Kuraldışılıkla süren hukuksuzluğun çirkinliklerini yaşıyoruz. Anayasa’ya uygunluk özeni bir yana itildiği gibi yasalara aldırılmadığı da bir gerçek. Yüksek Seçim Kurulu’nun valiler eliyle dağıtılan, seçmenleri, oyları etkileme amacı açık sözde yardımlar için verdiği yasaklama kararının umursanmadığı bir bildiğini okuma dönemi yaşanıyor. Bulundukları yetki makamları nedeniyle kolluk güçlerine, ilgili memurlara, tüm görevlilere buyruk verme, onlar hakkında işlem yapma, hattâ soruşturma açılmasına olur verme yetkisini elinde bulunduran siyasal iktidar, hukuk tanımazlığını her an sergilemekte, her yolu ve yöntemi geçerli sayarak iktidar ve oy için istediğini yapmaktadır. Başbakanın “Valimi yedirtmem” sözüyle hukuka karşı çıkmasını “Kart sahipleri dürüst değildir” suçlaması izlemiştir. Daha ileri giderek Ergenekon soruşturmasının savcılığını yüklendiğini açıklamasından sonra “Göreceksiniz daha neler çıkacak” tehdidinde bulunmuştur. Yargısal işlemlerin Başbakanın bilgisi içinde olması her türlü etkiyi, yönlendirmeyi, baskıyı, yandaşlığı gündeme getirir. Oysa yargının hiçbir kuşku ve korkuya, baskı ve yandaşlığa bağlanmaması gerekir. Bu duruma neden olanların vicdan yaraları kapanmaz. Kimi yayın organlarına verildiği anlaşılan anlatım ayrıntılarıyla bilgi notları göstermektedir ki soruşturmanın gizliliğine kimse uymuyor. Sorunun en acı yönü bu bozukluğu, bu düzensizliği kimsenin üstlenmemesi ve sorumlularını aramaması, gerekenleri yapmamasıdır. Siyasallaşması olasılıklarıyla kaygı veren yargının durumu tüm ilgilileri etkilemektedir.
Gözaltına alma ve tutuklama işlemleri düşündürücüdür. Yetkililerin, yargının ve adaletin onuruna uygun sonuçları sağlayacakları umudu yitirilinceye kadar duyarlıkla yaklaşıp yapıcı eleştirileri sürdürmek bir görevdir. İktidarların rejim darbelerine ses çıkarmayanlar, hukuk devleti çağrılarımıza gülüp geçenler, dönekler ve gericiler kanıt değeri taşımayan notlara değişik yorumlarla nasıl sarılacak, nasıl askerlere saldıracak, nasıl sömürecekler göreceğiz.
PKK’lılara ve yandaşlarına oldukça hoşgörülü ve anlayışlı davranılması yanında demokratik tepkileri için kimi gruplara gösterilen sertlik bir kaba güç gösterisidir. İktidarın hukuk tanımazlığı da bir kaba güçtür. Kaba güç, aslında ilkellik ve yetersizlik belirtisidir. Kaba güçle alınan, sağlanan sonuçlar da kaynağındaki güç gibi geçersizdir.
Seçim ortamında yeterince üzerinde durulmayan kimi durumları, ileride unutmamak ve unutturmamak için, özetleyerek belirtelim:
Tunceli ve Kırklareli Valilerinden sonra Diyarbakır Valisinin de eşya-para dağıtmaya kalkışması, sonra bunları seçim sonrasına bırakması bile hukukla bağdaşmaz. İktidar oyu umdukları ölçüde çıkmazsa dağıtımdan tümüyle vazgeçebilirler.
Silopi ve Cizre’de kuyulardaki aramalarla Silâhlı Kuvvetleri yıpratma çabası yanında PKK’lıların yaptıklarını devlete yükleyerek yol alma oyunu da birlikte sergileniyor. Öncelikle suçlayıp sonucu beklemeden karartmak ve yıkmak bölücülerin bilinen alışkanlığı, kendi dilleriyle “taktikleri”dir. Kimsenin hukukdışı işlem ve eylemi desteklemesi söz konusu olamaz. Tüm kötülüklerin ve suçların sorumlularının belirlenip etkin yaptırımlara bağlanmasını kendimizi bildik bileli istemekte, savunmaktayız. Ancak, ilkeleri yadsıyıp herkesi hemen suçlu ilân edip yargısız infaza başlamayı da asla uygun karşılamayız.
