Bir 10 Kasım daha geldi. Atatürk bir kez daha anılacak. Akın akın Anıtkabir’e gidilecek, bütün Türkiye, saat dokuzu beş geçe Ataya olan sevgisini yüreğinde hissedecek ve o bitmez tükenmez sevgi içimizde çağlayacak.
Bizlerin yoluna ölürüz dediğimiz, ilkelerini ezberlediğimiz Atatürk’ü bazı insanlar neden sevmez? Başarısını millete mal etmiş, ulusal egemenlik, ilkesi olmuş bir lider.
Atatürk karşılık beklemeksizin insanlığa hizmet etmiştir. Bugün hakaretlerini Atatürk’ün annesine kadar indirgeyen cahil ve yobaz insanları anlamak zor. Aslında bazılarının nefretini çözebiliyorum, en önemli nefret nedeni şeriat yerine cumhuriyeti getirmesiydi. Bütün arzuları dine bağlı bir ülkede yaşayıp Kuranı Kerim Anayasası ile yönetilmekti.
Öyle çok Atatürk’ü unutturmak için mücadele veren var ki, yaptıklarını bile isteye küçümseyen yüreksiz insanlar ve cahiller.
Ben de diyorum ki okuyun… Okuyun ki ufkunuz açılsın. Atatürk’ün bu zaferinin altında üstün bir zeka vardır. Bunun yolu da okumaktan geçmektedir. Bizim ülkemizin insanlarının okumaya ihtiyacı var.
“Anıtkabir- Dergi” sini okurken, Atatürk’ün okuma tutkusunun böylesine olabileceğini çoğumuz düşünememiştir herhalde. Atatürk kitapları çok dikkatle okuyup beğendiği veya beğenmediği yerlere işaretler koyarmış. Daha sonra, gece toplantılarında konuya göre kitap kütüphaneden getirilir ve elektrikle dönen kara tahtada konu incelenirmiş ve uzun uzun sohbet edilirmiş.
Atatürk 210 Çankaya da, 490 Anıtkabirdeki özel kitaplarında bulunan toplam 700 kitabı işaretlediği ve notlar koyduğu tespit edilmiştir. Okuduğu kitapların çoğunluğu tarih kitapları olmuştur. Türk ve İslam tarihi üstünde de çok durmuş bu konuda çok detaylı çalışmalar yapmış bir liderdir.
Atatürk’ün okuma sevdasını yazmamın nedeni bunca çalışmanın içinde kitap okumasına ve okuduklarını kullanabilmesine hayran kalmamdır. Bir seferinde iki gün iki gece kitap okumuş. Böyle zamanlarda gözleri kan çanağına döner ve yaşarırmış. Yaverinin hazırladığı küçük tülbentlerle gözyaşını silen Atatürk, okumaya devam edermiş.
Son okuduğu kitabı yarım bıraktığı yere koyarmış. Yaveri ,“Atatürk kitabım” dediği anda kitap önüne konurmuş. Nerde mi okurmuş kitabını, yemekte, ziyafette, trende, arabada, deniz kenarında, odasında istirahatte ve yatarken, kitabın okunma yeri yok bu öyle bir kitap okuma aşkı.
Atatürk seyahate giderken kitapları da onunla beraber seyahat edermiş. İstanbul’a seyahatte giderken yaverinin kitaplarını kutulara yerleştirdiğini gören Atatürk, kendisine iki tane cephane sandığı yollamış ve “Nuri oğlum, şaşırdın değil mi? Şaşırma, şaşırma, savaşta bunlarla cephane taşıdık, sen o zamanlar çocuktun, bilemezsin, bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi savaş bitti, yeni bir savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; işte şimdi cephane taşıdığımız o sandıklara kitaplarımı koy, bu sandıklarla taşınsın, cephanenin yerini kitaplar alsın” demiştir.
(Anıtkabiır-Dergi-56.pdf)
Bizimde bu 10 Kasım ‘dan sonra, savaşımız kültür, bilim ve sanat olsun.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ, 9.Kasım 2019
|