Kıskandım, insanlarını, temizliğini, trafiğini, çocuklarını, nezaketlerini, evlerini, müzelerini evet her şeyini kıskandım.
Dünyanın en küçük metropoli ama en büyük finans merkezi Frankfurt’a daha öncede gitmiştim. Karma insan topluluğu diyebiliriz buraya her ülkeden dini, dili, kültürü farklı insanlar geliyor ya burada çalışıyor ya da bizler gibi turist oluyor. Her kes kendi işiyle ilgileniyor ve kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Tüm insanlar geldikleri toplumun farkındaymışçasına nezaket ve saygı kurallarına uyuyor güzel tarafı da bu. kafeler, restorantlar. Kentin liberal ve demokratik geleneği, çok değişik kültürden gelen insanlar ve barış için bir yaşam.
Frankfurt’un idari merkezi olan tarihi Römereberg Meydanı, şehrin kalbi, Alman mimarisini tam olarak yansıtan bir meydan, sivri çatılar, çok pencereli evler, şehrin 95 metre yüksekliğindeki 14. Yüzyıldan kalma Katedrali. Meydanda kurulan Weihnachtsbasar ( Yeni yıl panayırı)’ı gezmek, sıcak elma şarabı içmek, kurabiyeler, paskalya çörekleri, hediyelik eşyalar, kızartılmış etler insanın ruhunu ve beynini dinlendiriyor. Öylesine kalabalık ki herkes yiyip içiyor eğlenip sohbet ediyor, bir sürü polis, polisler halkla sohbet ediyor, yerler ter temiz çöpsüz. Bu kadar içkiye karşın hiç taşkınlık yok.
İki bölgeyi birleştiren köprü muhteşem manzarası ve evlenenlerin aşklarını kilitlediği yüzlerce asma kilitle süslenmiş Eiserner Köprüsü. Tamamen yayalar için olan köprüden etrafı seyretmek, hayallere dalmak, fotoğraf çekmek keyiflerin en güzeli.
Müzeleri, Goethe’nın evi, parkları, öyle çok yer var ki…
Kıskandım orada yaşayanları, neden biz başaramıyoruz diye üzüldüm. Florya’dan geçerken piknik yapanların bıraktığı pislikleri görünce nasıl üzüldüysem, Weihnachtsbasar da o kadar insanın yiyip içtiği yerdeki temizliğine de o kadar hayran kaldım.
Karşıdan karşıya geçerken caddenin ortasında anne problem çıkaran çocuğunu ikna etmeye çalışırken trafiğin durup sessizce problemin halledilmesini bekleyen sürücülere nasıl hayran kaldıysam, yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçerken ters yönden gelip bana arkadan çarpan arabaya da o kadar kahrettim.
Tramvayda insanların inmesini saygıyla bekleyip sonra binen insanları görünce, Sultanahmet metrosundan inmek için bir turisti yere seren adam geldi aklıma.
Örnek çok, ama baktığınız zaman hepsinin eğitim ve öğretime dayandığını görüyor insan.
Her yurtdışına gitmemde üzülüyorum ve sorguluyorum neden? Hayal ediyorum bizde böyle olabilir miyiz diye? Sonra da böyle bir güzelliği yaşamamız için daha çok fırın ekmek yememiz gerektiğini anlıyorum.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ,15.12.2018
|