Ortadoğu’da Egemen Ülkelerin İşgal Ettiği Gaziantep’in Kurtuluşunun 94.Yılı
Batılı devlet adamları, diplomatlar ve tarihçiler tarafından XIX. yy.da dile getirilen “Doğu Sorunu”, birden ortaya çıkmış değildi. Tarihin başından beri mevcut olan bu sorun, 1000 yıl öncesinde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İstanbul’un fethi ile yeni bir anlam kazanmıştı. İstanbul’un Türkler tarafından fethi ile Batı, Doğu ile ilişkilerinde açmazlarla karşılaştı. Batı’nın Osmanlı’yla karşılaşmadan Doğu ile ilişkili yeni yollar bulma çabası, Amerika’nın keşfiyle sonuçlanan yeni olanaklar yaratmıştı. XIX. yy.da geleneksel Doğu toplumlarını, Batı egemenliğine alma çabası ise geleneksel Doğu yollarını yeniden gündeme getirdi.
20. yüzyılın başında İngiltere dünyanın gidişatında birinci derecede rol sahibi bir devlet durumundaydı. Osmanlı Devleti üzerinde XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren giderek artan Alman nüfuzu karşısında ciddi endişelere kapılan İngiltere, sonunda bir zamanlar güçlü düşmanı olan Rusya ile kader birliği etmeye başladı. Orta Asya’daki anlaşmazlıkları bertaraf eden Rusya, 1907 yılında İngiltere ile bir araya gelerek dostluklarını pekiştiren bir anlaşma imzaladılar. Bu tarihten itibaren İngiltere, Osmanlı Devleti ile Almanya karşısına müttefiki olan Rusya ile çıkmaya başladı.
Birinci Dünya Savaşı ile İtilaf Devletleri’nin Musul üzerindeki siyasi emelleri Irak Cephesinin açılmasına neden oldu, savaşla birlikte Hindistan’dan gönderilen İngiliz kuvvetleri Basra’ya çıkarak kısa sürede Bağdat’a kadar ilerlemişlerdi. Nitekim Osmanlı Devleti, Irak Cephesinde önemli başarılar elde etmesine rağmen, savaşın sonuna doğru diğer cephelerde olduğu gibi, bu cephede de pek çok kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldı. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı sırada VI. Ordu komutanı Ali İhsan Paşa Musul’da bulunuyordu. Öte yandan İngilizler, süratle Musul’a egemen olmak çabası içinde idiler.
Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu’daki topraklarını ve Klikya’da İskenderun, Maraş, Urfa, Kilis, Antep ve Adana’yı işgal eden İngiltere aslında yeni bir savaşı göze alamıyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında İran, Mısır, Afganistan, Hindistan ve Irak’ta çıkan İngiliz karşıtı isyan ve bağımsızlık hareketleri de İngiltere’yi bu sömürgelerini elde tutmak için Anadolu’da bir maceraya girmekten alıkoymuştu. Atatürk’ün bu ülkelerdeki hareketleri desteklemesi ve İslam dünyasının İstanbul’un işgaline tepkisi İngiltere’yi kaygılandırmıştı.
Dünya Savaşı sırasında, gizlice imzalanmış olan Sykes-Picot Antlaşması gereğince, Osmanlı Devleti hâkimiyetindeki Basra Körefezi’nden Musul’a kadarki saha İngiliz nüfuzu altına girecekti.
I. Dünya Savaşı Almanya ve müttefiklerinin mağlubiyetiyle sonuçlanmıştı. Osmanlı Devleti bütün sıkıntılarına rağmen dört yıl boyunca sekiz cephede (Irak, İran, Filistin, Suriye, Sina, Galiçya, Çanakkale, Romanya, Kafkasya) savaştı. Birçok cephelerde, özellikle Çanakkale ve Kut-ül Amara’da büyük başarılar elde etmesine ve hiçbir cephede kesin bir yenilgiye uğramamasına rağmen yenilen devletler safında olduğu için 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri’yle Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı.
