En büyük özlem insan olarak hepimizin eşit olması. Din, dil ırk ve cinsiyet gözetmeksizin eşit olmak.
Bizim toplumumuzda kız çocuğu doğumu erkek çocuk kadar sevinçle karşılanmaz. Hele bazı evlerde kız doğdu diye yaslara girilir.Çoğu yerde erkek çocuk olacak diye buluncaya kadar çocuk doğurulur. Hatta cinsiyeti erkeğin belirlediğini bilmeyenler kız doğuruyor diye karısını boşamaya kadar gitmektedir.
Eğitim bile verilirken, erkek çocuğu hep öndedir. Davranış farklı, maddi imkanların kullanımı farklı olur. Bu erkek çocuk üstünlüğü toplumumuzda yazık ki fazlasıyla vardır. Miras hakkı farklı dağıtılma bile bu cinsiyet ayrımcılığını belirginleştirmektedir.
Aile içi şiddete maruz kalmak kadına hak gibi gösterilmekte boşanma hakkı kadına çok görülmekte, seks kölesi olarak çalıştırılan kadınlar, töre gereği deyip kadınları öldürenler, imam nikahları ile evlendirilip elindeki kanuni haklarının hepsi alınan kadınlardır.
Oysa;
Kadının insan Haklarında, eşini seçebilme, istediği zaman boşanma, kumayı reddetme, eşit miras hakkı alma, şiddete maruz kalmama, taciz edilmeme yani bedenine sahip çıkma hakkı, hayır diyebilme hakkı, doğum kontrolünü kullanma hakkı, çalışma hakkı, eşit ücret alma hakkı siyasete girme hakkı istediğine oy verebilme istediği gibi giyinme hakkı vardır.
Erkeklerin de kadınların da bu eşitlik ilkesine uyması gerekmekte, günümüzde kırsal bölgelerde hatta şehirlerde” Allah bizi erkeklere hizmet edelim” diye yarattı diyen ve bu yüzden ezilen dövülen, öldürülen tacize uğrayan, hatta ensest ilişkiye maruz kalan kadınlar vardır.
Şu anda çoğu kesimde bu eşitlik sağlanmamakla beraber tarihe bakarsak;
1926 yılında Türk Medeni Kanununun kabulüyle kadınlar, nikah, evlilik, boşanma, velayet miras ve tanıklık gibi haklarına kavuşmuşlardır. 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını kazanan kadınlar 1935 yılında da ilk kadın milletvekilini meclise sokmuştur. O dönemde kadınlar adına yapılan en büyük harekettir.
Atatürk 21 Mart 1923 ‘de Konya’da yaptığı konuşmada “Dünyada hiçbir milletin kadını, “ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Belki erkeklerimiz memleketi istilâ edenlere karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle hazır bulundular. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir... Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla yağmur demeyip, kış demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahî Anadolu kadınları olmuştur. Bundan ötürü, hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükran ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.” (36 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri )
Yine 31 Ocak 1923 günü İzmir’de yaptığı konuşmada yine kadının önemini topluma anlatarak kadın hakları konusunda toplumu pekiştirmeye çalışmış Türk kadının erkeklerle eşitliğini vurgulanmıştır. İzmir Konuşmasında da , “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmekle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur... Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur... Bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken öteki uzvu atalette olursa, o toplum felce uğramış demektir... Bizim toplumumuz için ilim ve fen lüzumlu ise, bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın elde etmeleri gerekir... Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir... Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”
Günümüzde de Kadının İnsan Hakları ile ilgili bazı düzenlemeler yapılmış olmakla beraber yeterli olmamıştır.
Kadınlar gününü kutlayalım ancak tüm bunları da düzeltmek için kocaman kocaman adımlar atalım.
Sevgiyle Kalın…
Belma Demir Akda
|