Demokratik Toplum Partisi yetkililerinin kışkırtıcı ve sakıncalı söylemleri sürmektedir. Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan “Valiyi al, güvenliği söz konusu olur” derken, Ahmet Türk, Türk-Kürt halkı ayrımında direnerek “Hiçbir güç rüyamızı bozamaz” sözleriyle amaçlarını yinelemiştir. Öte yandan PKK ile görüşülmesini öneren yazılar yayımlanmakta, Silâhlı Kuvvetlere ve emeklilerine yönelik sözde üstü kapalı suçlamalar birbirine eklenmektedir. Genel af görüşmeleri gazetelerin baş haberidir.
Niteliğini ve kimliğini söylemleriyle iyice ortaya koyan Atatürk karşıtlarının, ister medya ilgilisi, ister siyasetçi olsun, artık ciddiye alınmadığı bir süreçteyiz. Ne yazık ki buna Ergenekon dosyasına giren bir şema nedeniyle önceki MİT Müsteşarı da sokulmaktadır. İktidarın AİHM üyeliğini sağladığı bayan da yargıya yol göstermeye kalkışmıştır. Dolaylı biçimde iktidar yandaşlığını anımsatan değerlendirmeleri bilinenlerden öteye gitmiyor.
Seçim çalışmaları kutuplaşmayı artırıyor, Alanlar için bir tür köşekapmaca oynanırken, Muğla-Marmaris İlçesi Beldibi Beldesi’nin CHP’li Belediye Başkan adayı AKP’lilerce tekme tokat dövülüyor.
Seçimler için duyarlık, oy kullanmak için özen, vatandaşlık kimlik no.su nedeniyle Nüfus Daireleri kapılarında uzun kuyruklar oluşturdu. Zorunluluk daha önce açıklansa yurttaşlar güçlük çekmezdi. Orta yol bulundu. Onaylı kayıt örneği yeterli.
Başbakan ve Bakanlar soruşturma için kendilerinden beklenen “olur”u vermiyor. Bürokratların dokunulmazlıklarını ileri sürerek kendi dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkanların bu tutumu yadırganmaktadır. Kadrolaşmayı ve partizanlığı korumaktadırlar.
Anamuhalefet lideri de “Dedikodu günahtır” diyerek dinsel söylemlerini artırdı. Dedikodunun, özellikle siyasal yaşamdaki çirkinliklerin ilkellik ve terbiyesizlikten başlayan kötülüklerini, sahiplerinin onursuzluklarını anlatamıyor.
Ekonomik krizin iktidar söylemlerini çürüttüğü anlaşılmaktadır. Büyüme hızı, borç ve açık rakamlarıyla enflâsyon hesaplarının doğru çıkmadığı, gerçeği yansıtmadığı saptanmıştır. Yıllık gelir düzeyi ile geçim sınırı da bu bağlamda açığa çıkmıştır.
TÜBİTAK’ın ve YÖK’ün iktidar yandaşlığı giderek koyulaşırken öbür yapılara ilişkin endişe sorgulanmaktadır. “İktidar yörüngesine girmeyen kurum, kurul, özerkliği süren bir yapı kaldı mı?” sorusunun yanıtı daha sağlıklı sonuçları gösterecektir.
Yaranmak ve yanaşmak için çabalar karşılıksız kalmaktadır. Kürtçe şarkılarla vurgulanmak istenen kardeşlik, dostluk, yandaşlık karşı yanın ayrımcı, bölücü yıkıcı tutumuyla çatışmakta, dilekler, özlemler ve iyiniyet havada kalmaktadır. Durumu bile bile dizilen övgüler kimlerin ne olduklarını da ortaya koymaktadır.
Gerçekçi Ses
Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin Ankara Barosu, Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’yle birlikte düzenlediği 16 Mart 2009 günlü panelde yabancı konukların ülkelerindeki (İtalya ve Portekiz) oluşumlara ilişkin verdikleri bilgiler dışında Yargıtay Üyesi Hamdi Yaver Aktan ile YARSAV Başkanı Faruk Eminağaoğlu’nun A.Ü. Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Akkaya ile Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar’ın ve Barolar Birliği adına Avukat Soner Kocabey’in konuşmaları beğenilen, özlü, gerçekçi, yapıcı yaklaşımlarla alkış toplamıştır.
Kitap
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın Yüce Divan Dosyası adlı kitabı Bilgi Yayınları’ndan çıkmıştır. Günümüz iktidarının hukuksal aykırılıklarını-ihlâllerini belgeleriyle değerlendirip yargısal gereklerine değinen yapıtı okurlarımıza öneriyoruz.
|