Her kesimi, bir mutsuzluk bulutu sarmış gidiyor. Gençler işsizlikten, anneler bebeklerine bez ve mama alırken kara kara düşünmekten, babalar, emekliler geçim derdinden, aslında ekonomik yetersizlikler her kesimi vurdu. Bir ülkenin gençlerine, çocuklarına ve yaşlılarına değer vermesi gerekmektedir. Çocuklar ve gençler geleceğimiz, yaşlılarda yıllarca emek verdiği bu ülkede mutlu yaşama hakkına sahiptirler. Yurtdışından gelen bir arkadaşım çocuğunu bebek arabası ile parka götürürken bana “sizin ülkenizde bebekleri, yaşlıları hiç düşünmemişler kaldırımlarınız çok kötü” dedi. Doğru söze ne denir? Yaşlı insanlarımızda ayni değil mi? Yolda yürürken düşen yaşlılar, kafasını gözünü yaralayan, bacağını kalçasını kıran öyle çok ki.
Bir zamanlar Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip olan ülkemiz artık yaşlanıyor.
Belki aklınıza erken dönemde gelmeyen, hatta çok uzak gördüğünüz yaşlılık oysa davetsiz olarak kapınızdan giriveriyor. Her canlı için yaşlanmak kaçınılmaz bir süreçtir. Firdevsi’ nin dediği gibi “yaşlılık kış gibidir arkasından bahar gelmez”.
İnsan her dönemde değişiklikler yaşamakta, bunlar psikolojik, sosyal ve fiziksel değişimlerdir. Bazen bunun farkına varırız, bazen de hiç farkında olmadan değişime ayak uydururuz. Ancak yaş ilerledikçe bağlı olduğu kültür ve geleneklerde değişikliklerle karşı karşıya kalırız. Ülkemizde birçok yaşlı yalnız, yaşlıların sağlıklı ev sahipliği yapamayacağı veya başka nedenlerle pek ziyaretçileri yazık ki olmamakta. Dolayısı ile bu tür yaşlılar yalnızlık ve depresyon yaşıyorlar.
Elbette onların da belli çevreleri vardır. Zaman içinde arkadaşlık ve akrabalık bağlarını kaybetmek, eşinin ölümü, hayatın getirdiği bir olumsuzluk olarak karşılarına çıkmaktadır. Yaşının gereği sağlık problemi de bu olumsuzlukların üstüne eklenince depresyona girmeleri normaldir. Dolayısı ile korku, üzüntü, alınganlık endişe sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu zincir sosyallik, depresyon ve yalnızlık olarak sıralanır. Bu nedenle yaşlıları yalnız bırakmamak gerekmektedir. Hele hastanelerde yalnız başına gelen yaşlıları görmek insanı daha fazla düşündürmektedir.
Evimizdeki, çevremizdeki yaşlılarla bağlantı kurduğumuz zaman büyümenin ne olduğunu öğreniyoruz. Biz yaşlılardan saygıyı, hoşgörüyü hatta sabrı öğreniyoruz. Onların hayat bilgeliği yol gösteriyor. Geçmişimizde her şeyi onlardan öğrenmedik mi? Yine de her yaşlıdan öğrenilecek öyle şeyler vardır ki, bazen görmüş geçirmiş bir yaşlıyla sohbet ederken , “hazine gibi, dinlemek ve öğrenmek beni mutlu etti” demez miyiz?
Hastanelerde, alışverişte, evlerde tek başına bırakılan yaşlılara yapacağımız en güzel şey, yardımcı olmak.
Bizde birçok gün kutlanır, anneler günü, kanser günü, yaşlılar günü, kadınlar günü her kes konuşur konuşur, netice yok. Sadece konuşmada kalan bu günler, uygulamada pek bir düzenleme getirilmemesi verilen sözlerin tutulmaması da bu günlerin değerini azaltmaktadır.
Yaşlılarımızın bireysel ve sosyal ve ekonomik konularda farkındalığı arttırılsa, belki onlarda biraz mutlu olabilirler.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ,30.03.2019
|