Ulusal bağlamda ahlâktan inanca, düşünceden bilime her konuyla oynayıp birçok değeri bozan, kavramların içini boşaltan siyasal iktidarın ağır baskısı altında geçen yerel seçimler hiç kimse için başarı sayılacak sonuçları vermedi. İktidar partisinin gerileyen oyları ve yitirdiği yerler gözetildiğinde, özellikle Başbakanın söylem ve eylemlerinin neden olduğu tepkilere ulaşılıyor. Anamuhalefet partisi, liderinin ve yönetiminin değil, iktidardan kurtulmak isteyenlerin isteksiz (kerhen) verdiği oylarla biraz ilerlemiş görülmektedir. Muhalefet kanımızca bu seçimlerde zayıf kalmıştır. İktidarın boşluklarından ve yanlışlıklarından yararlanmaya ve atışmalarla, bağırıp çağırarak, yanıt yetiştirmeye çalışarak üstünlük sağladığını, güçlü olduğunu sanmıştır. Güvenilecek, bağlanacak, gerçekçi, ilerici hiçbir tasarım getirememiştir. Bunca haksızlığın, adaletsizliğin, yolsuzluğun, soygunun, rüşvetin, kayırmanın, usûlsüzlüğün, ahlâksızlığın, aykırılığın, bozukluğun her alanda yaşandığı bir ortamda iktidar partisi yine büyük çoğunluğu alabiliyorsa muhalefet başarı kazandığını savunamaz ve asla övünemez. Böylesine kötü bir ortamda iktidarı alaşağı edemeyen, sarsıcı bir yıkıma uğratamayan muhalefet, etkili olmak için iyi düşünmek, iyi çalışmak, halkla ilişkilerini iyi kurmak zorunluluğunu yadsımamalıdır. Tarım, hayvancılık, orman, enerji, ulaşım, iş, sağlık, sanayi, madencilik, su, her şey kötüleşmiştir.
Muhalefet partileri öncelikle anlaşıp dayanışma sağlamamakla kusurludur. Büyükşehirler için yanlış adaylar göstermişler, taşlarını iyi oynayamamışlardır. Devlet olanaklarını kullanma, bağış-yardım, inanç sömürüsü, tehdit, baskı, şantaj, kadrolaşma, partizanlık karşısında alınan sonucu muhalefet partileri kendi başarıları saymamalı, oy verme zorunluluğuyla seçmenin kendiliğinden yaklaşımı olduğunu kavramalıdır. Başta İzmir’le Ankara’nın Çankaya ve Yenimahalle ilçelerini, Tunceli, Antalya, Aydın, Balıkesir’in seçmenlerini kutlamak gerekir. Oy sahtecilikleri yakınmalarının, kavga, yaralama ve öldürme olaylarıyla kanlı geçen seçimin demokratik berraklığına gölge düştüğü açıktır.
Başbakanın karşı çıkması nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu kararına aldırış etmeyerek sıkmabaşlarıyla seçim kurullarında görev yapanlar, sandıkları kaçırmaya çalışanlar, oyları yakma girişimleri, kanlı tartışmalar, elektrik kesintileri, itirazı gerektiren durumlar belirgin aykırılıklardır. Sandık kurulları yasal kurullardır. Sandık çevresi kuşkusuz ve tartışmasız kamusal alandır. Kurul üyeleri partili-memur ayrımı gözetilmeksizin seçim süresince kamu görevlisidir. Bu özellikleri gözardı edip inanç sömürüsünü seçimlerde bile sürdürmek içtenliksizliğin çarpıcı bir direnişidir.
