Hepimizde bir yeter artık isyanı var. Öyle hızlı yaşıyoruz ki, bazen takip etmekte zorlanıyoruz, ama her olayın arkasında bir ölüm var. Birileri bir şekilde ölüyor. Sabahleyin gazeteyi okumak ve televizyonu seyretmek güne milletçe mutsuz ve öfkeli başlamamıza neden oluyor. İnsanlar bir şekilde öldürülüyor, dövülüyor, sanki rutine bağlandı. Olayları izlerken ahlıyor, ama kendi başımıza gelinceye kadar da acıyı tam olarak hissedemiyoruz gibi geliyor.
Her kesimde bir mutsuzluk var. Bir otobüste, sokakta ya da, Kadıköy’den bir vapura binip de insanların yüzlerini gözlemlediğinizzaman, düşünceli, sıkıntılı ve umutsuz bakışlar sizi ne dertleri var sorusuyla baş başa bırakıyor.
Her gün bir veya birkaç şehit verirken mutlu olunur mu? Gencecik çocuklar davullarla yolcu edilen kokusunu özlediğiniz yiğitlerin, terörün acımasız kurbanı olmaları bizleri mutsuz ediyor.
Kendimizi ifade edemediğimiz zamanların mutsuzluğu,
İnsanların üzerinde yapılan ayrımcılığın, zaman zaman keskinleşmesinin vermiş olduğu mutsuzluk,
Toplumda bazı kesimlerin yargısızca infaz yapmaya kalkmaları, sonra o ailenin ertesi gün bu ülke için şehit vermesinin kahredici mutsuzluğu,
Çocuğunu istediği okula yazdıramayan, istediği eğitimi veremeyen veliler,
İşçilerin haklarını arayamamaları, emeklilerin üç kuruşla yaşam savaşı vermeye çalışması
Son zamanlarda unutulmuş gibi gözükse de halen dövülen ve öldürülen kadınların mutsuzluğu,
Çocuk gelinler ismiyle adlandırılan minik kızlarımızın eziyet mutsuzluğu
Yargıda işi olup da bir türlü sonuçlandıramamanın mutsuzluğu,
Hasta olup da hastahaneyegidememenin mutsuzluğu,
O kadar çok toplumu mutsuz eden etken var ki, tüm umudum gelecek günlere kaldı.
Acaba son 1 Kasım seçimlerinden sonra mutlu olacak mıyız? İşte bunun için iyi düşünüp öyle oy vermeliyiz. Ülkemiz için, toprak ve millet birliğimiz için çocuklarımız ve geleceğimiz için çok düşüneceğiz ve altın değerindeki bir oyumuzu kullanacağız.
Sevgiyle kalın…
|