Erkek arkadaşınızın elinde kocaman bir demet çiçek ve çiçeği sizin kucağınıza bırakıveriyor. Bir anda kendinizi öyle değerli hissediyorsunuz ki sormayın gitsin. Ne yapacağınızı bilememenin şaşkınlığı içinde göz göze geliyorsunuz ve içinizden diyorsunuz ki “ evet bu “. Her zaman el ele göz göze, gittiği her yerde sizinle beraber olmak istiyor, bundan güzel şey var mı? Bazen yolda yürürken uzun uzun sizi seyretmek istiyor, ya da ne zaman ona baksanız sizi izliyor. Karşınızda nazik, sizi anlayan, sevecen bir insan var, mutluluk tabii ki son deminde.
Zaman içinde yavaş yavaş değişimler başlıyor, eleştirilerin ardı arkası gelmiyor, ses tonu gün geçtikçe yükseliyor, bakımlı erkeğin yerini giyimine dikkat etmeyen bir erkek alıyor, en küçük hatalar büyüyüp dağ haline dönüyor, ufak kaçamaklar başlıyor, sanki ondan önce namusunuz yok gibi birde sizi namuslu yapmaya uğraşan, uçan kuştan kıskanan, dövme raddesine gelen bir erkekle yüz yüze geliyorsunuz. Şaşkınlığın son perdesi. İşte bende tam bu noktada kalıyorum ve neden diyorum?
“Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol”, sözünü düşünmeden yapamıyorum.
İlişkilerde, arkadaşlıklarda insanlar neden oldukları gibi gözükmekten kaçınırlar. Çünkü biliyorlar ki oldukları gibi gözükürlerse beğenilmeyecekler. Bunu bile bile de kendilerine çeki düzen veremezler. Önce kendilerini kabul ettirip sonra da yaşanmışlıkları arkada bırakıp gitmek daha mı kolay oluyor acaba?
Hani bir şarkı vardır,
“Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz”
İlk duyduğum zaman, şarkıdaki nezaket, sevgiyle nasıl da birleşmiş dedim.
Var mı şimdi böyle?
Genç arkadaşlarımı seviyorum, ancak ilişki bazında onlarla bazen ters düşüyorum galiba. Şimdiki gençlerde bir oturma şekli var, oturdukları zaman, iki ayağın arasında sanki bir metre mesafe, böyle bir oturuş tarzı bana yanlış geliyor. Ya da ayak ayaküstüne attığı zaman ayağının tabanının yüzünüze ayna tutmuş gibi bakması, dayanamıyorum… Her iki durumda da kendimi zor tutuyorum. Tabii bu şekilde oturan erkeği de düzeltecek olan yanındaki kız arkadaşı olmalı.
Geçenlerde bir arkadaş misafirim oldu, konuşurken, bir şey söylemek için başımı ondan tarafa çevirdiğim zaman ayak tabanı bana bakıyordu, öylece kalmışım… Belki de yüz şeklimin değişikliği arkadaşımın yavaşça ayağını indirmesine neden oldu.
Oturma, konuşma ve adap nezaketini koruyabilen kişilere ne mutlu. Bütün bunları yazıyorum diye, sakın nezaket hastası olduğumu sanmayın. Her şeyin aşırısı gibi nezaketinde aşırısı sıkıcıdır ve yapmacık oluyor. Laf aramızda çok nazik insanların tabanında da olumsuz davranışları gizlemek yatar.
Yazımı Nedim’in çok sevdiğim gazeli ile bitirmek istedim…
Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana
Bûy-ı gül takdir olunmuş nâzın işlenmiş ucu
Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana…
Sevgiyle kalkın.
|