Yaşadığımız sürece hep etrafımızda bir değişim fırtınası vardır, değişim yaşadığımız dünyanın ve bizlerin değişmez kuralıdır. Bizlerde bu değişime öyle veya böyle yetişmeye çalışırız. Toplumlarda değişim, teknolojide değişim, doğadadeğişim ve insanlarda değişim. Öyle hızlı olmakta ki bazen o değişimin gerisinde kalırız. Eğer değişim kötü yönde ise,biz ileride kalırız. Değişim olumlu yönde olursa bizde gelişimle onu takip ederiz. Toplumun kültür seviyesi de değişime yön verir ve değişim gelişimin sağlıklı olmasıyla başarıya ulaşır. Tıpkı ağlamakla gülmek gibi, değişim ve gelişim…
Toplumsal değişim daha farklıdır. Sokrates “bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır “ diyor ya, yönetenler de önce kendini sonra çevresini ve her kesim için empati yaparak değişim yapmalıdır. Eğer toplum kabullenmiyorsa, bir kesim bu değişimin dışında kalıyorsa, o kesiminde değişimdeki istekleri de dikkate alınmalı. Ama bireysel değişim daha farklıdır.
Hayatımızda öyle hızlı değişimler oluyor ki. Evimiz ailemiz komşuluk ilişkilerimiz, toplumsal değerlerimiz umutlarımız sevdalarımız hatta şimdi aşklar bile değişti.Toplumca bu değişimlere kendini geliştiren ayak uydurabiliyor, ya geliştiremeyen “ olmaz ki böyle “diye kestirip atıyor. Değişim nerede oluyorsa olsun bireylerle doğru iletişim kurup dürüst açık, içten ve samimi olmak gerekiyor ki, herkes bu değişimin ne getirip ne götürdüğünü görüp, değişim çemberinin içinde veya dışında kalmak istediğini gösterebilsinler.
Ya değişim olumsuz yönde olursa en kötü değişim de budur. Yaşadığım şehirde bir değişim var bunun olumlu kısmı binaların yenilenmesi olumsuz yönüyse binaların yüksekliği bitkilerin yok olması ve buna bağlı gelişen hava değişimi. İşte o zamanda gelişmişler bu değişim çemberinin içinde olmak istemezler.
Bazen eski yaşam şeklini özlüyorum evet teknoloji güzel amaeski zamanlarda daha bir mutluyduk sanki. Toplumda potansiyel suçlu azdı, insanlar birbirine saygılı ve en önemlisi değerlerimiz vardı. Dolayısı ile sabah evinden gidenin saatinde dönüp dönemeyeceğini düşünmezdik. Telefona da fazla ihtiyaç duymazdık.
Komşuluklar da farklıydı her kes birbirine dostça bakabiliyordu. Oysa şimdi korkuyla bakıyoruz. Menfaat ilişkileri en öne geçmiş durumda eh durum böyle olunca da arkadaşlıklar komşuluklar da kalmamış oluyor. Aklı başında hiçbir anne çocuğunu sokakta oynaması için bırakamıyor oysa bizler sokakta büyüdük.
Değişim değerlerimizi alıp götürmemeli eh bunun içinde gelişmemiz gerekiyor ve gelişmek içinde okumamız, okuyarak toplum içindeki kalitemizi arttırmak hedefimiz olmalı diye düşünüyorum. Okumak bilgi edinmenin yanında değişimin başarıya ulaşmasıdır. Demir tavında dövülür örneği gibi değişimde zamanında olmalıdır. Zamanı ertelersen yaptığınız değişim çok sağlıklı olmayabilir.
Hani derler ya var olmaktan fazlasını yap ki yaşadığın belli olsun. Yaşarken duymaktan fazlasını yapıp dinleyebilsek, bakmaktan fazlasını yapıp görebilsek, konuşmaktan fazlasını yapıp anlayabilsek duymaktan fazlasını yapıp dinleyebilsek, sohbetlerin bir parçası olabilsek yada duyduklarımızı beynimizin süzgecinden geçirebilsek, karar verirken farklı düşünceleri de düşünebilsek, saygının önemini sevginin vazgeçilmez olduğunu algılayabilsek bizde değişim rüzgarına girmiş olabiliriz.
Her canlı doğar büyür ve ölür bu doğanın kuralıdır. Bu süreçte değişim biz istesek deistemesek de insanı hayvanı ve doğayı o çarkın içine alır. Yeterki olumlu yönde olsun.
NiccolaMahieavelli’ nin dediği gibi “ Her değişim daima başka değişimlere ihtiyaç gösterir “.Biz degelişirsek çevremiz değişir, çevremiz gelişirse toplum değişir, toplum gelişirse hayat kalitesi artar, sanki sarmal bir zincir gibi. Eh bizlerde değişim için gelişim göstermeliyiz. Bunun yolu da, okumak… Okumak… Okumak…
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ, 04.09.2016
|