Zamanı, içinde yandığımız bir ateşe benzetebiliriz. Zaman geçiyor ve insanlar yaşlanıyor yani bir nevi eriyor. Insanların ulaşabileceği azami yaş biolojik etkenlerden dolayı 120 civarında. Bu insan vücüdündaki hücrelerin kendini yenileme kapasitesi ile alakalı. 123 yaşında ölen Bayan Jeanne Calment’i hatırlayalım.
Bu süre berlirli psikolojik ve fiziolojik etkenler sayesinde azalır.
Bu faktörler şöyle sıralanabilir:
- genetik faktörler
- ulaşılmış yaş
- cinsiyet
- aşırı kiloluk (BMI)
- (kronik) hastalıklar
- sakatlık
- alışkanlıklar
- sıgara içmek, alkol tüketim, beslenme ,ilaç kullanımı, sportif faaliyetler, medeni hal, yaşam ortamı, maddi durum, istihdam durumu, eğitim, vs.
Demek ki bu etkenleri göz önüne alırsak belirli bir yaş seviyesine ulaşabiliriz. Genetik faktörlerden dolayı ama üst sınıra (yani şu anda azami 120 sene civarında) takılırız. Bunun üzerine çıkmak şu anda objektif olarak çok zor.
(Bu dünyada) daha fazla yaşamak isteyenler ne yapacaklar? Çaresi var mı?
Bazi insanlar ölümden sonra kendini donduruyorlar ve ilerki bir dönem için yani teknolojinin daha fazla imkan sunduğu bir dönem için bir takim beklentiler içinde oluyorlar. Bu işlemin başarı ile sonuçlanması şüpheli.
Yani çare yok mu?
Aslında var sayılır, o da subjektif etkenler ile alakalı. Bundaki kastım bir insanın yaşadığı süreyi daha uzun hissetmesi.
Burada akla geren soru bir olayın uzun yada kısa hissedilmesinin neye bağlı olduğu.
Genelde kafamızı yoran bir olay yani alışkanlığımızın olmadığı yeni bir olay ile ilgilenmemiz zamanı daha uzun hissetmemizi sağlar.
Mesela işten geri dönüş süresi sanki gidiş süresine kıyasla daha kısamış gibi hissedilir. Bunun sebebi dönüşte kafamızı daha az yoruyoruz çünkü yolu daha kısa bir süre önce gidiş yönünde katettik ve tanıdık geliyor.
Yine evde kalmayıp da 1 ay tatile gittiğimiz zaman bu bir ay daha uzun gelir. Evde kalındığı zaman genelde tanıdık işlemler yapıldığı ve kafa daha az yorulduğu için süre daha çabuk geçer. Yani tecrübe hazinesi ne kadar geniş ise zaman okadar hızlı geçer çünkü yaşanan şeyler genelde daha evvelde yaşanmış olur.
Bundan dolayı insanlar yaşlandıkça zamanın daha çabuk geçtiğini algılarlar.
Ayni şekilde çocuklar zamanı daha uzun hissederler. Çünkü tecrübe hazineleri geniş değil ve küçük bir zaman birimi kısa geçmiş hayatlarında büyük bir pay teşkil eder. Çocuklar ile doktorda yada başka yerde sira beklediğimiz zaman onlar daha çabuk sıkılmaya başlayıp huzursuz olmaya başlarlar. Onlar için zaman bir türlü geçmez çünkü sürekli yeni şeyler yaşarlar. Zaten çabuk sıkıldıkları için sürekli ilgi ve eğlence isterler.
Bundan yola çıkarak belirli bir zaman diliminin yaş ve tecrübe hazinesi ile alakalı olup her insan tarafından daha değişik algılandığını söyleyebiliriz.
Yani insanlarda yaşlandıkça yeni yaşananların evvelden yaşanmış olma ihtimali yükseldiği için kafa gittikçe daha az yoruluyor ve zamanın daha çabuk geçmesi kaçınılmaz oluyor. Böylece 80 yaşında bir insan 40 yaşında iken ömrünün yarısında olmamış oluyor. Bu rakam aritmetik ortalama.
Aslında belki 30 yada 35 yaşlarında ömrünün yarısını geçmiş oluyor. O yaşa kadar hissettiği süre 80 yaşina kadar hissettiği süreye denk gelebiliyor. Bu gerçek ortalamanın tespiti tabii ki çok zor ve bunu başka faktörler de etkiliyor.
Bunlardan biri mesela unutkanlık.
Unutkan insanlar yaşanmış olayları yeni gibi algılayabilir ve belirli bir süreyi daha uzun hissedebilir. Ama burada bilinçaltı da bir etken.
Anlaşıldığı gibi bu çok kompleks bir mevzuat.
Gelelim ana soruya ve bu bilgiler altında yaşamımızı nasil “uzatabiliriz”?
Sağlıklı yaşam ve diğer etkenler bir yana “zaman algılamasını” etkileyebilmek durumda olduğumuz için (algıladığımız) yaşam süresini uzatabiliriz. Bundan dolayı fiilen 60 yaşında olan bir insan kendini 100 yaşına basmış bir insandan daha uzun yaşamış hissedebilir.
Demek ki tecrübe hazinemizin dışında olan ve rutin işlerden (özellikle bayanlar dikkat: ev işleri, ütü, temizlik vs.) uzak zaman algılamamızı olumlu yönde değiştiren şeyler (mesela yeni hobiler) ile daha fazla ilgilenmemiz faydalı olabilir.
Insanlar ancak zaman algılama mekanizmasının işleyişini kavrarlarsa yaşam sürelerini maksimum seviyeye çıkarabilirler.
Bir de bakarsın kendilerini 200 veya daha fazla sene yaşamış gibi hissederler...
|