Belki farkındayız belki de farkında değiliz ama bir gerçek varsa o da hayatımızın gün geçtikçe zorlaşmasıdır. Yaşam bizi her tarafımızdan fazlası ile sıkıştırıyor. Sessiz bir bekleyiş sardı hepimizi. İzliyoruz artık eskisi gibi hararetli konuşmalarda yapmıyoruz ya yılgınlığımızdan ya da alışkanlık olduğu için.
Yaz ayından itibaren zamanımı hastanede geçirdim. Zaman zaman yazılarımda sizlere oradan da bahsedeceğim. Refakatçı olarak kaldığım bu uzun sürede gazete ve en önemlisi haberlerden uzak kaldım. Çünkü yaşadığım yerde ayrı bir haber dünyası idi.
Kadın Doğum servisinde her gün ameliyatla rahimlerini aldıran ve kanserle mücadele edecek kadınları görünce hayatlarını merak etmeden duramadım. Genç ya da yaşlı ayrılmış, şiddet görmüş, yoklukla mücadele etmiş kadınlar çıktı karşıma. Hepsinde ayrı bir hikaye, dinlerken aslında hikayelerin nasıl da birbirine benzediğini görmek beni hiç şaşırtmadı. Farklı yerde farklı hayatlar yaşamışlar ama çile ayni olunca burada buluşmuşlar. Kanserde, yediğimizin, içtiğimizin ve aldığımız havanın da rolü var ama çile de bunun baş tetikçisi sanıyorum. Rahimleri bir çırpıda alınmış kadınlar ordusu… Menopoz sonrası, belki de en sağlıklısı bu ama genç yaşta yaşanırsa bunları dinlerken bile zoruna gidiyor insanın.
Bu güne kadar ezilen aslında çok hakkı varmış gibi gösterilen ama ikinci sınıf muamelesi gören kadınlarımızı size çok anlatmıştım. Ama gene de bağıra bağıra yeter demek istiyorum.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Ekim ayında 29 kadının öldürüldüğünü açıkladı. Platformun hazırladığı verilere göre öldürülen kadınlardan yüzde 35’inin ayrılmak ya da boşanmak istedikleri için, yüzde 52 sinin tabancayla vurulduğu görülmüş. Bu bir aylık, bunu sene olarak düşünürsek ne çok kadın öldürülüyor, hırpalanıyor ya da tacize uğruyor.
Hani bir söz vardır, ”verdiğin kadar alırsın”, ben onu ” bir canlıya verdiğin kadar alırsın “ diye düşünüyorum. Bu ister insan olsun, ister hayvan olsun isterse bir bitki hep verdiğinizi hayvanla bitkiden geri alırsınız da bir kocadan alamazsınız.
Seversiniz ya da evlenirsiniz yuvayı kurarsınız aslında görüntüde yuvayı erkek yürütüyormuş gibi gözükse de ağırlık kadındadır. Kadındır o yuvayı şenlendiren ısıtan. Çocuktur çiftleri sarıp sarmalayan. Ama bir gün yıllarca emek verdiğiniz adam sizi oracıkta öldürüvermiş. Ya da o gazeteci kızımız gibi iki yumrukta felç edilmişsiniz.
Sevgili çiftler ne olur bırakın artık dayağı, kadın, Allah tarafından erkeğe verilmiş bir armağandır. Bir emanettir, onu incitmeyin. Olmuyor mu? Adam gibi ayrılın başka ufuklara yelken açın. Unutmayın kadınlarda sizin gibi bir anne kuzusu, sizin gibi hatalar yapan, sizin gibi öfkelenebilen, sizin gibi çalışan bir birey sizlerden tek farkı dünyanın en güzel çocuklarını doğurabiliyorlar.
Sevin saygı duyun, sağlıklı iletişim kurmaya çalışın, bırakın artık bu öldürme ve dayak atma işlerini…
Sevgiyle kalın.
|