Almanya’daki okul saldırısı, 17 kişinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan yeni bir vahşet olarak herkesi üzüntüye boğdu. Gençlerin yetişmeleri, eğitim-öğretim sorunları konusunda yinelenecek tartışmalarda neler duyacak, neler öğreneceğiz. Dünyanın her yerinde insanın tüylerini ürperten, insanlığından utandıran olaylara ilişkin haberler yayımlanırken insanlığın içine düştüğü durum düşünceleri ağırlaştırmaktadır. Başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi tüm ilgililere sunuyoruz.
Türkiye’de ayağına giyecek çorap bulamadığı için ağlayan ilköğretim okulu öğrencisi kızları, Gevaş’ta çığ tehlikesi altında uzaklardan okullarına gelen kız-erkek öğrencileri, ekonomik sorunları nedeniyle kendini yakmaya, kendine kıymaya çalışanları izledikçe seçimlerde yapılan gereksiz giderleri, armağan-yardım adıyla dağıtılan siyasal rüşvetleri, renkli-süslü propaganda çalışmalarını nitelendirip değerlendirmekte güçlük çekilmektedir.
Yerel seçimler için hazırlanan siyasetçilerin birbirlerine çamur atma çirkinliklerinin arkası kesilmemektedir. Değişik adlarla kitap yayımlamak, duyuru panolarını renkli afişlerle donatmak, kendi yaptıklarını unutturup unutup karşı yanı suçlamak, Ergenekon soruşturmasını mahkeme kararı yerine koyup ona dayanarak karalamaya kalkışmak sıradan eylemler sayılıyor. Toplumsal düzeyin göstergesi olarak algılanmasından çekinilmiyor. Kendini düşünmeyi yeterli bulup başkalarını düşünmeyenler bildiğinden şaşmıyor. Demokrasinin çağdaş bir yaşam biçimi, erdem düzeni olduğu yadsınıyor. Üstelik, tutarsızlıklar, ilkesizlikler, çirkinlikler beceri sanılıyor.
Seçimlerin anayasal ilkelerle belirgin doğrultuları dışında başlayıp sonuçlanacağına ilişkin eleştiriler içinde en yoğunu 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in de vurguladığı gibi iktidar partisinin devlet olanaklarını kullanması, kimi devlet organlarının da yansızlıklarını yitirmesidir. Yerel yöneticilerin disiplin suçları ilgili bakanın iznine bağlı ise de, seçim suçlarını doğrudan Başsavcılık izleyip yargılanma aşamasına taşıyabilir. Seçim suçu, en büyük demokrasi ayıbıdır. Kimi Bakanlar açıkça iktidar partisinin desteği için AKP’li belediye başkanı istemektedir. Soğanlı siyaset daha şimdiden kokuşmaya başlamıştır. TÜBİTAK’ta Charles Darwin’in 200. yılında evrim kuramına ilişkin yazılar nedeniyle dergiye kapak yapılması önlenmiştir. Dinciliğin ne boyutlara vardırıldığı açıkça görülmektedir. Beri yanda Sağlık Bakanı karaçarşaflı kadınlara plâket vererek bu giyim türünü ve biçimini çekici duruma getirip olgunlaştırarak yaygınlaştırmak istemektedir. Halkı, özellikle bir kesimi böyle kandırmak daha kolay olmaktadır. Kadrolaşmanın neden olduğu bozukluklar ortadadır.
Bu üzücü durumlar bir yana Kayseri’de düşen helikopterde şehit olanlardan Kara Pilot Üsteğmen Volkan Koçyiğit’in üç yaşındaki oğlu Tuna’nın “Babam bayrağın altında melek oldu” sözü çok kimseyi utandıracak anlamıyla umut vermiştir.
Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesinin mahkemeye verildiği yazılmakla birlikte yine gizlilik çiğnenerek içeriğine ilişkin haberler yayılmıştır. Suçlananlardan çoğunun, özellikle yönetici gösterilenlerin üzerlerine atılan suçlarla bir ilişkileri olduğunu sanmıyor, örgüt, yöneticilik, suçun koşulları, kanıtları, bağlantılar konusunda gerici basının kamuoyunu yanıltmaya çalıştığı öğelerin olduğuna ilişkin doyurucu yeterli bir durum görmüyoruz. Mahkeme değerlendirip karar verecek, eleştiriler o kararla yapılacaktır. Saygı ve güvenle bekleyip yargıyı etkilemekten kaçınmak gerekir. Medya büyük kesimiyle ve herhalde iktidar güvencesi ve desteğiyle hukuku gözardı etmektedir.
Kesitler
Hafta içinde olaylar öyle hızlı gelişiyor ki hangisine değinileceğinde güçlük çekiliyor.
