O gün hastane koridorunda otururken yanımda bana hafifçe tebessüm eden genç kız dikkatimi çekti. Yosun gözlü beyaz tenli ceviz yeşili eşarbı ile bana dostça yaklaşan genç hanım pek de bulunmaması gereken bir poliklinikte sıra bekliyordu. Herhalde ailesinden biri için gelmiştir diye düşünürken “neden buradasın”? Sorusu çıkıverdi ağzımdan. Cevap kısaydı yavaşça “ben emes hastasıyım” dediği zaman onu tanımak istedim. Aslında her tür insanla sohbet etmeyi severim. Neden derseniz? Hepimizin farklı bir hikâyesi yok mudur?
Yirmi üç yaşındaki yosun gözlü kızımız doğulu, söylemese anlamazdım çok temiz bir Türkçesi vardı.
İlkokulu bitirir bitirmez, on bir yaşında aileye yardım amacı ile bir fabrikada işe giren yosun gözlü, çocuk işçiliği ile hayata başlamış. Sokakta oynamanın ne olduğunu, anaya babaya şımarmayı, sevgiyi bilmeden her gün saatlerce montaj yaparak para kazanan ve kazandığı parayı evine götürmenin mutluluğunu yaşayan küçük bir kız.
Oysa o okumak istemişti her ne olursa olsun okumak ve bir meslek sahibi olup hayatını kazanmak istiyordu. O küçücük yaşında aklından geçen sadece buydu.
Bir gün işten eve dönerken amcası önünü kesip” hadi çarşıya gidiyoruz akşam seni istemeye gelecekler” demesiyle, elinin kolunun bir kez daha bağlandığını anlamıştı. Çocuk işçiliğinden çocuk geline yükseliyordu. Eve geldiği zaman ne annesinin ne de babasının bu olaydan haberi olmadığını anlamıştı. Onun evlenmesine karar veren dedesi ve amcasıydı. Kimsenin de bu konuda söz hakkı yoktu. Elinde çiçeği ve şekeri ile gelen damat adayı otuz sekiz yaşında, bir çocuklu dul, ona göre kocaman bir amca. Söz kesilir. Nişan yapılır, en kısa zamanda da düğün için karar alınır.
Günlerce ağlamak, günlerce yalvarmak, babanın yüreğini yumuşatır ve bir gece İstanbul’un o keşmekeşine gelirler. Artık çile bitmiştir derken, damat dede ve amcaya verdiği yüklü parayı bunlardan ister. Yosun gözlü o zaman bu adama satıldığını anlar. Elde yok avuçta yok, baba kredi çeker, yosun gözlü işe girmiş, ancak babanın aldığı kredi bu borcu ödemez, o da kredi çeker. Almadıkları borcu öderler.
Şimdi yosun gözlü açık öğretim lisesinde okuyor. Daha sonra da üniversiteyi okumak istiyor. Umutları var, hayalleri, yapmak istediği planları var. Ah şu emes te çıkmasaydı.
Bizim kadınlarımızın yazgıları kara, bu toplumun belki yarısından fazlasını da oluştursalar hep geriden ilerlemeye çalışan, acılarını içine gömen, doyasıya hayatını yaşayamayan kadınlarımız, her kadının bu ülkede farklı bir hikâyesi var. Bizler doğurup bu acıyı yaşatan erkekleri yetiştirir sonra da onların zincirlerinin altında eziliriz.
Sevgiyle kalın…
|