Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29913079
Bugün Ziyaretçi :  4068
Aktif Ziyaretçiler :  4068

Egemenlik Ulusundur
 
Gerçek demokrasinin kaynağı ulusun kendi kendini yönetmesi, geleceğini belirlemesi, yaptırımları saptayıp uygulaması, içte ve dışarıya karşı yetki kullanması anlamında özetlenecek egemenlik, cumhuriyetle, kişinin elinden alınıp ulus varlığında toplanmıştır. Padişah-Halife’yle dinsel gerekleri açıklayanların öngörülerine bağlanan yönetim hakkı, gerçek sahibi ulusa dayandırılmıştır. Bu sonuç, Türk Ulusu’nun yüzyıllardır yoksun olduğu tam bağımsızlık ve özgürlük olgusuna kavuşması, tüm hak ve özgürlüklere yaraşır düzeyinin benimsenmesidir. Mustafa Kemal’in 1905’de arkadaşlarına, 1908’de yazar Manilof’a, 1919’da Erzurum’da Mazhar Müfit Kansu’ya açıkladığı özlemlerinin en önemlilerinden birinin gerçekleşmesidir. Egemenliğin verilemeyeceğini, alınacağını vurgulayan Atatürk 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi’ni yazan, Erzurum ve Sivas Kongreleri’ni açıp yöneten Anadolu İhtilâli’nin önderi olarak 23 Nisan 1920’de TBMM’ni toplamakla ulusal egemenliğin ulusta olduğu anlayışını kurumlaştırmıştır. Kanımca, cumhuriyet 23 Nisan 1920’de kurulmuş, adı 29 Ekim 1923’de konulmuştur. Özgürlüğün, uygarlığın, adaletin kaynağı niteliğiyle ulusal egemenliğe verdiği değeri her bağlamda yansıtan Mustafa Kemal, TBMM’nin kuruluşuna ilişkin 1 no.lu, yürütme gücünün oluşumuna ilişkin 5 no.lu kararlardan sonra gerekli yasaları yürürlüğe koydurmuş, kimilerinin büyük bir yanılgıyla “Bolşevik Anayasası” dediği, 20 Ocak 1921 günlü, 85 no.lu Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nu kazandırarak 1. maddesiyle ulusal egemenliği bayraklaştırmıştır: Egemenlik bağsız koşulsuz ulusundur. Yönetim biçimi, halkın yazgısını kendisinin belirlemesi ve yönetmesi ilkesine dayanmaktadır. Anayasa’nın 2. maddesi de yürütme gücünün ve yasama yetkisinin ulusun tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM’de gerçekleşip toplandığını öngörmüştür. Bu anlamlı kurallar, ulusun bağımsızlığını yine ulusun kararının ve istencinin kurtaracağına ilişkin Amasya Genelgesi’nin yaşama geçişidir. Komutanlığında, kendine bağlı küçüğünden büyüğüne tüm birliklerde sabahları “Padişahım çok yaşa!” denilmesini yasaklayan ilk emrindeki anlayış yüceliği 1921 Anayasası’na yansımıştır. 29 Eim 1923’te 364 no.lu Yasa ile değiştirilen 1921 Anayasası’nın 1. maddesine Hükûmet biçiminin cumhuriyet olduğu eklenmiştir. Cumhuriyet 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında devlet biçimi olarak benimsenmiştir.

Atatürk’ün din bağı yerine ulus bağını, soy özelliği yerine yurttaşlığı seçmesi, demokrasinin yönetimdeki adı ve yaşama geçiş yöntemi olarak açıkladığı cumhuriyetin hepimize mutluluk veren seçkin niteliğidir. Bunun en belirgin yanı da lâikliktir. Yine kanımca, lâikliğin ilk kez gündeme gelmesi 1921 Anayasası’nın 1. maddesinin içeriğindeki, gücün ulusa ilişkin olup geleceğini-yazgısını kendisinin belirleyip kendisini yönetmesi ilkesiyle oluşmuştur. İnancın yerine akıl, varsayımın yerine gerçek, tebaa yerine yurttaş, ümmet yerine ulus, ferman-fetva yerine Anayasa ve Yasa gelmiştir. Yetki de tümüyle ulusun olmuştur. Bu bağlamda azınlıkların hakları da güvenceye bağlanmıştır.

Aşama

1961 Anayasası bağsız koşulsuz ulusun olan egemenliğin Anayasa’nın koyduğu kurallara göre yetkili organlar eliyle kullanılıp bunun hiçbir biçimde belli bir kişiye, topluluğa ve sınıfa bırakılamayacağını öngördükten sonra (madde 4), yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek görevini Anayasa Mahkemesi’ne vermekle (madde 147), TBMM’nin egemenliğin tek temsilcisi, egemenliğin kullanılıp yaşama geçtiği ve yansıdığı tek yer olmaktan çıkarmıştır. Egemenlik TBMM’nin değil, ulusundur. TBMM, egemenliği yasama alanında ulus adına kullanan bir organdır. Böylelikle sayısal ve siyasal çoğunluğun her istediğini yapamayacağı, Anayasa’yı yorumlayarak yasalar için son sözü ancak Anayasa Mahkemesi’nin söyleyeceği çağdaş bir aşamaya gelinmiştir. 1982 Anayasası da egemenliği 6., Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini 148. maddesinde 1961 Anayasası doğrultusunda benimsemiştir. Demokrasinin aklın öncülüğüne, hukukun üstünlüğüne dayalı çağdaş siyasal bir yönetim ve yaşam biçimi olduğu vurgulanmıştır. Çoğunluk diktasının önlenmek, azlığın haklarının güvenceye bağlanmak istendiği açıktır.