Ekonomik krizin, IMF ile ilişkilerin, zamların, ABD Başkanı’nın gelişiyle birbirini izleyecek ödünlerin etkisi yaşanmadan geçen seçimin herkesi uyandırması gereken bir yanı, güneydoğudaki kenetlenme, bölgeciliği aşan, Kürtçülerin söylemleriyle amacı belirgin ayrımcılık, dış destekli tehlikeli açılımlardır. Yabancılarla işbirlikçilerinin ortaklaşa yürüttüğü yozlaştırma, Atatürk’le Atatürkçülükle ulusun bağını koparmak, böylece her etkiye açık ve elverişli toplum yapısında istediği sonucu almaktır. Ümmetçiliğin arap milliyetçiliği olduğunu unutup en çağdaş Türk milliyetçiliği olan Atatürk miliyetçiliğini karalamak için onu Anadolu sevgisinden, tarih bağlılığından soyutlayıp, ırkçılıkla bir tutma çabaları ibretle izlenmektedir. Milliyetçiliğin içini boşaltıp, anlamını değiştiren eski-hükümlü ırkçılar şimdilerde Atatürkçülük karşıtı görüşler sıralayarak ulusu, ulusalcılığı karalamak oyunundadır. Ulusal değerlere karşı olan emperyalizmin uşaklığına soyunan lâiklik ve Atatürkçülük paranoyakları, iktidar şakşakçılığıyla tarikat yandaşlığı sarmalında kin ve nefret kusmaktadır. Dinciliğin öne çıkışı son cenaze törenlerindeki haykırışlarla, uzatılan-kaldırılan parmaklarla somutlaşmıştır. İktidarın, kusurları nedeniyle eleştirilmeyi, karşıtlığı önlemek, kimi beklentileri gerçekleştirmek için hoşgörüsüyle, dergâha gömülme oluru ve gösterişli cenaze töreniyle sakinleştirme çabası türbe-tarikat ağırlığını yine öne çıkarmıştır. İnsanlığı, yurttaşlığı, milliyetçiliği kapsayan, evrensel ilkeleri ulusallaştıran Atatürkçülük karşısında “Milliyetçi-muhafazakâr, millî-manevî değerler, Türk-İslâm sentezi” gibi söylemler yetersiz, yanıltıcı, çağdışı kalmaktadır. Olaylar, kişiler, seçimler bu gerçeği göstermektedir. Seçim sonrası gazete manşetlerindeki “Şok, ders, mesaj, uyarı, sevinç, hüzün, tepki” sözcükleriyle anlatılmak istenen sonucun kaynağında değişik öğeler bulunmaktadır.
Eski darbecilerin “darbe yakıştırmaları”yla Atatürk’ten koparma, askerden soğutma kışkırtmaları yine de umdukları sonucu vermemiştir. Yeni Sevr’cilerin alması gereken yalnız ahlâk değil, yurttaşlık ve demokrasi dersidir. “Seçmen şunu dedi, seçmen bunu dedi” gevelemesini bırakıp, akıl yoluyla değerlendirme yapıp yaralanmak, şimdiden geleceğin önlemlerini almak gerekir. Gerisi boş sözdür. CHP’nin tarihiyle çelişen kimi yanlış tutumları lâiklikten uzaklaşma sayıp artan oyları bu nedene bağlayarak öven yeni dinciler ahkâm kesiyor. CHP’ni lâiklikten genel başkanı bile koparamaz. Lâikliğin ne olduğunu kavrayamayan ama işine gelmediği için istediği gibi niteleyip değerlendiren aymazlar bu çok yararlı ilkeyi zararı varmış gibi karalayarak değersiz kılma girişimlerini sürdürüyorlar. Mezhepçiliği, tarikatçılığı, gerici olayları ve açılımları görmezden gelip lâikliğe yüklenerek sergiledikleri bilgisizlik ve kötü amaçlılık tiksindirici düzeye gelmiştir. Adayların yanlış yaklaşımlarıyla duydukları mutluluk, utanç verici davranışlardır ve oylarla yanıtını almıştır.
Merkezi İngiltere’de olan Uluslararası Azınlık Hakları Grubu’nun AB desteğiyle hazırladığı raporda Türkiye’deki eğitim sisteminin azınlıkları asimile ettiği yalanına yanıt verilmemiştir. Azınlık olmayanları, mezhepleri de dinsel azınlık sayarak geliştirilen bölme kalkışmalarının yeni bir perdesi açılmaktadır. Türkiye’nin coğrafyasını, devlet yapısını değiştirme çabaları her alanda yürütülen sistemli bir amaç biçiminde görülmektedir.
Mescitli avukat büroları söylentileri, çocuk ıslahevleriyle tutukevlerinde Said-i Nursi kitaplarının üstte ve çokluğu ile Atatürk’e ilişkin kitapların altta ve az olduğu yakınmalarıyla birlikte düşünülünce geleceğe ilişkin endişeler artmaktadır. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın seçim sonrasında söylediği anlatılan “Çankayalı seçmen kendini cezalandırdı” sözü çok sakıncalı bir açıklamadır. Demokrasiye yönelik büyük bir suçtur, kınanacak bir kötülüktür.
Güncel konu seçim sonuçları. Kırılma mı, yarılma mı, onarım mı, düzenleme mi görülecektir. Türkiye’nin kurtuluş ve kuruluş felsefesini benimseyenler giderek artmaktadır. Ulusal tehlikelere karşı uyanıklık yitirilirse hiçbir şeyimiz kalmaz.
|