Aslında hastane günlükleri diye bir dizi yazı yazmam gerekiyor sanırım. Gittiğim hastanenin kaç senedir sanki kadrolu elemanı oldum. Öyle çok doktor ve hemşire ile muhatap oldum ki aralarında fire verendoktorlarda olmadı değil.
Hani Cem Yılmaz’ın anlattığı bıyıklı hemşireler parodisi vardı ya işte öyle hemşireler kalmamış. Çoğunluğu fit diyebilirim. Şimdi bıyıklı hemşirler var. Erkek hemşireler kendilerine bunu uygun görmüşler, hemşire deyince bozuluyorlar…
Kaldığım servis farklı. Burada hastaların yüzde doksan beşi, hani hayatımızın ince çizgisi vardır ya, çoğunluğuo ince çizginin üzerinde her keste bunun farkında. Bu koridorda hüzün var. Sessiz ve hepimiz maskeliyiz. Uzaktan hemşirenin radyosunun sesi geliyor…
Doktor hasta anketi doldururken babama bir soru sordu. İster istemez soruya güldüm. “ölümden korkuyor musun? “ Buyurunburadan yakın demek geldi “ sadece “ ya siz? “ dedim. “Korkmuyorum “ deyince, dayanamadım “öbür tarafa mı göndermeye niyetlisiniz ?“ diye sordum. Doktor tüm ciddiyetiyle sadece yüzüme baktı. Belki o da böyle saçma bir soruyu niye sorduğunu bilmiyordur.
Aklıma iki sene önce sorduğum soruya “ anlatsam anlar mısın? “ diyecevap vererek beni “geri zekalı” yerine koyan doktor geldi. “ Ben de bir deneyin bakalım Türkçe konuşursanız anlarım “ demiştim. Duvardaki hasta haklarını okurken, doktorun anlatmak zorunda olduğunu okuyunca ki zaten biliyordum. Acaba bu doktor” bunu okumadı mı” ? Diyedüşündüm. Yoksa kendini çok mu akıllı sanıyordu bilemiyorum. Hoş böyle doktorlarda maalesef çok…
Bu olumsuzluğun yanı sıra, dün hastasının omuzuna yatıp ağlayan kişiye, doktorun gösterdiği şefkat, teskin edici konuşmaları her toplumun iyisi de var kötüsü de, işte bu da insani yönü farklı ve mesleğini seven doktor dedirtti.
Geçmişten bu yana hastanelerde çok değişim oldu. En güzelide randevu alıp da gitmek sanırım.
Her randevu alışımda yıllar önce Numune Hastanesine sabah beşte gidip de gözden muayene olmam gelir. Hasta kuyrukları senin sıran benim sıram derken birbirine saldıran insanlar, ya da hastane eczanesindeki ilaç kuyrukları.
Ha… Şimdi her şey güzel mi? Elbette ki hayır. Öyle çok eksik var ki. Hasta ne hastası olduğunu bilmeli, doktor sadece reçete yazıp eline tutuşturmamalı. Ameliyat edecek doktorunun kim olduğunu da bilmeli. Hasta refakatçıları kendilerine alel acele imzalatılan kâğıtlarda ne yazdığını da bilmeli. Hasta tahlil neticeleri direk doktorun bilgisayarına gidiyor.”Tahlilimi istiyorum” deyince “bilgisayardan bakın ”sözüyle karşılaşılıyor. Herkesin bilgisayarı olacak diye bir kural yok ki ben bu hastanede yaptırdığım tahlillere ulaşamadım.
Eğer hasta haklarında “ her türlü bilgiyi sözlü ve yazılı almaya hakkı vardır” deniyorsa doktorların ve hastanenin bu kurala uymak zorunluluğu vardır.
Siz siz olun, hastanelerdeki haklarınızı bilin ve haklarınızın peşine düşün. Olmadı hasta hakları ile görüşüno da olmadı sağlık bakanlığına şikayet edin…
Sevgiyle kalın…
|