Caddenin bir tarafında yıkılmış evler ve içinde yaşayan onlarca Suriyeli, kadın, çocuk, bebek perdelerle kapatılmış, yatakları o inşaat artıklarının arasında serili, kadının elinde bir çalı süpürgesi oraları temizlemeyeçalışıyor, küçük bir ocak bir başka kadın yemek yapıyor,adamın kucağında bir bebek, yere uzanmış uyuyan bir başka çocuk ayaklarının altı zift karası çünkü su yok, biraz ilerde başka bir yıkıntı ve o pisliğin içinde oturmuş yemek yemeye çalışanlar. Yol boyunca peşinizden gelip yardım isteyen insanlar.
Gözlerimi kapatıp görmesem diyorum, kulaklarımı kapatıp adamın ağlamasını duymasam diyorum ama olmuyor, görüyorum, işitiyorum ve insan olarak utanıyorum. Burası İstanbul’un göbeği, acaba bir gün bir salgın hastalıkla karşılaşabilir miyiz? Diye düşünmeden yapamadım. Bunları seyrederken hep aklıma şu soru takılıyor, bizler ne savaşlar yaşadık ama hiç birimiz ülkemizi terk etmedik, acaba kaçan oldu mu? Hiç sanmıyorum, dedelerimiz son damlasına kadar bu ülke için savaştılar o acıdan bakarsanız biz çok farklı bir milletiz.
Şimdilerde çoğu yerde bu insanlık dışı yaşamı görebilirsiniz. İlgilenmesi gereken merciler bunu bilmiyor mu hiç sanmıyorum. Her kes görüyor. Biliyor, sessiz kalıyor, bu insanlık ayıbı olmalı.
Belki, ülkelerinden kaçıp gelmeleri onların suçu ama onlara bu hayatı yaşatmakta bizim suçumuz.
Çoğumuz Avrupa ülkelerine özeniriz. Özenilmeyecek gibi de değildir ve özenmekte de haksız değiliz. Avrupa’da insan hakları farklı, hayvan hakları farklı, kadın haklarıfarklı.Her şey farklı.Orada hiç böyle başıboş insanların üstüne atlayan insanları göremezsiniz. ya da arabanıza atlayan çocuklar. Sokaktabaşıboş hayvanlarda yoktur. Kısacası yüreklerinizi yaralayan hiçbir görüntü yok. Bir şekilde halledilmiş. Tabii her şey kuralına göre yapılınca oluyor.
Neden bizim ülkemizde de olmasın. Ülkemizde altı yaş ve 17 yaş arasında çalışan 893.000 çocuk var.
Sokaklar evsiz çocuk ve büyüklerle dolu. Öldürülen kadınların sayısı her gün biraz daha artıyor, çocuk yaşta kocaya verilenler de cabası.
Yurt dışında kaldığım süre içinde hep şunu hissettim “ Ben insanım ve bana değer veriliyor” bu öyle farklı bir duygu ki yaşamak gerekiyor. Sizlere gördüklerimi de anlatabilirim, ancak hepsinin üstünde önemli olan bu duygu. İnsan olduğunu fark etmek…
Oysa bizler o kadar çok gün kutluyoruz ki, her kesimden insanların günü kutlanıyor. Ama sadece kutluyoruz. Yaşam standardına gelince kutlamalarla hiç ilgisi yok. Madencilerin gününü kutluyoruz, sonra madenciler kötü çalışma şartlarından dolayı ölüyorlar, milletçe üzülüyoruz ama yeni kazaları önleyemiyoruz. Kadınlar Günü, Anneler Günü kutluyoruz, kutladığımız gün kadınlar canice öldürülüyor. Durmuyor ölümler, öldürenler iyi hal den cezaları indiriliyor, hoş ben bir insanı canice öldüren kişinin iyi halinide anlamakta zorlanıyorum. İşçi günü kutluyoruz o zamanda yer yerinden oynuyor.
Beceremiyoruz bir türlü toplumumuz yozlaştı mı? Değerlerimiz mi değişti? Bizlere ne oldu böyle?
Sevgiyle kalın…
|