9 Kasım 1918’de Musul ve İskenderun, daha sonra Ayıntap, Adana, Maraş ve Urfa İngilizler tarafından işgal edildi. İngiliz birlikleri 5 Kasım 1919’dan itibaren bu şehirlerden çekilmiş yerini Fransız birliklerine bırakmıştı. İngiliz Güneydoğu Anadolu bölgesindeki işgal hareketleri 15 Eylül 1919'da yapılan Suriye İtilafnamesi’yle yeni bir yön kazanmıştı. Bu anlaşmaya göre Musul bölgesini elde eden İngiltere, 1 Kasım 1919 tarihinde Adana, Maraş, Antep ve Urfa’dan çekilerek yerini Fransa’ya bıraktı. Fransızlar 11 Aralık 1918'de Dörtyol'a, 17 Aralık 1918'de de Mersin'e çıkarma yapmışlardı.
Suriye’de tam bir egemenlik kurabilmek için bölgeye büyük kuvvet yığarak, Klikya’da Adana, Urfa, Maraş ve Antep’i işgal ederek Suriye’nin kuzeyini güvence altına almaya çalışan Fransa, Suriye’deki ayaklanma ve kargaşalıklar ve Türkiye Millî Kuvvetleri’nin başarılı mücadeleleri ile bu bölgede tutunamamıştır. Ankara İtilafnamesi’nden sonra Anadolu’dan çıkardığı kuvvetlerinin tümünü Suriye’ye yöneltmesine rağmen, yine de Suriye’de sükûn tayin edemeyen Fransa, 1920’de Suriye’ye sözde bağımsızlık vermek zorunda kalmıştır.
Antep’in işgalinin her safhasında müdahil ve haberdar olan Mustafa Kemal Paşa, Sivas’tan gönderdiği 9 Kasım 1919 tarihli telgrafta; “Fransızların ateşkes şartlarına aykırı olarak bölgeyi işgal ettiklerini, Müdafaa-i Hukuk ve yerel yöneticilerin mitingler düzenleyerek işgali protesto etmeye ve Türk hükûmetinin en küçük toprak parçasının dahi koparılamayacağına müsaade etmediklerini” belirtmiştir.
Mustafa Kemal Sivas’tan Kilikya olaylarını sürekli takip ediyordu ve Fransızların yapmalarını muhtemel gördüğü hareketlerini de önceden gerekli makamlara bildirerek halkın uyanık ve dikkatli olmasını sağlıyordu. “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” de Sivas Kongresi kararlarını ve işgale karşı halkın protestosunu ilgili yerlere göndermede oldukça başarılıydı. Henüz 25 Ekim 1919’da kurulmuş olan “Ayntâp Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziyesi”; Antep’e Fransız askerlerinin geldiğini 2 Kasım 1335 (1919) tarihli yazında
İngilizlerin Antep’ten tamamen çekileceklerini hükûmete haber verdiklerini de 6 Kasım 1335 (1919) tarihli yazılarıyla Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri Heyeti’ne bildirmişlerdi.
Antep Savunması, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde “Misak-ı Millî” sınırlarını korumak üzere başlatılan Millî Mücadelenin “Güney Cephesi”ndeki bölümünü oluşturan ve askerî olarak planlanan ve Kuvayı Millîye güçlerini organize eden Heyet-i Temsiliye (Heyet-i Merkeziye) tarafından yönetilen bir savaştı. TBMM tutaklarında yer alan Millî Mücadele dönemindeki Meclis konuşmaları, bu dönemdeki bütün gelişmeler hakkında kamuoyuna bilgi vermekteydi. Heyet-i Temsiliye, basın aracılığıyla da Millî Mücadeledeki bütün gelişmelerden halkı haberdar ediyordu.
