Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki her tarafımız sorunlarla dolu. Bu sorunları hepimiz duyuyoruz, görüyoruz, sanki hiçbir şey yokmuş gibide yaşıyoruz. Toplum sorunlarına karşı duyarsız mıyız ya da hepimiz artık bu şartlardan bıktık ta ne olursa olsun deyip ipin ucunu mu kaçırmışız…
Etrafımızda çarpık bir kentleşme aldı başını gidiyor. Bulunan tüm boş alanlara ev yapılıyor. Yarın bir deprem olsa ki bekleniyor insanların kaçacağı alan kalmadı. Beş katlı apartmanın yanında on beş katlı apartmanlar yükseliyor. Ya da rezidanslar almış başını gitmiş kocaman bir site görkemli evler camdan dışarı baktığında bir sürü gecekondu hele bir de akşam olsun soba dumanlarından göz gözü görmüyor, camını açamazsın. Hani insan gezerken burasıda çok güzelmiş diye resim çekesi gelir ya bu çarpık kentleşmeyi seyrederken değil çekmek insanın bakası bile gelmiyor.
Nüfusun hızla artması boş alanların ormanların yavaş yavaş kaybolması ile nefes alınmayacak bir şehir, işsizlik de bir toplumsal yara haline dönüşmekte. Gençlerin üniversite bitirdikten sonra iş bulamamaları insanların statü düzeyinde problem yaşamalarına neden olmakta. Sokaklar iş saatlerinde ortalıkta gezinen gençlerle dolu. Oysa onlar bu yaşlarını çalışarak yaşamalılar. İşsiz bir insan ne yapar? İşsizlikten Umutlar gün geçtikçe azalan insanlar ekonomik gücünün olmaması hele de piyasanın el yakan fiyatları alım gücünü zorlarken, insanların ve ailelerin üzerinde psikolojik baskı oluşturuyor. Bu da toplumda suça zemin hazırlıyor.
Sokaklar çamur içinde bu şehrin kralı kamyonlar ve beton arabaları. Yolda yürürken rüzgar olduğu zaman havadaki bütün toz gözünüzün içinde, tozdan bir atmosfer sözüm ona belediyenin toz kalkmasın diye suladığı sokaklar caddeler de çamurlar içinde. Ne zaman biteceği belli olmayan inşaatlar ve elli yıllık evlerin tozunu yutan ama hiç sesleri çıkmayan insanlar. Kamyonlar birer şehir eşkıyası durumunda. Her yerde karşınıza çıkıyor hiçbir kuralı tanımıyor, dar alanda dönmek için kaldırımlara çıkıyor dahası çarpıyor ve arkasına bile bakmadan gidiyor. Hiç kimsede bu kamyon terörünü görmüyor. Kamyonların altında kalmamak için de ayrı bir mücadele verirken yaşamaya çalışmak. Bu keşmekeşin içinde yaşarken mutlu insan aramak, hayal gibi.
Ailede, sokakta, eğitimde, sağlıkta, ekonomide, yönetimde hatta sınır dışında, farklı devletlerle hep bir sorun ne yana baksak yönümüzü ne tarafa dönsek sorunlarla karşılaşıyoruz.
Sorunlarımız çığ gibi büyüyor ama çözümler sanki bu yoğun seçim havası içinde buharlaşmış gibi.
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ, 02.04.2017
|