Koca bir yılı devirdik ve 2015 in ilk ayına her ne kadar kötü başladıysam da belki kalan on bir ay güzel geçer diye hayal ediyorum.
Benim açımdan çok zorlu bir yıldı. Yaşadığım her gün farklı şeyler öğrenmeme neden oldu. Geçmiş yıllarda da çok şey öğrendim hatta “her şerde bir hayır vardır” sözünü çok kötü ve zorlu sıkıntının sonunda öğrenmiştim.
Bu sene fazlası ile sabırlı olmasını öğrendim. Zaten zaman zaman Allah’ın beni sabrımla sınav yaptığımı düşünürdüm de bu seneki sınavı fazlasıyla zorlu oldu. Ne yapalım sınavlar da bizler için değil mi?
Geçenlerde İstanbul’un büyük bir o kadar da ilerlememiş bir ilçesine gittim. İstanbul çok karmaşık bir şehir daha ilçeye girer girmez bazı şeyleri ister istemez fark ediyorsun. Buranın duvarlara yazılan yazıları bile farklı, oysa hiç benim yaşadığım taraflarda bu tür yazılar görmemiştim. Buna kültür farkı mı dersiniz eğitim eksikliği mi bilemiyorum.
Orada iki çıtı pıtı hanımla tanıştım. Hoş bir sohbet geçti aramızda, sonuçta bu iki hanımında çocuk gelinlerden olduklarını öğrendim. Birisi yirmi beş yaşında, on bir yaşında oğlu var, öbürü yirmi sekiz yaşında, on dört yaşında oğlu var. Sanırsınız ki iki genç kız ve hayatın henüz başındalar. Oysa öyle bir tünelden çıkmışlar ki dayak, kadın, içki kumar dinledikçe canım sıkıldı sıkıldıkça kendi kendime bunları yaşatan erkeklere, analara babalara, bu düzeni bir türlü değiştiremeyen devlete lanet okudum. Üstelikte bu çocuk gelinler doğunun değil batının gelinleri. En çok ta koyan söz “ her şey vardı bir tek sevgi yoktu “ sözleri beni bir kez daha sarstı. Bana göre en büyük şansları da halen yaşıyor olup, kocaları tarafından öldürülmemiş olmaları idi.
Kızlardan birinin gözü yüzde seksen görmüyor diğer kulağı sağır ama yaşıyorlar. Çocuklarına güzel bir gelecek kurabilmek uğruna çalışıyorlar ve mutlu bir yuva kurma hayali kuruyorlar.
Onlara şanslarının bol olması dileğinde bulunmaktan başka hiçbir şey diyemedim.
Aslında insan böyle acı yaşam hikayelerini dinleyince “akıl sağlığım yerinde dur” sakın gitme diyor. Bu tür gençleri dolaylı yollardan duymak farklı, ama onları dinlerken, bıkkınlıkları, gözlerindeki kederi, seslerin titremesini ve isyanlarını dinlemek daha farklı oluyor. Hep derim ki “ ne dinlediğin değil ne anladığın önemli” diye evet hepimiz bu tür yaşam hikâyelerini dinliyor, hatta ölümleri okuyoruz da, bundan ne anlıyoruz?
Onlardan ayrılırken “biliyorum her şeyinizi kaybetmişsiniz, elinizdeki çocuklarınızı iyi yetiştirin ve asla umudunuzu kaybetmeyin “ diyebildim.
Çocuk gelinsiz toplumda yaşayabilmek ümidiyle…
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ,18.01.2015
|