Antep halkının ölüm kalım mücadelesi
17 Aralık 1918’de İngilizler tarafından işgal edilen Antep’te İngilizlerin varlığı yaklaşık 1 yıl sürdü. 1919 Eylül'ünde yapılan antlaşmayla İngilizler Musul üzerindeki “nezaret hakkı”ndan vazgeçtiler. Önce Suriye’yi, daha sonra da Antep, Urfa ve Maraş’ı boşalttılar. Sonrasında Fransız birlikleri 29 Ekim 1919’da Kilis’i, 5 Kasım 1919’da da Antep’i işgal ettiler. İşgale katılan Fransız askerleri arasında, bölgeden daha önce göç eden Ermeniler de vardı. İşgal sırasında Fransızlar Senegalli askerlerden oluşan avcı bölüklerini de kullandılar. Antep halkı Fransızların Adana’da Türk halkına yaptıkları zulüm ve işkenceyi iyi bildikleri için işgale tepki gösterdi.
Antep halkının tepkilerine aldırmayan Fransızlar, resmî binalara Türk bayrağının çekilmesini yasakladılar. Şehirdeki binaların kapılarına, bölgenin adının “Klikya” olarak değiştirildiğini bildiren yazılar astılar. Fransızlar tarafından bir Ermeni tercüman eşliğinde Akyol Karakolu’ndaki Türk bayrağının indirilmesi Antep halkı üzerinde bomba tesiri yapmıştı. Diyarbakır 13. Kolordu Komutanı Miralay Ahmet Cevdet Bey başta olmak üzere Fransız ordusuna yönelik tepkiler yağıyordu. Türk halkının ard arda protesto mektupları yolladığı Fransız Komutanları olup bitenlere hiçbir tepki göstermiyor, askerlerinin sayısını Suriye’den gelen takviye birliklerle artırıyordu. Mehmet Kâmil’in annesine sarkıntılık eden Fransız askerleri tarafından şehit edilmesi şehit edilmesi bardağı taşıran son damlaydı. Halk bu olaya büyük tepki göstermiş artık Millî Mücadele heyecanı bütün şehri sarmıştı.
30 Aralık 1919'da Antepliler, Ermeni ve Fransızlara karşı büyük bir gövde gösterisi yaptılar. O zamanki Fransız karargâhının önünden geçerek Belediye binası önünden başlayan yürüyüşü tekrar burada bitirdiler. Şehirde savaş havası hâkimdi. Türk mahallelerinde kalan Ermeniler taşınıyorlardı.
Fransa’nın 1 Nisan 1919’da Antep'i işgal etmesinden sonra, 1920 yılının Nisan ayı başında Türk Millî kuvvetleri kentte bir ayaklanma başlatarak Fransızlara karşı direnişe geçti. Şehrin denetimini ele geçiren Kuvayı Millî’ye güçleri, Fransız askerlerini Antep’ten çıkartmıştı. Bunun üzerine Fransa Suriye’den getirdiği yeni kuvvetlerle Antep şehrini kuşattı. 10 ay süren kuşatma sırasında Antep’e erzak ve mühimmat yardımı yapılamadı. Şehirde açlık ve susuzluk en üst seviye çıkmıştı.
Antep’i 4 defa kuşatan Fransız ordusu, 70.000-80.000 kadar top mermisi ile şehri bombardımana tutmasına rağmen şehri alamıyordu. Savunmanın geçtiği 20 km.lik alanda üstün kuvvetlerine rağmen hâkimiyet kuramayan Fransızlar ile Kuvayı Millîye arasındaki savaş, 10 ay sürdü. Kuvayı Milliye’nin 10 aylık direnişinin ardından Antep’in 9 Şubat 1921 tarihindeki sukutunun başlıca nedeni Fransız güçlerinin başarısı değil Lohanizade’nin kitabında ifade ettiği gibi “Açlık”tı.
