Pencereden bakmayı seviyorum. Kocaman bir ormanlık alan, alabildiğine mis gibi bir hava. Öyle temiz ki en uzaktakileri bile görebiliyorum. Ne şanslıyım.Allah’ım böylesine yeşil ve temiz havası olan bir ülkede yaşadığım için şükürler olsun sana. Etrafımızda alabildiğine güzel parklar var. Her park doğal biliyor musunuz? Tavşanlar geziyor. Hele sincaplar ağaçtan ağaca atlıyorlar. Doğalgölettin üstünde kuğular ve kocaman bir kaz sürüsü. Burada yürümeyiseviyorum kazların çığlık çığlığa uçuşu sonra doğal gölün üstüne kayak yapar gibi konuşları. Bazılarıbisiklete biniyor, kimileri yürüyor, kimileri de çocuklarını ya da köpeklerini oynatıyor. Ülkemdeki bu parklar başka yerde yoktur herhalde.
Hiç özel arabama binme ihtiyacı hissetmiyorum. Her tarafta metro sanki özel araba gibi, yüreğinin istediği yere gidiyorsun, korku yok, laf atarlar mı, ölür müyüm diye bir korkum da yok. Sanki koskocaman bir mutluluk adasındayım. Ölen yok, öldürülen yok, bomba, araç yakma yok. Haklarıma saygıduyan insanlar topluluğundayım. Kadınım ama hakikaten söz sahibiyim. Başıma bir şey gelir mi diye düşünmem bile saçma. Ben bir insanım ve değerliyim. Çocuklar sinemaya gidiyor.Kaçırılma korkusu yok. Benim ülkem mutluluk ülkesi diye sevinirken, uyandım bu bir rüyaydı.
Pencereyi açmak istemedim dışarda puslu bir hava var. İki tane adam tartışıyor, sabah sabah bu motor sesleri,insanı geriyor. En iyisi televizyonu açmak, bir kahve yapıp gazete okumak diye düşündüm.
Televizyondaki spiker iki şehit daha verdik diyor. Ne olur bir günde güzel veşahitsiz olsa diyorum. Gazeteyi açıp baktığım zaman adamın karısını, kızını, kaynanasını namus uğruna nasıl katlettiğini okuyorum. Kendi kendime “namusunuz batsın” diyorum. Yok, gazete de okumak istemiyorum. Asgari ücretlilerin çilesini yazmışlar. Aslında diyorlar ki memura emekliye ne ölün ne yaşayın sürünün. Öfff canım sıkıldı dışarı çıkmalıyım, çıkmalıyım da nereye sinema, avm, taksim, seçeneğim çok gidebilirim. Ama ya bomba patlarsa, kokuyorum. Karabasan gibi, bu ülkede yaşamak.
Çocuğuma da iş bulmam gerekiyor. Çok gezdi ama bir türlü iş bulamadı. Emekli maaşı ile nasıl harçlık vereceğim, al sana sıkıntılı bir gün daha. İş yok, her kes olur diyor, ama kimse işe almıyor, o ne? Suriyeliler vatandaşlığa alınacakmış bu kadar işsizin üstüne, vallahi daraldım, bizekimse neden sormaz ki? Düşünceler beynimi doldurdu taşıyor, yazayım bari dedim ama yazamıyorum neden mi? Korkuyorum. Hay Allah bu korku dağları delmiş benimhaberim yok.
En iyisi torunumu alıp şu salıncaklara götürmek, eline sıkı sıkı sarılıyorum. Bana elimi çok sıktın diye isyan ediyor “ahh küçüğüm sen sıkma nedir bilmezsin bir de bizi sıkanları görsen “ diyorum. “Hem de limon gibi suyumuzu çıkarıncaya kadar”. Salıncakta sallıyorum gözümü ayıramıyorum. Oysa özgürce tadını çıkarmak istiyor. “Olmaz küçüğüm “diyorum, ya kaçırırlarsa korkuyorum.
Eve dönerken yeni yapılan gökdelenleri seyrediyorum sanki üstüme üstüme geliyor, offf nefes alacak yer kalmadı şu koca şehirde.
Üzgünüm, mutsuzum, korkuyorum, ama gene de umutlarım var benim vaz geçemediğim, rüyalarım var. Aaaa bu arada rüyamda gördüğüm şehri de hayal sanmayın, var öyle yaşanan ülkeler biliyor musunuz? Darısı başımıza…
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ, 18.7.2016
|