Batman Belediye Meclisi Ahmet Necdet Sezer Bulvarı’nın adını kendilerince gerçek saydıkları Ergenekon söylentisi nedeniyle değiştirme kararı almış. Uygun bulunması olanaksız. Bir an için biçimsel yetkileri olsa bile bir belediyeye yakışmıyor. Sonra, verilecek başka ad yok mu ki terör, ayaklanma, sapkınlık olaylarında öne çıkan isimlerin adı veriliyor. İktidar partisi de buna göz yumuyor.
Öte yandan DTP lideri Avrupa Parlamentosu üyelerine mektup göndererek “PKK’ya terörist demeyin” önerisinde bulunuyor. Terörle mücadelede Türkiye’ye destek verilmesini olmadık nedenlerle önlemeye çalışıyor. İçilen anda bağlı kalmak anlayışı olmayınca bunlar olur.
Kendini yazar sanan kimileri de yerel seçimler nedeniyle yanlış açılımlarını överek, bunların irtica sayılmadığını söylediklerine değinerek adaylarıyla birlikte CHP’ne akıl vermeye kalkışıyor. Bu da CHP’lilerin neden oldukları belirgin bir olumsuzluktur.
Hukuk devletinin Başbakanı, İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin soruşturmaya başladıkları vali için “Valimi yedirtmem” diyebiliyor. Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağı şimdiden belli değil mi?
Avrupa Parlamentosu’nda ve ABD’de AKP iktidarının basına baskıları tartışılıp kınanırken, seçim alanlarında karşıtlar yuhalatılırken nitelik ve erdem düzeni demokrasinin aldığı yaralar düşünülüyor mu?
Kitabında “Abdest suyu alyuvarları artırır” diyen kimse Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’na oturtuluyor.
Diyarbakır’da Mevlit Kandili nedeniyle düzenlenen Peygamber Mitingi’nin şeriat gösterisine dönüşmesi sorumlu yöneticileri ilgilendirmiyor. Tıpkı, Anayasa Mahkemesi kararıyla lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olmakla suçlanan partinin bırakılıp Atatürkçülerin suçlanıp gözaltına alınması ve tutuklanmaları gibi bir ağır çelişki.
Kimileri de Mustafa Balbay’ın tutuklanmasını eleştirirken Yassıada Yüksek Adalet Divanı’nı siyasal katılığına yenilip suçlamaya girişiyor. Balbay’ın tutuklanmasını hukuk içinde, hukuk yönünden uygun bulmak güçlüğü ayrı, bu nedenle Yassıada yargılanmasını yermek ayrı. Eleştirilecek yanları elbette var ama insafsızca, salt siyasal yandaşlıkla suçlamak yanlış.
Adana’da lisede toplu namazdan sonra Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde mescit haberi basında yer aldı. Ne oluyor, nereye gidiyor? Din devleti, ılımlı islâm devleti ilân edildi de haberimiz mi yok?
Mersin’de çiftçi Kemal Öncel’e uygulanan tecrit ve tutuklamanın yasalar katında hiçbir geçerliği ve savunulacak yanı yoktur. Kolluk güçlerinin bu ölçüde yanlı kullanılması herkesi uyarmalıdır. Sorumlusu iktidardır.
Başbakan, muhalefet liderlerini “Felâket tellâllığı” ile suçlarken birisi de kendisine ne yaptığını sormalıdır.
Ayvalık’ta öğretmen Yüksel Ersin Ayar’a haklı yakınması nedeniyle yapılan uygulama da hukukdışıdır. Nedeni, iktidardır.
TBMM Önceki Başkanlarından Hüsamettin Cindoruk’un 19 Şubat 2007’de Başkent Üniversitesi’ndeki panelde yaptığı konuşma büyük beğeni topladı. İçeriğindeki yansızlık, gerçekçilik, hukuksallık ve uygunluk özellikle günümüz iktidarı için bir dersti. Ahlâkın, bilginin, deneyimin ve siyasal ustalığın yeni bir örneği olarak karşılanan konuşma, topluma ışık tutmuştur.
Bu arada Ergenekon soruşturmasıyla ilgili gizlilik umursanmazken Deniz Feneri ve Dişli olayıyla ilgili yayın yasağı değişik yorumlara neden olmakta, yargının durumu ve tutumu tartışılmaktadır.
Sanatın evrenselliğine, sanatçı duyarlığına bağlanan kürtçe şarkı ve türküler bir açılım mı, bir aşama mı göreceğiz. Yetinilecek mi? Toplumsal barışa yarayacak, teröre, bölücülük ve yıkıcılığa engel olacak mı?
|