğin ilerlediği, lâikliğin gerilediği, köktendinciliğin bilinen sertliğini gizleyerek uygulandığı ılımlı islâm, hem islâmiyetin, hem inancın güvencesi olan lâikliğin sulandırılmasıdır. Kendi çıkarları ve kıt düşünceleri için elverişli alan saydıkları ›l›ml› islâm AB ve ABD kaynaklı siyasal oyunların yeni aracıdır. Uyumayalım. PKK’lıların artan kentiçi olayları da gelecek için herkesi uyarmalıdır. Kundaklamalar, polisi taşlamalar, belediye otobüslerini yakma, yurttaşları üzen, iktidar hoşgörüsüyle yaşanan olumsuzluklardır.
Şubat ayının önemli olaylarına bundan sonraki yazımda değineceğim.
|