Önce ufaktan sallandık. Pek de üstünde durmamıştık. Daha sonra on saniyelik 5,8 büyüklüğünde bir deprem oldu. Aslında bu depremin şiddetini bulunduğu semte göre kimi az kimi de çok hissetti. Herkes önce kaçıştı sonra telefonuna sarıldı. Yazık ki telefonlar çalışmıyordu. Okulda çocuğu olanlar daha fazla panik yapmıştı telefonlar çalışmayınca, herkes yola düştü çocuğuna ulaşmaya çalıştı dolayısı ile trafik kilit oldu.
GSM şirketleri çok iyi hizmet verdiklerini söylese de ufacık bir depremde saatlerce hizmet verememenin utancını yaşadılar mı diye soracağım ama geçmişte de ayni şeyleri yaşadığımız için bir arpa boyu yol almadıklarını da anlamış olduk.
Daha sonra, gördüklerim karşısında şaşkın şaşkın baktım, Çünkü şirketlerde, bankalarda çalışan elemanlar büyük plazaların dibinde deprem paniğinin geçmesini bekliyorlar, önleri otoban arkaları yirmi katlı bina bu durumda dışarı çıkmanın da bir anlamı kalmıyor.
Sitenin parkı toplanma alanı olarak gösteriliyor. Büyük depremde bu park ne duruma gelecek acaba o kadar insan nasıl sığacak komik, saçma şeyler.
Aslında bu büyük depreme ne bu toplum ne de yönetenler hazır. Bugüne kadar da bu konuda ne yapıldı derseniz söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Hele Fuat Oktay’ın “ Ne kadar sağlıklı bir sistem kurduğumuzu bu depremde gördük” demesi dalga mı geçiyor? Diye insanı düşündürdü. Kim bilir belki de farklı gözlükten bakıyor.
Düzce ve Yalova depremlerinde yardım amaçlı birkaç kere gitmiş ve o insanların çaresizliğini izlemiştim. Kızılay’ın verdiği naylon çadırların kar ve çamur içine kurulması insanların çamurun içinde yaşamaya çalışması, hiçbir aydınlanmanın olmadığı yerde tuvaletlerin çok uzağa kurulması, genç hanımların gece korktukları dillendirilmişti. Tabi bir de açıkgözler boş evlere girip hırsızlık yapmaları, ya da depremzedeyim deyip yardımları alıp pazarlarda satması da cabası. Yani kötüyüz içimizde çok kötü insanlar yaşıyor ve böyle zor durumlarda da insanın içini daha çok acıtıyor.
Olacağı söylenen büyük İstanbul depreminde devletin hazır olduğuna inanmıyorum. İstanbul’da bir deprem olursa sanırım Türkiye içinde yıkım olur.
Yirmi yıldır ülkede deprem konuşuluyor. Tedbir alınmıyorsa, halen insanlar çürük evlerde oturuyorsa, bunların yıkılıp yenilerinin yapılmamasından da devlet sorumludur. Toplanan zorunlu deprem sigortası parası ortada yok. Maliye Bakanı bizimle ilgisi yok, İçişleri Bakanlığına sorun diyor. İçişleri Bakanı tıss duymuyor. Hani İstanbul aşkınızdı, neden ihanet ettiniz. Paralarımız ne oldu, bu halktan alınan para nereye gitti?
Bugüne kadar bu konuda gereken tedbirler alınmadıysa, deprem ve halkın güvenliği siyasetin üstüne çıkamadıysa, İstanbullular depremden sonra kendi başının çaresine bakar, ölen ölür kalanda kalır. Aklımda hep kalan bir şey var, Düzce’de yardım ettiğimiz bir teyze “kuzum bize
İstanbullular koştu geldi de İstanbul’da deprem olursa size kim gelecek bizden hayır beklemeyin o zaman, işiniz zor” demişti. Haklı…
Sevgiyle kalın..
Belma Demir Akdağ,29.09.2019
|