Hayal kurmak güzeldir. Bazen gözlerimi kapatıp kendimi gökle dağın birleştiği yerde hayal ederim. Orada beynimde ne varsa avazım çıktığı kadarözgürce bağırıp anlatmak, yankılanan sesimden de kendimi dinlemek isterdim. Bu benim hayalim, her insanın uygulamaktan mutlu olacağı düşünceleri vardır. Ama hangimiz hayallerimizi, düşüncelerimizi gerçekleştirebiliyoruz ki. İlle de bir engel çıkıyor, kendi kendime özgür müyüz? Ya da ne kadar özgürüz diye sorasım geliyor bazen.
Bazen bir şeyi çok arzu ediyoruz, sonra onu gerçekleştirebildiğimiz zaman ne kadar geç kaldığımızı anlıyoruz.
Aslında özgürlük kişiye göre, topluma göre değişiyor elbette. Şu akıp giden hayatımızda hangimiz ne kadar özgürüz? Bilemiyorum. Hep bir bağımlılık, hep bir baskılanma. Çocukken düşlediklerimiz, evlenirken kurduğumuz hayaller, ya da çocuklarımız için kafamızda yarattığımız planlara ne oldu? Hayat öyle hızlı akıyor ki bazen özgürlüğü bile düşünemiyoruz, bir bakıyoruz ki hep onun bunun baskısı altıda yaşamışız bu hayatı.
Galiba en güzel özgürlük yapabildiklerimiz değil düşüncelerimiz, kimseyle paylaşmasak da kendi dünyamızın içinde özgürüz.
Kişisel özgürlüklerimiz, mutluluğu getiriyor, bizler mutlu muyuz? Bence ne kadar mutluysak o kadar özgürüz. Mutluluk özgürlüğü, özgürlük mutluluğu getiriyor. Çok soru sordum ama, mutlu musunuz?
Bizler hayatımızın getirdiği zorluklarla yoğrulmuş, düşüncesini, sevgisini içinde saklayanlardanız. Makineleşmiş ruhumuzla, blokların arasına sıkışmış, martılar gibi çırpınıp sonsuz özgürlüğe kanat çırpmayı özleyenlerdeniz belki de.
Sanatçıysanız, yaptığınız resmin sergide, sergilenmesinin uygun olmadığı söylendiğinde, boynunu büküp kabullenen, içinde fırtınalar estiren,ahhh özgürlük diyenlerdeniz.
Her mesleğin, her kişinin özgürlük düşüncesi öylesine farklıdır ki. Yazarsanız, kelimeler aksın gitsin istersiniz.Mahkumsanız dört duvar arasından kurtulmaktır, düşleriniz. Kimine göre de tek başına dünyayı dolaşmaktır. Bir çocuk içinde dilediği kadar çikolata yemektir belki de özgürlük.
Zülfü Livaneli’nin Özgürlük şarkısında dediği gibi,
“ Yazarım ben adını, yazarım.
Bir sözün coşkusuyla, dönüyorum hayata.
Senin için doğmuşum haykırmaya,
Ey Özgürlük”
Ben de yazarım özgürlüğün adını, dağlara taşlara ama yaşamak da isterim, ölesiye…
Belki de sevmektir, Yunus Emre’nin dediği gibi “Yaradılanı severim, yaradandan ötürü”, sorgusuzca, irdelemeden sevmek, özgürce sevebilmek.
Düşüncelerinizdeki özgürlük, yüreğinizdeki sevgi hiç bitmesin…
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ,28.01.2015
|