Antep’in günlük yiyecek sıkıntısının son kertesine ulaşması üzerine II. Kolordu şehirden gelen yardım feryatlarına karşı hareketsiz kalmamış, 31 Ocak 1921 günü bir kere de kuşatma hattını doğu cephesinden zorlamak kararını vermişti. 30/31 Ocak gecesi kasabadan çıkan bir kol Çıksorut yamaçlarından kuşatma hattı dışına çıkabilmiş ise de 31. günü sürdürülen saldırıdan da bir sonuç elde edememişti. Kolordu tarafından durum bütün açıklığıyla Genel Kurmay’a bildirilmiş ve hiç olmazsa savunucuların şehirden çıkmalarına yardım edilmesi ve Antep’i kaderine bırakmaktan başka çare görülmediği yazılmıştı. Antep ve Civarı Kuvayı Millîye KumandanıÖzdemir Bey’le haberleşmek suretiyle bu konuda gerekli tertibat alınmıştı. 6-7 Şubat 1921 gecesi 5 subay, 450 kadar savunucu güneyden ve 7-8 Şubat gecesi de Özdemir Bey’le mutasarrıf vekili ve bir kısım memurlarla 150 kadar savunucu kuzey doğudan çarpışmasız kuşatma hattını aşarak Kolorduya katıldılar.
9 Şubat 1921’de kahraman Antep halkının şehri Fransızlara terk etmek zorunda kalmasının tek nedeni, Lohanizade’nin ifadesiyle; “Bizi ne top mağlup etti, ne tüfek, ne düşmanın kuvveti bizi kaçırdı, ne mühimmatı, ne tankı ve de tayyaresi, bizi yalnız bir şey ezdi, büzdü, gözlerimizden kanlı yaşlar döktürerek yurdumuzdan çıkardı, o da açlık…”tı.
9 Şubat 1921’de Ayntâp Eşraftan Nuri, Doktor İbrahim ve Külekçi Kâmil, Müftü Fahreddin, Ayıntâb Tercümanı Mecididdin, Geçici Ayntâb Hükûmeti Mutasarrıfı Mecit (Barlas) ile Ayıntâb Fransız Kıtaları Kumandanı Kaymakam Abadi ve Ayntâb Fransız Mıntıka Kumandanı Kaymakam Andrea arasında yapılan bir anlaşma ile Fransızların etkisi altına girmişti.
Fransızların şekre ilk girdiği 5 Kasım 1919 tarihinden iyibaren yaklaşık iki yılı aşkın bir direnişten sonra 9 Şubat 1921’de Fransızların etkisi altına giren Ayıntâb, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün diplomatik alandaki siyasi zaferi olan ve 20 Ekim 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması’nın ardından 25 Aralık 1921’de düşman işgalinden kurtulmuştur.
İngiltere ve Fransa’nın küresel çıkarları için işgal ettikleri illerden biri olan Antep’in işgalini ve Antep halkının 10 aylık şanlı ve destanlaşan direnişini kısaca anlatmaya çalıştık. Bu konuyu ayrıntıları ile anlatan “Antep Savunması” adlı eserimizin baskı aşamasında olduğunu belirtmek isteriz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi gücüyle işgale 10 ay dayanan ve düşmana geçit vermeyen Antep şehrine 8 Şubat 1921 de “Gazilik” unvanı verdi. Kurtuluş Savaşı’mızda bir efsane olarak yer alan ve “Gazi” unvanıyla taçlandırılan Antep şehri halkının ve mücahitlerinin bu kahramanlık destanında emeği geçen tüm komutanlara, Kuvayı Millîye’ye minnet borçluyuz, ruhları şad olsun.
KAYNAKÇA
- Adil, Selâhattin Paşa, Hayat Mücadeleleri: Selâhattin Adil Paşa’nın Hatıraları, Zafer Matbaası, İstanbul, 1982.
- İğdemir, Uluğ, Sivas Kongresi Tutanakları, Türk Tarih Kurumu Yayınları : XVI. Dizi, Ankara, 1969.
- Lohanizâde, Mustafa Nurettin, Gaziantep Savunması, Kastaş Yayınları, İstanbul, 1989.
- Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, Cilt : IV, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009.
- Sarıhan, Zeki, Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Türk Tarih Kurumu Yayınları : XVI. Dizi -71, Ankara, 1994.
- Ünler, Ali Nadi, Gaziantep Savunması, Kardeşler Matbaacılık, İstanbul, 1969.
- ATESE Arşivi, Kls. 270, Dosya No : 46.
- ATESE Arşivi, Kls. 270, Dosya No : 61.
- ATESE Arşivi, Kls. 270, Dosya No : 46, Ekler Bölümü, Ek-12.
|