Dedemin Gazi Madalyasının üstünde 23 Nisan 1920 yazıyor. İnsan buna bakarken geçmişin sisli karanlık dünyasına gidip, yapılan Vatan mücadelesini düşünmeden edemiyor. Keşke diyorum, dedem yaşasaydı da o günleri bana anlatabilseydi. Mersinin Arslan Köyünden yola çıkıp Çanakkale’de savaşmak. Araba yok, tabana kuvvet. Sonra Kurtuluş Savaşı, Doğu Cephesi ve Yemen gittiği her yere yürüyerek, çarpışarak Vatan aşkı ile on iki sene savaşmış. Sıtma olmuş, bitlenmiş, aç kalmış ama savaşmış.
Benim dedem gibi binler savaşmış, kimi şehit olmuş kimi de gazi. Onun içindir ki bu insanların kanı ile sulanan topraklarımızın tarihini öğrenmeli, bu mücadeleyi başlatan dahi zeka Atatürk’ümüzü bir kez daha anıp o ve onun yanında savaşan tüm kadın, erkek, çocukları minnetle anmalıyız.
Çanakkale kahramanlığın destanıdır. Yokluğun varlığa karşı kazandığı zaferdir. Çanakkale vatan için düşünmeden ölmenin, kendi cenaze namazını kıldıkları Mehmetçiklerin diyarıdır. Bu zafer bizimdir “Çanakkale Geçilmez “ diyenlerindir. Toprağını kanı ile sulayıp denizini kırmızıya boyayanların yeridir.
Çanakkale Savaşı, “Bayrak inecekse, ezanlar susacaksa sakın geri dönme öl yiğidim” diye yollanan Mehmetlerin destanıdır. Üstünde üniforması bile olmayan bulursa yediği yarım ekmek üzüm hoşafı ile vatan için savaşanların destanıdır.
Çanakkale Savaşı, bir metre kareye altı bin merminin düştüğü yerdir.
Ordumuzun iki yüz elli bin şehit verdiği isimsiz kahramanların diyarıdır.
Elektrik yok, yakıt yok, araba yok, telefon yok, giden ufka bakılarak beklenir, ya döner ya da dönmez. Dönmezse bilirsin ki şehit olmuş. Nice kadınlar, erkeği cephede iken, çocukları ile açlık mücadelesi vermiş. Ateşine tezek atarak kör karanlıkta ısınmış, kimileri de döndüğünde kundakta bıraktığı çocuğunu tanıyamamış.
Çanakkale Destanı anlatılamaz. Bu savaşta yaşananlar hayal bile edilemez. Ama Çanakkale ruhunu yaşamak isteyen Türküyle, Kürdiyle, Çerkez’i, Laz’ı, Boşnak’ı, Gürcü’sü, Ermeni’si, Yahudi’si, Rum’uyla şehit olduğu bu topraklara giderek yaşamalı.
Çanakkale’yi, gezerken alnının ortasından vurulan onlarca kafatasını, susam tarlalarının arasında ayağına takılan asker düğmelerini, denizin dibindeki top kalıntılarını görmeli. Fotoğraflara bakmalı o günü Çanakkale Ruhuyla yaşamalı ve bunu yüreğine kazımalıdır.
Atatürk, ”Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hakim olabilir" sözünü Conkbayırında 25 Nisan 1915 te söylemiştir.
“Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın,
bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım “ sözünü de Arıburnu da 3 Mayıs 1915 te söylemiştir.
Atatürk yine bu savaş için “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur“
Evet, bizlerde, Çanakkale Ruhunu içimizde yaşatmalıyız.
Sevgiyle kalın…
|