Günümüzde ve bizde

Ulusal istenci, TBMM’nde çoğunluğu sağlayan iktidar tek başına temsil edemez. Yasa yoluyla somutlaşıp yaşama geçen ulusal istenç, iktidar ve muhalefet yapısındaki tümlüğü anlatır. Sandıktan çıkan çoğunluk, ulusal istencin azlıkla (muhalefetle) birlikte görevli kıldığı siyasal ağırlıklı bölümdür. Yasalar bu bölümün değil, yasama organının istenci, ürünüdür. Seçim sonuçları seçmen çoğunluğunun belirlediği bir olgudur. Çoğunluk istenci, ulusal istenç değildir. Aslında ulusal istenç de tüm ulusun değil, ulus çoğunluğunun istencidir. Ulusal egemenliği, ulusal istenci yasama çoğunluğuyla eşitleyip özdeşleştirerek her şeyi yapacağını sananlar demokrasinin anlam ve yapısını, amacını ve işlevini yeterince bilmeyenlerdir. Eşitliği, lâikliği, devredilmez-vazgeçilmez hak ve özgürlükleri, yargı bağımsızlığını, üniversite özerkliğini, temel kavram ve kurumları kaldırıp tersine çeviremezler. Olumsuz kılacak biçimde bunlara dokunamazlar. 23 Nisan 1920’nin 89. yıldönümünde bu anımsatmayı içtenlikli bir yurttaş uyarısı olarak yapmayı görev saydım. Ulusal egemenlik için gerekirse canını vermeye hazır olduğunu söyleyen Büyük Atatürk’ü ve bu değeri bize armağan eden arkadaşlarını saygı ile anıyorum. Ulusal egemenliğin, ona bağlı olarak halkçılık ve lâikliğin olmadığını düşünürsek içinde boğulacağımız karanlığı ve çekeceklerimizi daha iyi kestiririz. Değerini bilerek yaşatmak, güçlendirmek görevimizi asla savsaklamayalım. Günümüzün koşullarında yaşamsal önemini unutmayalım.
 
Ekleyen:  Yekta Güngör ÖZDEN
Tarih:  21.4.2009
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Yekta Güngör ÖZDEN Yazıları
Ne günlere kaldık… Yekta Güngör ÖZDEN [ 29.12.2020 Devamı
Gerçek hukuk devlet içinYekta Güngör ÖZDEN [ 29.11.2020 Devamı
Iramız, onurumuz CumhuriyetYekta Güngör ÖZDEN [ 2.11.2020 Devamı
Siyasal çarpıklıklarYekta Güngör ÖZDEN [ 16.10.2020 Devamı
Kim kimi kandırıyor?Yekta Güngör ÖZDEN [ 25.8.2020 Devamı
Toplumsal SınavYekta Güngör ÖZDEN [ 9.5.2020 Devamı
Üzücü durumlarYekta Güngör ÖZDEN [ 14.4.2020 Devamı
Kuyruklu yalanlarYekta Güngör ÖZDEN [ 7.1.2020 Devamı
Yaşam SavaşıYekta Güngör ÖZDEN [ 27.10.2019 Devamı
Siyasal BilançoYekta Güngör ÖZDEN [ 31.1.2017 Devamı
Böyle giderse…Yekta Güngör ÖZDEN [ 12.1.2017 Devamı
Atatürk'e seslenişYekta Güngör ÖZDEN [ 10.11.2016 Devamı
SAHNEYekta Güngör ÖZDEN [ 25.8.2016 Devamı
Yargıdan YakınmalarYekta Güngör ÖZDEN [ 25.6.2016 Devamı
ANCAKYekta Güngör ÖZDEN [ 18.3.2016 Devamı
Kültür ve Sanat KarşıtlığıYekta Güngör ÖZDEN [ 21.1.2016 Devamı
En iyi armağanYekta Güngör ÖZDEN [ 31.12.2015 Devamı
ORDAN, BURDANYekta Güngör ÖZDEN [ 16.11.2015 Devamı
Yargıya SaygıYekta Güngör ÖZDEN [ 21.10.2015 Devamı
Çözüm nedir, neyin çözümü?Yekta Güngör ÖZDEN [ 5.8.2015 Devamı
Bağımsızlık BayrağıYekta Güngör ÖZDEN [ 24.6.2015 Devamı
Geçen aydan gelecek ayaYekta Güngör ÖZDEN [ 8.4.2015 Devamı
Sonu nereye varır?Yekta Güngör ÖZDEN [ 30.3.2015 Devamı
Mustafa Kemal GünüYekta Güngör ÖZDEN [ 12.9.2014 Devamı
HASTALIKYekta Güngör ÖZDEN [ 14.7.2014 Devamı
Siyasal çıkmazYekta Güngör ÖZDEN [ 30.6.2014 Devamı
COŞKUYekta Güngör ÖZDEN [ 26.3.2014 Devamı
Ulusal hazinemiz, Cumhuriyetimiz!Yekta Güngör ÖZDEN [ 1.1.2014 Devamı
SİYASAL TACİZ... Yekta Güngör ÖZDEN [ 10.9.2013 Devamı
İbret LevhasıYekta Güngör ÖZDEN [ 1.2.2013 Devamı
Anayasa çıkmazı (1)Yekta Güngör ÖZDEN [ 2.1.2013 Devamı
Mareşal Gazi Mustafa KemalYekta Güngör ÖZDEN [ 31.10.2012 Devamı
DERSYekta Güngör ÖZDEN [ 4.10.2012 Devamı
Sözde sorunYekta Güngör ÖZDEN [ 19.8.2012 Devamı
ÖRNEKYekta Güngör ÖZDEN [ 29.7.2012 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam